“Allah’ın rahmeti, güzel düşünüp güzel iş yapanlara çok
yakındır.” ( A’raf-56)
“Kim gönülden iyilik, hayır yaparsa karşılığını görür.”
(Bakara-158)
“Güzel düşünüp, güzel davrananlara güzellik var. Onların
yüzlerine kara bulaşmaz.
Cennetin
dostlarıdır onlar.” (Yunus-26)
“İşlerinizi iyi yapın, şüphesiz Allah, iyi iş yapanları
sever.” (Bakara-195)
“Kim barışa ve hayra dönük iş yaparsa kendi lehinedir.
Kimde kötülük yaparsa kendi
aleyhinedir.” ( Fussilet-46)
“Yemin olsun! Yeryüzüne, benim iyilik ve barış seven,
takva sahibi mümin kullarım varis olacaktır.” (Enbiya- 105)
Günümüzde kişisel gelişim, mutluluğun sırrı, başarının
yolları, yaşam enerjisi ve benzeri konular
çok popülerdir. Bu konularda yazılan kitaplar en çok satan
kitaplar arasında yer almaktadır.
Bu kitaplarda, daha güzel, daha mutlu, daha huzurlu
bir yaşamın ve yaşam sürecinde başarılı
olmanın yolları anlatılır. Yaşam sürecinde başarı,
mutluluk için farkındalığımız arttırılmaya çalışılır.
Arttırılmaya çalışılan “farkındalık” aslında kendi fıtratımızda-formatımızda
bulunan değerler ve dünyanın, kainatın fıtratında, formatında bulunan özellikleridir.
Bunları bilerek, farkında olarak; bu değer ve özelliklere uygun sürdürülen bir
yaşam elbette daha güzel, daha mutlu bir yaşam olacaktır..
Bu kitaplardaki temel yaklaşımlar, tavsiyeler hepsi
Kur’an’da bulunan bilgilerdir.
Kur’an bizlere fıtratımızı, fıtratımızda bulunan
değerleri, özellikleri hatırlatır. Kur’an’ın bir adı da Zikir’dir. Zikir
hatırlanan ve hatırlatan demektir. Bu anlamda en mükemmel kişisel gelişim
kitabı hiç şüphesiz Kur’an’dır.
“ Bu- Kur’an, insanoğluna sadece bir
hatırlatıcıdır.” ( Müddessir-31)
“Akıl ve gönül sahipleri için bir yol
gösterici, bir hatırlatıcıdır o.” (Müzzemmil-19 Mumin-54)
“Doğrusu o bir hatırlatmadır. Dileyen
onu hatırlar.” ( Abese-11, 12)
Yaptıkları iş ve eylemler fıtratla uyumlu olan kişiler doyumlu, anlamlı ve mutlu bir hayat yaşarlar.
"En üstün iyi erdemdir. Erdem, doğayla uyumlu yaşamaktır. Doğayla uyumlu yaşama, doğanın doğru bilgisini (kurallarını, ölçülerini) edinmekle mümkündür." Marcus Aurelıus-Kendime Düşünceler
Mutluluk somut durumla soyut beklentiler arasındaki mesafeye bağlıdır. Kişi yaşamını anlamlı, değerli gördüğü ölçüde ve hedeflerine ulaştığı ölçüde kendisini başarılı kabul eder ve mutlu olur. Başarı mutluluğun ön koşulu
gibidir. Peki başarı nedir? Kim başarılıdır? Yaşam sürecinde amacımız ne-neler
olmalıdır? Dünyevi hazlar, egoların
tatmini, çevremizin takdiri yeterli midir.? Yoksa asli hedefimiz Allah’ın
takdirini, rızasını, hoşnutluğunu kazanmak mı olmalıdır.?
Başarı, mutluluk yolunda klavuzumuz yaşam koçları mı olmalıdır? Yoksa Kur’an mı olmalıdır.?
İslam: Barış, esenlik, huzur, mutluluk
demektir. Barışı, esenliği, huzuru, mutluluğu, arıyorsak klavuzumuz Kur’an
olmalı, Kur’an hükümlerine ve ilahi sistemin kurallarına uygun yaşamalıyız.
Önce kendimizle barışık olmalıyız. Kendisiyle; kendi iç
dünyasıyla barış içinde olmayan insanlar mutluluğu hiçbir yerde bulamazlar. Barışsever
olmalıyız. İnsanlarla ve doğa ile barışık, uyum içinde yaşamalıyız. Mutluluk erdemli olmayı gerektirir.
Sevgi, ilgi, dostluk, sosyal duygu, nezaket, neşe, sevinç, umut, hoşgörü gibi
erdemler mutluluğu arttıran; huysuzluk, bencillik, kin , öfke, nefret, ön yargı
gibi erdemsizlikler de mutluluğu azaltan faktörlerdir.
