Aşağıdaki alıntılar Başbakanlık
Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu yayını olan
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri 1. ve 2. ciltlerden alınmıştır.
“Efendiler bizim dinimiz için gelişmeyi engeller deniyor. Bunda büyük
bir hata vardır.Bizim dinimiz asla böyle bir din değildir. İlim ve irfanı
aramak zorundayız. Nerede bulunursa bulunsun oraya gitmek zorundayız. İlim ve
irfanı bulmak, almak ve onunla donanmak zorundayız.
KURAN İLE HATIRLATMAK İSTİYORUM Kİ, ilim nerede ise, oraya kadar gidecektir.
KURAN İLE HATIRLATMAK İSTİYORUM Kİ, ilim nerede ise, oraya kadar gidecektir.
Kadın da gidecektir, erkek de gidecektir. Dinin bir engellemesi yoktur.
Tesettür
kadını hayattan, etkinliklerden, insanlıktan tecrit etmemelidir.
Biz elhamdülillah Müslümanız. Dinin hakiki esaslarını incelediğimiz zaman onun bize ifade edebileceği hükümet şekli yalnız ve yalnız bizim takip ettiğimiz hükümet şeklidir.
Biz elhamdülillah Müslümanız. Dinin hakiki esaslarını incelediğimiz zaman onun bize ifade edebileceği hükümet şekli yalnız ve yalnız bizim takip ettiğimiz hükümet şeklidir.
İlahi emirlerde hükümet şekli yoktur.
Yalnız hükümetin nasıl olması lazım geldiğine dair esaslar ifade
edilmiştir.
Bu esaslardan biri şuradır,
meclistir. Bizzat cenabı peygamber şurasız muamele yapmazdı.
İkinci esas adalettir. Şura adaletle hükmünü icra eder.
Adaletten yoksun bir hükümet şekli tasvip görmemiştir. Üçüncüsü ululemre (yöneticilere) itaat etmektir.
Ne yazık ki bu güzel hakikati, çok fena insanlar din kisvesi altında yine çok
fena yorumlamışlardır. Dediler ki: ‘Emir de amir de padişahtır. Padişah
rezilin biri de olsa zalim de olsa itaat edeceksin.’ Bu şekilde başa geçen biri
sadece canavar olur. Böyle bir canavara ne olursa
olsun mutlak itaat etmek lazımdır.
Mustebid olsun, rezil olsun, itaat
edeceksin.....................
Millet
ancak seçtiği insanlardan, vekillerden meydana gelen bir yönetime sahip olursa
ve bu yönetim adalet ve ahlak üzere hareket ederse, işte Allah’ın ve Kur’an’ın istediği
hükümet bu olur.
Çok iftihara değerdir ki, milletimiz ancak 1300 kusur sene sonra
Kur’an’ın bu hakikatini fiil halinde göstermiş oldu.........
Türk milleti, intikamını
zalimlerin zulmünü yıkıncaya kadar kalp ve vicdanından çıkarmayacaktır.
Zulüm hissi baki kaldıkça intikam hissi devam
edecektir......................”
(İzmir İktisat Kongresi – 02.şubat. 1923)
‘‘Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah’ın selameti,
atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Cenab-ı
Hak tarafından insanlara dini hakikatleri tebliğe memur ve resul olmuştur.
Koyduğu esas kanunlar cümlemizce malumdur ki, Kur’an’daki
naslardır-hükümlerdir. İnsanlara feyiz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir.
Çünkü dinimiz akla, mantığa hakikate uymamış olsaydı bununla diğer ilahi ve
tabi kanunlar arasında ayrılıklar olması gerekirdi.
Çünkü bütün kanunları yapan Cenab-ı Haktır............. Camiler
yalnız birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için değildir. Camiler
bilhassa din ve dünya için neler yapmak mecburiyetinde olduğumuzu düşünmek,
fikir alışverişinde bulunmak içindir. Her şey ancak fikir alışverişiyle iyi
yola sevk edilir.......................
Efendiler! Hutbe demek halka hitap etmek, yani söz söylemek demektir.
Hutbenin manası budur. Hutbe denildiği zaman bundan bir takım kavram ve manalar
çıkarılmamalıdır. Gerek peygamber efendimiz ve gerek ilk dört halifenin
hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, söylenen sözler o günün
meseleleridir. O günün askeri, idari, mali, siyasi ve sosyal
konularıdır............... Hutbeden maksat halkın aydınlatılması ve doğru yolun
gösterilmesidir. Başka şey değildir........
Hutbeler tamamen Türkçe ve zamanımızın ihtiyaçlarına uygun olmalıdır
ve olacaktır. .”
(Balıkesir Zağanos Paşa Cami - 07.Şubat.1923)
‘‘ Türkler, Müslüman oldukları halde bozulmaya, yoksulluğa,
gerilemeye maruz kaldılar.
Geçmişin batıl alışkanlık ve inançlarıyla İslamiyeti
karıştırdıkları ve bu suretle gerçek İslamiyetten uzaklaştıkları için kendilerini düşmanlarının esiri
yaptılar. Gerçek İslam’ın çok yüce, çok kıymetli gerçeklerini olduğu gibi
anlamamakta inatçı bulundular. İşte gerilememizin belli başlı sebeplerini
bu nokta teşkil ediyor..’’
‘‘ Türk, Kur’an’ın arkasından koşuyor; fakat onun ne dediğini
anlamıyor. İçinde neler var bilmiyor. Benim
maksadım, arkasında koştuğu Kitap’ta neler olduğunu-Kur’an’ın hükümlerini, emir
ve yasaklarını Türk anlasın. Bunun için Kur’an Türkçe olmalıdır..’’
‘‘
İlahi öğütler Kur’an içindedir. Biz Kur’an’ı duvara asmışız ancak tören olarak
okuyoruz.
Vaazlarda, din derslerinde, mukabelelerde, ölmüşlerimizin ruhları için
onu hep musiki ile
duygulanmak
için okuyoruz. Aklımızla anlayıp davranış geliştirmek için ise başkalarının bize anlattıklarına
bağlanıyoruz. Türk insanı Kur’an’ı kendi
ana dili ile okursa daha dindar ve de asıl benimsediği dinin yüceliğini
derinden ve şuurla kavramış olacaktır..’’
‘‘ Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu
ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun
olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla,
mantığa, halkın menfaatlerine (fıtrata) uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve
mantığa, milletin menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinidir. Eğer
bizim dinimiz aklın, mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son
din olmazdı..’’
‘‘ Bütün Müslümanlar Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed (sav)’in
gösterdiği yolu takip
etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm
Müslümanlar Hz. Muhammed (sav)’i
örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli, İslam’ın hükümlerini
olduğu gibi yerine getirmeli.
Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler..’’
“ Biz dine saygı gösteririz ve düşünceye de muhalif değiliz. Biz
sadece din işlerini, ulus, devlet ve dünya işleriyle karıştırmamaya
çalışıyoruz. Kasti ve fiili dinci hareketlerden sakınıyoruz, müsaade etmiyoruz.
Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz..”
‘‘ Laiklik yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir.
Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve
din özgürlüğü demektir.... Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi,
sahte dindarlıkla mücadele kapısını
açtığı için, gerçek dindarlığın gelişme imkanını temin etmiştir.
Türkiye cumhuriyetinde her yetişkin dinini seçmekte hür olduğu gibi, belirli
bir dinin merasimi de serbesttir........’’
‘‘Laiklik prensibinde ısrar ediyoruz. .... İnanıp bağlanmakta
mutlu olduğumuz İslam dinini, yüzyıllardan beri alışıla geldiği gibi bir
siyaset aracı haline düşmekten kurtarıp yüceltmenin pek gerekli olduğu
gerçeğini görüyor ve biliyoruz.. Kutsal olan inançlarımızı her türlü çıkarlarla
hırsların kıpırdanışlarından kurtarmak, korumak gerekir..’’
‘‘Din ile hilafeti birbirinden ayırt etmek lazımdır. Din ne kadar
faydalı ise hilafet o kadar lüzumsuz bir hal almıştır. Hilafeti kaldırdığımız
günden bugüne kadar kimsenin buna sahip çıkmaması, Müslüman dünyasının
halifesiz de yürüyeceğine ve yürümekte olduğuna en güzel misal değil midir.?’’
