İslam dini Yaratan ile
yaratılanların arasındaki ilişkinin
doğruluk, hak ve adalet üzerine kurulmasına dayanır. Devletin vatandaşı ile
ilişkisi de hak ve adalet esaslı olmalıdır. Kur’an müminlerden hak ve
adaleti her hal ve şartta, her alanda hassasiyetle korumalarını ister. Hakk’ın hükümlerinin uygulanmadığı
yerde haksızlıklar olur. Adil olmak, adaletten ayrılmamak, adaleti korumak
Allah’ın emridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Adil olmayan zalim
olur.
“Herkes duysun ki, Allah’ın laneti zalimler üstünedir..’’
(Hud-18)
Adaletin
olmadığı yerde barış, esenlik, güven, huzur, mutluluk olmaz; yani İslam olmaz.
Adil olmayana iman sahibi, adaletten uzak bir topluluğa
İslam ümmeti demek mümkün değildir.
Kur’an takva sahibi olabilmek için adil olunması gerektiğini
bildirir.
Adalet her şeyi denge noktasında tutmaktır; yerli yerine
koymaktır.
İslam’ın, ilahi nizamın temel direği adalettir; dengedir,
doğruluktur, eşitliktir..
“Adalet mülkün-yönetimin-devletin temelidir.” (Hz.
Ömer.)
Adalet, hukuk çöktüğü zaman, devlet ayakta duramaz; devlet
sistemi de çöker.
Hukukun, sistemin çökmeye başlamasıyla toplumda
huzursuzluk, kaos ve anarşi başlar. Anarşi sonuçtur, sebebi hukuk
sisteminin çökmesidir, yöneticilerin adaletten ayrılıp zulme sapmalarıdır.
Devletlerin bekâsı idarecilerin ve yargıçların adil olmaları
ile doğru orantılıdır.
Yargı sistemi bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Bağımsızlık
hakimlerin, tarafsızlık vatandaşın güvencesidir.
Kur'an, Allah'ın bildirdiği ilkelerle (adalet, liyakat, şura ....) hükmetmeyen yöneticilerin kafir, zalim olduklarını bildirir. (Maide-44, 45)
Adil olmayan yönetimler baskı, zulüm, sömürü yönetimleridir. Hakk’ın gözetilmediği, adaletin olmadığı
yerde baskı, zulüm ve sömürü vardır; İnsanlık,
iman, İslam yoktur. İlahi, tam ve mutlak adalet ise ahiret günü yüce
Allah’ın huzurunda sağlanacaktır. Ahirete iman adalete imandır; hesap gününe imandır.
“Kuşkusuz, Allah adalette titiz
davrananları sever..” (Hucurat-9)
“Zulmedenlere eğilim göstermeyin! Yoksa
ateş sizi de sarmalar..” (Hud-113)
Adalet anlayışımız; Allah’ın indirdiği-vahiy ettiği
ayetlere ve fıtratın ölçülerine, tabii hukuka-yaratılan ayetlere uygun
olmalıdır. Adaleti ayakta tutan, adil olan kişinin adalet anlayışı Kur’an
anlayışıyla ve yaratılışın evrensel kurallarıyla çelişmez. Çelişme varsa orada
adalet değil, zulüm vardır.. (Hadid-25)
Yaradılışın ölçülerini, kurallarını; evrensel yasaları
adaletle korumayanların sonu hüsran olur..
“Ölçüyü titizlikle, adaletle koruyun ve hüsrana araç yapmayın
mizanı..”
(Rahman-9)
“Adalet;
tanrısal açıdan varoluşun temel yasası; insan açısından evrensele açılan en
önemli kapı ve insanı insan yapan kök değer. Adalet, gerçekten de mülkün
temelidir. Eğer insanın esas aldığı kurucu ilke adalet ise, eğer
içselleştirilmiş ve davranışlara yön vermeye başlamış ise, insanın diğer bütün
kusurları kendiliğinden adaletin gölgesinde erimeye başlar... Bunun tersi de
doğru; adaletsizlik belirleyici olunca, Bütün güzellikler bir bir gözden
kaybolur. İnsani olan her şeyin anlamlı olabilmesi adaletin varlığına ve etkinlik
derecesine bağlıdır...”
(Hasan Onat – Hürriyet Gazetesi – 21.07.2013 )
Maide
suresi 8. ayette: “ Kötülük gördüğümüz, kin duyduğunuz kişilere karşı bile
adil olun, bu takvaya daha uygundur.’’ buyurularak;
adil olmakla takva sahibi olmak arasındaki bağlantıya dikkat çekilmiştir.
Adil olmayan,
kindar ve zalim biri takva sahibi dindar olamaz. Adil olan takvaya
yaklaşır; kindar olan ise, takvadan, Allah’tan uzaklaşır.
Kasas
suresi 59. ayette: ‘‘Biz medeniyetleri-ülkeleri, halkları zülme sapmadıkları
sürece, adaletten ayrılmadıkça helak etmeyiz’’
buyurularak; adaletten uzak toplumların yok edildikleri ve edilecekleri
bildirilmiştir. İslam alimleri "Devlet küfürle değil, zulümle
yıkılır" demişlerdir.
Maide
suresi 107. ayette: ‘‘Hiçbir
haksızlık yapmadık. Aksi halde mutlaka zalimlerden olurduk.” buyurularak; haksızlık adaletsizlik yapmanın-adaletin
karşıt anlamının zalimlik olduğu bildirilmiştir.
En'am suresi 21. ayette: ‘‘Şu
da bir gerçek ki, zalimler asla kurtulamazlar’’ buyurularak; zalimlerin hesap vermekten,
cezadan, ilahi adaletten kurtulamayacakları bildirilmiştir.
En'am
suresi 115. ayette: ‘‘Rabbinin
sözü (Kur’an, ilahi sistem, varoluş) adalet ve doğrulukla tamamlanmıştır’’ buyurularak; ilahi sistemin adaletle, doğrulukla, belli
bir denge ve ölçü ile kurulan ve işleyen bir sistem olduğu bildirilmiştir.
Adil olmayan uygulamalar, davranışlar; Kur’an’a ve ilahi
sistemin ahengine, işleyişine, kurallarına, dengelerine aykırı; toplumu
huzursuz, mutsuz eden davranışlardır.
“İslam’ın
temel iki esası vardır. Tevhid ve adalet. İslam, bütün insanlığa öncelikle ve
özellikle bu iki ilkenin kazandırılmasını ister....... Adalet insanlığın şah
damarıdır. Bu damar yollarında yer yer tıkanmalar olursa, insanlığın büyük
sıkıntılara girmesi kaçınılmaz olur. Bu
damarın tümden tıkanması ise, hayatın yaşanılmaz hale gelmesi demektir...”
(Bekir Sağlam-Model İnsan Peygamber-S:49)
Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK