İnsanların
milli gelire az katkı yapıp, çok pay alması; imar planlarını değiştirerek rant
sağlamak; ihaleye fesat
karıştırmak; fakir, fukara için toplanan zakât paralarının başka yerlere
harcanması; toplumun hizmetine sunulmuş sosyal alanlara, parklara, bahçelere,
ormanlara AVMler, residanslar inşa etmek; kamu malını aşırmak, talan etmek kul
haklarına tecavüzdür.
Toplum
hakları-İnsan hakları -kul hakları Kur’an’da titizlikle korunmuştur, maddi ve
manevi insan
haklarının
ihlali günah sayılmıştır. Kul hakkı yemek zulümdür, zalimliktir. Hakkı yenen
kişi mazlumdur.
Kul
hakkı ihlal eden kişinin pişmanlık duyması, verdiği zararı tazmin etmesi ve
Allah’tan af dilemesi, tövbe etmesi elbette mümine yakışan güzel bir davranış
olacaktır.
Ancak, kişilerin
birbirleriyle helalleşmesi, zararın tazmin edilmesi söz konusu günahların kesin olarak
bağışlanacağı anlamına da gelmez. Sadece bağışlanma umudunu arttırır.
Kur’an’da
kul haklarının ihlaliyle ilgili olan günahlar, kul haklarının ihlaliyle ilgili
olmayan günahlar ayrımı yoktur. Hesap gününde kul-insan hakları
ihlalinden kaynanan günahlara Yüce Allah’ın karışmayacağı; kişilerin ancak birbirleriyle helalleşmesi şartına
bağlı olarak bu günahların affedileceğine ilişkin geleneksel anlayışın Kur’an’da
dayanağı yoktur. Bu yöndeki ifadeler
samimi ve mantıklı da olsa en nihayet beşeri yorumdur.
Genel kanaatin aksine
Kur’an’da “ Ben kul haklarıyla ilgili günahları affetmem; Ben o işe karışmam”
mealinde bir ayet yoktur.
Böyle bir düşünce Yüce Allah’ın yetkilerini, gücünü, iradesini,
rahmetini sınırlandırmak olur.
Yüce Allah Kendisine ortak
koşulması dışındaki günahları dilediği kişi için bağışlayacağını bildirmiştir.
(Nisa-48) Dolayısıyla kul
hakkı ihlallerinden kaynaklanan günahların da af kapsamında olduğunu kabul
etmek gerekir.
Zararın tazmini-helâlleşme,
tövbenin kabul edilme, günahın af edilme-bağışlanma olasılığını hiç
şüphesiz güçlendirecektir. Zararın tazmin edilmemesi, helâlleşmemek ise,
tövbenin kabulünü, günahın affedilme olasılığını zayıflatacaktır.
Şu bir gerçektir ki, yaptığı
haksızlıkların, hırsızlıkların, zulümlerin hesabını bu dünyada halka
veremeyenler; ahirette Hakk’a hiç hesap veremezler. Onun için bu dünyada
haksızlık edenler, zulüm yapanlar,
kamunun; yoksulun, yetimin hakkını yiyenler, talan edenler tövbe edip bir
şekilde topluma hesap vermeye, halkla helâlleşmeye çalışmalıdır. Aksi takdirde
öbür tarafta işleri çok zordur.
Hz. peygamberimizin
konuyla ilgili şöyle bir hadisi olduğu RİVAYET edilmiştir.
“Kim
bir kul hakkı yemişse derhal o kardeşi ile helâlleşsin. Çünkü (kıyamet günü)
dirhem de geçmez dinar da. Böyle olunca o (hak yiyen) kişinin sevapları alınır
o adama yüklenir. Eğer sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna
yüklenir.” (Buhari, Rikak, 48)
Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK
kuranpenceresinden@hotmail.com