‘‘ Ölülerden yardım istemek, medeni bir toplum için ayıptır....
Bugün ilmin fennin bütün genişliğiyle medeniyetin alevi karşısında filan veya
falan şeyhin yol göstermesiyle maddi ve
manevi mutluluk
arayacak kadar ilkel insanların Türkiye toplumunda varlığını asla
kabul etmiyorum...
Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye cumhuriyeti
şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek tarikat-yol, medeniyet
tarikatıdır-yoludur..’’
‘‘Her şeyden evvel şunu en basit bir dini gerçek olarak bilelim
ki, bizim dinimizde bir özel sınıf yoktur. Ruhbaniyeti reddeden bu din,
inhisarı (ruhban sınıfının otoritesini) kabul etmez.
Mesela din alimleri; mutlaka toplumu aydınlatmak vazifesi bu
bilginlere ait olmadıktan başka dinimizde bunu katiyetle meneder. O halde biz
diyemeyiz ki, bizde bir özel sınıf vardır, diğer kişiler dinen aydınlatmak
hakkından mahrumdur. Böyle düşünürsek kabahat bizdedir..
Hoca olmak için yani dini gerçekleri halka öğretmek için, mutlaka
ilmi kıyafet şart değildir. Bizim yüce dinimiz her Müslüman erkek ve kadına
araştırmayı farz kılıyor ve her Müslüman bu dine bağlananları aydınlatmakla vazifelidir..
Bir fikri daha düzeltmek isterim.
Milletimizin içinde gerçek din alimleri, alimlerimiz içinde milletimizin
gerçekten iftihar edebileceği din bilginlerimiz vardır. Fakat bunlara mukabil,
ilim gerçeğinden uzak, gereği kadar okuyup öğrenmemiş, ilim yolunda yeteri
kadar ilerleyememiş hoca kıyafetli cahiller de vardır. Bunların ikisini birbirine karıştırmamalıyız.’’
‘‘Din
lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Yalnız
şurası var ki,
Din Allah
ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa (din adamı sıfatlı dinci ) sınıfının din simsarlığına
müsaade edilmemelidir. Dinden menfaat
elde edenler iğrenç kimselerdir. İşte biz bu vaziyete
karşıyız. Bu gibi din ticareti yapan
insanlar masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizlerin asıl
mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu
kimselerdir..’’
‘‘ Allah’ın emri çok çalışmaktır. İtiraf ederim ki, düşmanlarımız
çok çalışıyor. Bizde onlardan
ziyade çalışmaya mecburuz. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın
icaplarına göre ilim, fen ve her türlü medeniyet buluşlarından azami derecede
istifade etmek zorunludur. Hepimiz itirafa mecburuz ki, bu husustaki hatalarımız,
eksiklerimiz çok büyüktür.’’
‘‘Tekkeler mutlaka kapanmalıdır. Hiç birimiz tekkelerin uyarmasına
muhtaç değiliz.
Biz medeniyetten ilim ve fenden kuvvet alıyoruz. Doğru yoldan
sapmışların gayesi,
halkı kendinden geçmiş ve abdal yapmaktır... Biz dünya ailesi içinde medeniyiz.
Her görüş noktasından medeniyetin gereklerini tatbik edeceğiz..’’
‘‘ Bizi yanlış yola sevk eden habisler bilirsiniz ki, çok kere din
perdesine bürünmüşler, saf ve
temiz halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir.
Tarihimizi okuyunuz görürsünüz ki
milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi
altındaki küfür ve kötülükten
gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırırlar. Halbuki
elhamdülillah hepimiz Müslümanız.
Hepimiz dindarız; artık bizim, dinin
gereklerini öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl
hocalığına ihtiyacımız yoktur. Analarımızın, babalarımızın kucaklarında
bize verdiği dersler bile
dinimizin esaslarını anlamaya kafidir..’’
‘‘ Müslümanlıkla ruhbanlık yoktur. Medreseler, taassubun elinde ıslah
olmayacak kadar
bozulmaya uğramış harabeleridir.
Bunları ne ıslah ne de idame ettirmek kabil değildir. Dört beş
yüzyıl birbirini tutmayan uygulamalar, esen rüzgara göre verilmiş
fetvalarla insanların inançlarıyla oynanmıştır..... Türk milletinin din duygularını
bir süre daha bağnaz cahilin eline
bırakamayız..”
"Efendiler, açık ve kesin olarak söylemeliyim ki, Müslümanları hâlâ bir halife hayaliyle oyalamaya ve aldatmaya çabalayanlar, ancak Müslümanların ve özellikle Türkiye'nin düşmanlarıdır. Böyle bir oyuna kapılıp hayal kurmak da ancak bilgisizlik ve aymazlık belirtisi olabilir." ATATÜRK-NUTUK
‘‘ Her fert dinini, din duygusunu, imanını öğrenmek için bir yere
muhtaçtır. Orası da mekteptir.
Nasıl ki her hususta yüksek meslek ve
ihtisas sahipleri yetiştirmek lazım ise, dinimizin felsefi
gerçeğini inceleme, araştırma ve telkin bakımından ilmi ve fenni
kudrete sahip olacak seçkin ve
hakiki din bilginleri de yetiştirecek yüksek müesseselere malik
olmalıyız..’’
‘‘ Din vardır ve lazımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var.
Malzemesi iyi fakat bina uzun
asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp
binayı takviye etmek lüzumu
hissedilmemiş. Aksine olarak bir çok yabancı unsur- bid’adlar,
hurafeler binayı daha fazla
hırpalamış. Bugün bu yapı dokunulmaz, tamir edilmez ilan edilmiş.
Ancak zamanla çatlaklar
derinleşecek ve sağlam temeller üstünde yeni bir bina kurmak
lüzumu hasıl olacaktır..’’
“ Bizim dinimiz en makul ve
en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur.
Bir dinin tabii olması için akla,
fenne, ilme ve mantığa (fıtrata) tetabuk
etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır. Türk Milleti daha dindar olmalıdır,
yani bütün sadeliği ile dindar olmalı demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam
öyle inanıyorum.
Şuura-akla aykırı, ilerlemeye mani
hiçbir şey ihtiva etmiyor. Bizim dinimiz milletimize aşağılık, miskin
ve hor görülmeyi tavsiye etmez. Aksine Allah da Peygamber de
insanların ve milletlerin yücelik
ve şereflerini muhafaza
etmelerini emreder..”
“ Bizim dinimiz, hiçbir vakit
kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah’ın
emrettiği şey, erkek ve kadının beraber olarak bilim ve bilgiyi
kazanmasıdır. Kadın ve erkek
bu bilim ve bilgiyi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve
onunla donanmak mecburiyetindedir. İslam dini tetkik edilirse görülür ki, bugün kendimizi bin türlü
kayıtlarla bağlı zannettiğimiz şeyler yoktur..”
“Bazı yerlerde kadınlar, görüyorum ki, başına bir bez veya bir
peştamal veya buna mümasil bir şey atarak yüzünü, gözünü örter ve yanından
geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın manası nedir? Efendiler, medeni bir millet anası, millet
kızı bu garip şekle, bu vahşi vaziyete girer mi?”
“Orta çağ düşünceleriyle, iptidai
hurafelerle yürümeye çalışan milletler mahvolmaya veya hiç olmazsa esir ve zelil olmaya mahkumdur. Fikrimiz, zihnimiz medeni
olacaktır. Bütün Türk ve İslam alemine bakınız ne büyük felaketler ne büyük
ıstıraplar içindedirler..... Artık duramayız. Behemehal ileri gideceğiz...”
“ Allah (cc) kullarının lazım olan olgunlaşma noktasına erişinceye
kadar içlerinden vasıtalarla
dahi kullarıyla meşgul olmayı tanrılık özelliklerinin
gereklerinden saymıştır. Onlara Hz. Adem’den
İtibaren bilinen ve bilinmeyen çok sayıda nebiler, peygamberler,
elçiler göndermiştir.
