30 Mart 2015 Pazartesi

TARİKATLAR...

‘‘Tarikatların en önemli kurallarından biri müridin kendisini şeyhine ölünün kendini ölü yıkayıcısına bıraktığı gibi bırakmasıdır. Kuran’ın aklımızı çalıştırmayı emretmesine rağmen tarikatlarda körü
körüne itaat esastır.Bu prensibi kabul edip şeyhe tabi olan kişiye şeyhin mehdiliğinin veya İsalığının inandırılması, şeyhin dünyadaki en üstün insan olduğunun iknası, kişinin maddi açıdan sömürülmesi,
dine yapılan ilave ve eksiltmelerin yutturulması gayet kolay olmaktadır.
Üstelik kişi aklı bir kenara bırakma prensibini (Aklı dışlayarak, bir kenara bırakarak sadece ‘gönül yolu’ ile iman etmek tasavvuf anlayışının temel kuralıdır.) kabul ettikten sonra üniversite bitiren okumuş müritle; cahil, okuma yazma bilmeyen mürit aynı mertebeye gelmektedir. Bu yüzden bizi tarikatlardaki okumuş kişilerin tavrı şaşırtmamalıdır. Çünkü bu kişiler tarikatların yapısı gereği aklını bir kenara bırakmış ve şeyhe teslim olmuşlardır. Bu tavrın neticesi ise cahil ile okumuşun, bilen ile bilmeyenin farkının kalmamasıdır.
Araştırma yerine yutturma, düşünme yerine taklit esas olunca, tarikattaki herkesin inancı, hayata
bakış açısı ve dini değerlendirişi tamamen şeyhiyle aynı olmaktadır...
 Tarikatlara girenlere verilen tarikat terbiyesini, itaat kültürünü  anlamak için bir tarikatta müride uymasının zorunlu olduğu yedi madde diye eline verilen listeyi görelim:
1-) Mürşidine (şeyhine-hoca efendisine) tam teslim olmak ve hiç kimseyi mürşidinden üstün 
    bilmemek.
2-) Zeki ve idrak kabiliyeti yüksek olmak.
3-) Şeyhinin, hoca efendisinin hizmetinde hareketli ve atılgan olmak.
4-) Sözünde sadık ve güvenilir olmak.
5-) Malını ve mülkünü şeyhin, tarikatın, cemaatin  hizmetine vermek.
6-) Mürşidin ve tarikatın sırlarını gizli tutmak.
7-) Canını şeyhi yolunda vermeye her an hazır olmak.’’
(Kuran Araştırmaları Gurubu- Uydurulan Din ve Kur’an’daki Din)  

İnsan, kendisini diğer kişilerden ayıran kendine has şahsi özelliklerini; şahsiyetini – kişiliğini-karakterini oluşturan değerlerini koruyarak güven içinde özgürce yaşamalıdır. Sadece Allah’a teslim olan Müslümanlar şahsiyetli, şerefli, çağdaş, akıl ve bilim yolunda ilerleyen, sorgulayan, eleştiren, özgür düşünce ve iradesiyle hareket eden erdemli bireylerdir. Genelin içinde özel olmanın, birey olmanın, kişilik ve karakter sahibi olmanın onurunu yaşarlar.
Tarikat müritleri ise; mürşit, şeyh, evliya denen beşerlere Allah’ın sıfatlarına, niteliklerine eş, benzer sıfatlar, nitelikler vererek onlara kul, köle olan, biat eden, raiyeleşmiş-sürüleşmiş kişilerdir.
Tarikatlerde genelin içinde kaybolmuş bireyler, değerini başkasına endekslemiş, eklemlenmiş kişilikler vardır. Özgür düşünce, kişisel irade ve akleden, düşünen, onurlu, erdemli bireyler yoktur.
Şahsi niteliklerin yok edildiği yerde ancak şahsiyetsiz şablon kişilikler oluşur.  
“Amaç vesileleri mubah kılar” mantığıyla her türlü insani, ahlaki, değer gözardı edilir; hak, hukuk, kanun, adalet yoktur; gurubun amaçlarına, çıkarlarına hizmet etmek ve şeyhlere, şıhlara, hoca efendilere, muhteremlere  kendini teslim etme, onların buyruğu altına girme, mutlak itaat ve biat kültürü vardır. Kulun, kula itaat ve biat etmesi hiç şüphesiz tevhid ilkesiyle ve “raina demeyin” (Bakara-104) ayetiyle çelişir..  Tarikatlarda düşünce, akıl, bilim adamı olmak önemli değildir. “Dava” adamı olmak önemlidir.
Tarikatlar özgür benlikler değil; “adanmış” güdülmeye hazır, silik benlikler arar.
İslam, kula kulluk etmeyi yasaklamıştır. Tevhid ilkesinin amacı, insanları yaşamlarında özgür kılmaktır. Özgürlüğün kısıtlanması, yok edilmesi; fıtratın kuralları ve Yaratan’ın iradesi ile çelişir. 

İslam,  akleden, şahsi özellikleriyle var olan onurlu, erdemli, şahsiyetli bireylerden oluşan ve güven içinde özgürce yaşayan toplum ister. Tarikat, cemaat kültürü ise, birey bilincinin gelişmesine izin vermez; kendilerinin anlayışlarını, kurallarını, kabullerini benimseyen itaatkar birbirinin aynısı, kopyası bireyler ister.  
Tarikat mensupları duvardaki tuğla gibidir. Özgür insan ise ormandaki ağaç gibi tek ve hürdür.
Tuğlalar beşer ürünüdür, kalıplara dökülüp imal edilir. Nitelikleri, fonksiyonları birbirinin aynısıdır.
Aklını özgürce kullanan, kula kulluk etmeyen, onurlu, saygın, ağaç gibi tek ve hür bireyler İslam’ın istediği erdemli ve özgür yaşayan toplumları-ormanı oluşturur.

İslam toplum, millet ve insanlık dinidir. Bunu, ferdi-insanı toplum içinde eritmeden sağlar.''  (Hüseyin Atay)

Tarikat kültüründe  mezhep imamları, tarikat şeyhleri; kurtarıcı, erdirici, Allah’a yaklaştırıcı, şefaat edici ve mutlak biat edilmesi gereken kişiler olarak kabul edilir. Bunların yazdıkları kitaplar eleştirilemez, değiştirilemez hatta sadeleştirilemez kabul edilir. Her tarikat, kendi kitabını dinin tartışılmaz kitabı olduğunu iddia ederek, Kur’an’a eş, ortak koşar.
Kendilerini eleştirenleri itikatsız olmakla suçlarlar. Kafir, zındık ilan ederler.

‘‘Taklitçiliğin dayandığı esas: Mezhep imamlarının, tarikat şeyhlerinin, cemaat hoca efendilerinin dediklerinin doğruluğuna imandır. Onların yanıldığı düşünülemez. Ve onlara imanla dindar olunur.
İşte bu taklitçilik ilmi yıktı. Şimdi taklitçiliği ancak ilimle (akıl ve bilgiyle) yıkmak mümkün olur.’’  
 (Hüseyin Atay-Kur’an’da İman Esasları ve Kader)

Saygılarımla
VEDAT AKBAŞAK

kuranpenceresinden@hotmail.com


                                                                                     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

SADECE İSLAM DİNDİR..

  Su insanlar için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su. Suyu içeriz, yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs....