“Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir..” (Mustafa
Kemal Atatürk)
ÖZGÜRLÜK...:
Kişinin başka bir kişiye veya zümreye bağımlı olmaması,
kısıtlanmış veya zorlanmış olmaması,
kendi özgür iradesine ve düşüncesine göre karar verebilmesidir.
Ancak özgür yaşayan insanlar aklın klavuzluğunda yaratılış
amacına; tevhide vefıtrata uygun yaşarlar.
Özgürlük, adalet ve eşit haklara sahip olma bilinci
insanın fıtratında vardır. Özgürlüklerin kısıtlandığı adaletsizliğin-zulmün,
haksızlıkların yaygınlaştığı yerde insan, fıtratına ve dine uygun bir yaşam
sürdüremez. Mümin, bedeli ne olursa
olsun özgürlüğünü, haklarını savunan ve meşru sınırlar içinde özgür olarak
yaşayan kişidir..
Hz. Ademden bu yana insanoğlu hep özgür yaşamak istemiş,
bunun için mücadele vermiştir.
İnsanın fıtratına uygun özgür yaşama isteği dünya
varoldukça devam edecektir..
İnsanın fıtratında varolan özgür irade, öncelikle düşünce
özgürlüğünü zorunlu kılar. Ancak, aklı, düşünceyi özgürce kullanmayı temel bir hak olarak benimseyen kişi vatandaş
olur, özgür birey olur. İnsan, Allah’tan başkasına boyun eğmeyecek saygınlığa,
şerefe sahip olduğunun bilincinde olmalıdır. Toplumlar, özgür bireylerden
oluşmalı ve örgütlü olmalıdır. Örgütsüz
toplum sömürüye açıktır.
İnsanlar ontolojik olarak doğuştan özgürdürler. Sonradan
özgürlükleri ellerinden alınır veya kendileri isteyerek birilerine
özgürlüklerini temlik ederler.
İslam, insanın insan üzerinde hegemonya, egemenlik
kurmasını yasaklar. Yüce Allah, insanlara verdiği özgür iradenin kısıtlanmasını
istemez. insanların özgür yaşamalarını ister. İnsanların özgür iradeleriyle
sadece kendisine kulluk etmesini ister. Müslümanlığı başlangıçta kabul edenler
çoğunlukla köleler olmuştur. Köleliği yasaklaması, insanları özgürleşmesi
İslam’ın sevilmesinin ve hızla yayılmasının en önemli nedenidir.
Özgürlüğü kısıtlanmış, başkasına kul köle olan insan;
beşeri manevi değerleri örselenmiş, ezik insandır. Köleleştirilmiş toplumlardan
lider ruhlar çıkmaz. Yüce Allah peygamberlerini hep özgür kulları arasından seçmiştir.
Onun için Hz. Musa öncelikle bir vesile mensubu olduğu köle halkın arasından
alınmış ve sarayda özgür olarak
büyütülmüştür..
Özgür yaşamanın iki temel şartı, olmazsa olmazı
vardır.
1-Dini anlamda, tevhid.
2-Siyasi anlamda, demokrasi ve laiklik.
Bu ikisinin bir arada olmadığı yerde özgürlük yoktur.
İnsanın en temel iki ihtiyacı, güvenlik ve özgürlüktür. Sadece
Allah’a iman eden kişi kendisini güvende hisseder ve özgür yaşar. Tevhid
insanları özgürleştirir; şirk ise köleleştirir. Dinde zorlama, baskı yoktur; özgürlük vardır. Özgürlüğün önündeki en
büyük engel tarih boyunca ruhbanlar, din
adamları, şeyhler, papazlar, hahamlar, hoca efendiler ve onların ortakları olan
saltanat sahipleri; krallar, padişahlar, siyasal İslamcılar, cemaatçiler olmuşlardır. Tevhidin ve laik anlayışın ortak amacı insanları
köleleştiren din dışı ruhban sınıfını ortadan kaldırmak ve insanları
özgürleştirmektir.
Ayni ortak amaçta birleşen anlayışlar
birbiriyle çelişmezler. İslam’ın özü, esası olan tevhid ilkesi gereği sadece
Allah’a güvenen ve O’na teslim olan insanlar kula, kul köle olmaktan ve
özgürlüklerinin aracı, erdirici denilen imamlar, şeyhler, şıhlar, ermişler,
gavslar, kutuplar tarafından kısıtlanmasından hurafelerden, bid’adlardan kurtulmuşlardır. Dini anlamda
aklı, gönlü başkasına bağımlı olan, iradesine ipotek koyduran, özgürlüğünü
şeyhine, şıhına temlik eden kişinin tevhidi ve imanı sorunludur.
Tarikat, cemaat yapılanmaları sağlıklı özgür birey bilincinin
gelişmesine izin vermez. Allah’ın kendi ruhundan üfleyerek bahşettiği
erdemlerimizin, manevi beşeri değerlerimizin mezhep, tarikat, cemaat yapıları
içinde yok olmasına müsaade etmemeliyiz.
"Bir insana yapılacak en büyük iyilik onu özgürleştirmektir." (Ebu Hanife)
Kur’an köleliği yasaklar (Nisa-92 Maide-89 Enfal-67 Nur-32, 33 Mücadele-3 Beled-13) bireyi ve özgürlükleri esas alır. Geleneksel anlayış ise, özgürlüklerin yok edildiği tarikat ve cemaatleri öne çıkarır. Tevhid insanları özgürleştirir, şirk ise köleleştirir.
Kur’an köleliği yasaklar (Nisa-92 Maide-89 Enfal-67 Nur-32, 33 Mücadele-3 Beled-13) bireyi ve özgürlükleri esas alır. Geleneksel anlayış ise, özgürlüklerin yok edildiği tarikat ve cemaatleri öne çıkarır. Tevhid insanları özgürleştirir, şirk ise köleleştirir.
Kur’an siyaset, yönetim alanında işaret ettiği ilkelerle
kulun, kula, kul köle olduğu özgürlüklerin kısıtlandığı dikta yönetimlerini
değil; insanların ortak akılla, kollektif katılımla özgürlüklerinden taviz
vermeden onurlarıyla yaşayabilecekleri demokratik, adil yönetim şeklini işaret etmiştir.
Demokratik ve laik olmayan yönetimlerde düşünce, din ve
vicdan özgürlüğü başta olmak üzere her türlü özgürlükler kısıtlanmıştır.
Toplumları iktisadi ve sosyal yönden köleleştiren emperyalizm de diktatörlükler
gibi özgürlük ve İslam düşmanıdır..
Teokrasi; yönetimin
kutsandığı, Allah’ın bazı yetkilerinin yöneticilere verildiği yani Allah’a
zulmedilen sistemdir. Zulüm toplumların helak sebebidir. İslam ülkelerinin geri
kalmışlıklarının bir nedeni de özgürlüklerin kısıtlandığı, dinin istismar
edildiği teokratik dikta yönetimlerine sahip olmaları ve emperyalizmin baskısına, sömürüsüne maruz
kalmalarıdır. Özgür bilimsel düşüncenin olmadığı yerde, bilimin, teknolojinin
gelişmesi düşünülemez. Bilimde , teknolojide, sanatta geri kalan ülkeler, ileri
ülkelerin köleleri olurlar; helak olurlar..
Diktatörlüğün her türü, İslam’ın hakim kılmak istediği
özgür yaşamı yok ettiği için; dikta yönetimleri, ister din esaslı, ister
ırk esaslı, ister ideolojik esaslı olsun
İslam’ın zıttıdır, karşıtıdır.
Kur’an’ın köleliğe karşı olan çağrısı yalnızca fiziki
anlamda köleliği değil, ekonomik, sosyal, siyasal türevleriyle birlikte tüm
esaretleri kaldırmaya yöneliktir. Kur’an her açıdan tam bağımsız özgür yaşayan
insanlar ve toplumlar ister. Tam bağımsızlık her Müslümanın amacı olmalıdır.
Başta ekonomik bağımsızlık sağlanmadan tam bağımsızlığın
olamayacağı unutulmamalıdır.
Bu yüzden Beled suresinde 13-16. ayetlerinde müminlere
özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırma göreviyle birlikte infak-paylaşım,
ihtiyaç sahiplerine ekonomik yardımda bulunma görevi verilmiştir. Kişilerin,
toplumların özgür yaşamaları isteniyorsa öncelikle onların ekonomik
özgürlükleri sağlanmalıdır. İnsanları ve toplumları köleleştirmek isteyenler
öncelikle onların ekonomik özgürlüklerini ellerinden alırlar, sonra kendilerine
muhtaç olan kitleleri istedikleri gibi istismar ederler..
“Bir
köleyi hürriyetine kavuşturmak bunca değer ifade ettiğine göre bir toplumun
hürriyetine kavuşturulması çok daha büyük bir kahramanlık ve hayır
vesilesidir..” (Muhammed Hamdi Yazır.)
Saygılarımla.
Vedat AKBAŞAK
kuranpenceresinden@hotmail.com
Vedat AKBAŞAK
kuranpenceresinden@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yeni yorumlara izin verilmiyor.