Fakat peygamberimiz vasıtasıyla en
son dini, medeni gerçekleri verdikten sonra artık insanlıkla
elçi ile temasta bulunmaya lüzum görmemiştir. İnsanlığın kavrayış,
aydınlanış ve olgunlaşma derecesi, her kulun doğrudan doğruya, Tanrısal ilhamlarla temas kabiliyetine
eriştiğini kabul buyurmuştur ve bu sebepledir ki, cenabı peygamber, peygamberlerin
sonuncusu olmuştur ve tebliğ ettiği Kitap-Kur’an, en eksiksiz Kitap’tır..”
“ Geçmiş asırlarda olduğu gibi, bugün
de milletlerin bilgisizliğinden istifade ederek bin türlü siyasi
ve şahsi maksat ve menfaat temini için, dini alet ve vasıta olarak
kullanmak teşebbüsünde
bulunanların varlığı bizi bu konuda söz söylemek ve tedbirli olmak
lüzumunda bırakıyor.
Din hakkındaki bilgi ve
anlayış, her türlü hurafeden sıyrılarak gerçek akıl, bilim ve fen ışıklarıyla
aydınlanmış oluncaya kadar, din oyunu aktörlerine-dincilere her yerde tesadüf
olunacaktır......”
“ Ey arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür; tanrısal inanışların
belirtilerine bakarak diyebiliriz ki: İnsanlar iki sınıfta, iki devirde mütalâa olunabilir. İlk devir insanlığın
çocukluk ve gençlik devridir. İkinci devir, beşeriyetin erginlik ve olgunluk
devridir.
Muhammed’i bana, cezbeye tutulmuş sönük bir
derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu gibi cahil adamlar, onun yüksek
şahsiyetini ve başarılarını asla kavrayamamışlardır. Anlamaktan da çok uzak
görünüyorlar. Cezbeye tutulmuş bir derviş, Uhud Muharebesinde en büyük bir
komutanın yapabileceği bir planı nasıl düşünür ve tatbik edebilir?
Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat değil,
belirten bir ilim olmalıdır. Bu küçük harpte bile askeri dehası kadar siyasi
görüşüyle de yükselen bir insanı, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen
cahil serseriler, bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Muhammed bu harp sonunda
çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına
bakmayarak, galip düşmanı takibe kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye bir varlık görülemezdi...
(Şemsettin Günaltay Ülkü
Dergisi Cilt: 9 Sayı: 100 1945 S. 3)
“ Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla alâkası olmadığını bildiriyor.
Bazı kimseler zamanın yeniliklerine uymayı kafir olmak sanıyorlar. Asıl küfür
onların bu zannıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, Müslümanların kafirlere
esir olmasını istemek değil de nedir.? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak
sarıkla değil, beyinledir..”
“ Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu
faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır
ve alamaz..”
“ Adi
ve alçak hilelerle hükümdarlık yapan halifeler ve onlara dini alet yapmaya
tenezzül eden sahte ve imansız bilginler, tarihte daima rezil olmuşlar, rezil
edilmişler ve daima cezalarını görmüşlerdir. Dini kendi tutkularına alet yapan
hükümdarlar ve onlara yol gösteren hoca isimli hainler, hep bu sonuca
sürüklenmişlerdir. Böyle yapan halife ve din bilginlerinin arzularına
kavuşamadıklarını, tarih bize sayısız örneklerle açıklamakta ve
kanıtlamaktadır. Artık bu milletin ne öyle hükümdarlar, ne öyle bilginler
görmeye katlanması olasılığı yoktur. Artık kimse, öyle hoca kılıklı sahte
bilginlerin yalan dolanına önem
verecek değildir. En bilgisiz olanlar bile o gibi adamların niteliğini gerektiği
gibi anlamaktadır. Fakat bu konuda tam bir güven sahibi olmak için bu
uyanıklığı, bu dikkati, onlara karşı bu nefreti, gerçek kurtuluş anına kadar
bütün kuvvetiyle, hatta artan bir kararlılıkla korumalı ve sürdürmeliyiz. Eğer
onlara karşı, benim kişiliğimden bir şey anlamak isterseniz, derim ki, ben
kendim onların düşmanıyım. Onların olumsuz yönde atacakları bir adım, yalnız
benim kişisel imanıma değil, yalnız benim amacıma değil, o adım benim
milletimin yaşamıyla ilgili, o adım milletimin yaşamına karşı bir kötü niyet, o
adım milletimin kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle
aynı fikirde arkadaşlarımın yapacağı şey, kesinlikle ve kesinlikle o adımı
atanı tepelemektir.
Şüphe yok ki,
millet birçok özveri, birçok kan pahasına, en sonunda elde ettiği vazgeçilmez
ilkesine kimseyi saldırtmayacaktır. Bugünkü hükümetin, meclisin, yasaların,
Anayasanın nitelik ve sebebi hep bundan ibarettir. Sizlere bunun da üstünde bir
söz söyleyeyim. Sayalım ki, eğer bunu temin edecek yasalar olmasa, bunu temin
edecek meclis olmasa, öyle olumsuz adım atanlar karşısında herkes çekilse ve
ben kendi başıma yalnız kalsam, yine tepeler ve yine öldürürüm..”
“O’nun
hak peygamber olduğundan şüphe edenler, Bedir destanını okusunlar.
Hz.
Muhammed’in bir avuç imanlı Müslümanla kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş
ordusuna karşı Bedir meydan muharebesinde kazandığı zafer, fâni-sıradan
insanların kârı değildir.
Hz. Muhammed’in peygamberliğinin en kuvvetli delili
Bedir savaşı’dır..”
“ Bütün Türk ve İslam alemine bakın;
düşüncelerini medeniyetin emrettiği değişiklik ve yükselmeye uydurmadıklarından ne büyük felaket ve ızdırap içindedirler.....
Millet açıkça bilmelidir. Medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona kayıtsız
olanları yakar, mahveder..”
* * * * *
Bu düşüncelerinden, sözlerinden
anlıyoruz ki, Atatürk bazılarının dediği gibi dine karşı olan biri değildir.
Tam tersi İslam tarihini ve dini çok
iyi bilen inançlı bir kişidir. Atatürk’ü
din karşıtı gibi göstermek isteyenler, Atatürk üzerinden laik demokrasiye,
çağdaşlığa, özgürlüğe saldırmak isteyenlerdir.
Onun
kurduğu demokratik, laik cumhuriyeti din dışı-kafir rejim ilan ederek yıkmak
isteyen ve yerine
dinci dikta rejimi kurmak isteyenlerdir.
Atatürk, Türk halkıyla birlikte Arap
kültürü ve mezhep şeriatları tahakkümü altında deforme olmuş din anlayışını
yıkarak gerçek dinin toplum üzerinde egemen olması için çalışmıştır.
Dini siyasallaştıran papalık
kurumunun eş değeri olan din adamları sınıfının başı hilafeti kaldırmıştır.
Dini yozlaştıran bid’ad ve şirk
unsurların kaynağı olan; toplumu bölen,
fitne fucür yuvaları haline gelen
tekkeleri, zaviyeleri, dergahları, cemevlerini kapatmıştır. Din dışı şeyh, şıh,
molla, seyyit gibi ünvanların kullanılmasını yasaklayarak dini ve dindarları
din bezirganlarının elinden kurtarmıştır.
Din dışı dinci “din adamları”
sınıfının hakimiyeti yerine milletin hakimiyetini tesis etmiştir.
Teokrasiden demokrasiye geçmiştir.
Akla, bilime, çağdaş evrensel değerlere,
insan onuruna ve ayni zamanda Kur’an hükümlerine en uygun sistem olan laik, demokratik, sosyal,
hukuk devletini; Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.
* * * * *
Muhammed Mustafa’nın mirasıyla, Mustafa Kemal’in mirası arasında
çelişki yoktur.
Atatürk’ün önderliğinde Türk halkının yaptığı devrimler
bazılarının iddia ettiği gibi İslam’a karşı değil; mezhep şeriatlarını esas
alan uydurulmuş, çıkarlara uygun aranje dilmiş din anlayışına ve bu anlayışın
temsilcilerine karşı yapılan devrimlerdir. İşte bunun içindir ki, Emevi şeriatının takipçileri olan dinci dikta
heveslileri din sömürüsünü, inanç istismarını siyasi emellerine sermaye yapan siyasal
İslamcı, hilafetçi faşist dinciler Atatürk’ü sevmezler.
Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK
kuranpenceresinden@hotmail.com