* * * * *
Bu dünyanın ireti, geçici nimetlerine aldanmamalıyız.
Allah’tan, sadece dünya hayatımız için
değil; ahiret hayatımız için de
dilekte bulunmalıyız.
“İnsanlardan bazısı şöyle der: Ey
Rabb’imiz, bize dünyada ver. Böylesi için ahirette bir nasip yoktur. Onlardan
kimi de şöyle yakarır: Ey Rabb’imiz, bize dünyada da güzellik ver, ahirette de
güzellik ver. Ve bizi ateş azabından koru. İşte böyle
diyenlere kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür.”
(Bakara-200, 201, 202)
Kur’an bize Allah’ın iradesini bildirir, uymamız gereken
ilahi sistem hakkında bilgi verir. Bir anlamda dünyada ve ahirette nasıl mutlu
olacağımızı öğretir, bildirir. Kur’an’ın mesajını aklımızla anlarız. İnsanın mutluluğu akıl ve vahyin işbirliği yapmasına
bağlıdır.
İlahi sistemin, fıtratın, tabiatın kurallarına uygun
hareket eden; Allah’ın iradesine uygun hareket
etmiş olur. Fıtratın kurallarıyla uyumlu, barışık yaşayan
kişi; Yaratan’la uyumlu, barışık yaşamış olur..
Din hayata anlam katar. Nedensiz, amaçsız yaşayan kişi
psikolojik boşluklar, sorunlar yaşar.
İman sahibi müminin yaşamı anlamlıdır, yaşamı anlamlı olan
mutlu olandır. İyi bir kul, iyi bir mümin, iyi bir insan olmayı başaranlar;
akıl, bilgi, ilim yolunu takip edenler; dünyada başarılı ve mutlu, ahirette ise
cennetin varisçileri olacaktır. Yaratan, dünya ve ahiret hayatlarında müminlerin yardımcısı olacaktır.
“Şu bir gerçek ki, biz, resullerimize
ve iman edenlere, hem dünya hayatında hem de tanıkların
ayağa kalkacakları gün mutlaka yardım
edeceğiz.” (Mümin-51)
Yaratan bizlerin Alak’tan yaratıldığımızı bildirmektedir. (Alak-2)
Alak: Yapışkan kan pıhtısı, empriyo anlamına geldiği gibi;
ilgi, sevgi, şevkat anlamına da gelir.
İnsanlar, ebeveylerinin birbirine duyduğu ilgi ve sevgi sonucu oluşan alaktan
yaratılmıştır.
İnsan, sevginin meyvesidir. Özümüzde sevgi, sevmek vardır.
Müminin kalbi sevgi doludur, sevecendir. Yaşam sürecinde, insan ilişkilerimizde sevgi faktörü
başarı ve mutluluğun etken unsurudur.
İnsanları karşılıksız sevmeliyiz. Samimi, iyiniyetli,
hoşgörülü olmalıyız. Kibirden, riyadan uzak durmalıyız. Alçak gönüllü ve
saygılı olmalıyız. Yüce Allah kendini beğenmiş; kendini öven insanları sevmez. İçimizdeki Allah sevgisi şüphesiz sevgilerin en yücesidir.
“İman
sahipleri, Allah’a sevgilerinde çok şiddetlidirler.” (Bakara-165)
“Siz öyle
kişilersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz.”
(Aliimran-119)
Yüce Allah ihtiyacımız olan herşeyi yaratmıştır; bize
lütfetmiştir. Allah’a her zaman şükretmeliyiz.
İhtiyaçlar bellidir, sınırsız veya karşılanamaz değildir;
sınırsız olan ihtiraslar ve arzulardır.
İhtiyaçlarımızı karşılayacak imkanları elde etmek için
çalışmalıyız, gayret etmeliyiz.
Kıskanç, haset, aç gözlü olmamalıyız. Her zaman Allah’tan
hayırlısını dilemeliyiz. Şükretmeyi bilmeliyiz. Şükretmesini bilmeyen insan, sahip olduklarından mahrum
kalma endişesiyle daima mutsuz olacaktır.
Şükrümüzü sözlü olarak ve amellerimizle, yaşam tarzımızla ifade
etmeliyiz.
Servet sahibi olan, infak ederek; İlim sahibi olan, ilmini
paylaşarak; ebeveynler çocuklarını en iyi şekilde yetiştirerek, eğitimlerini
sağlayarak; sağlıklı, güçlü kuvvetli bir kişi, sağlığını koruyarak ve çalışıp
değer üreterek; temiz havayı, doğayı, su kaynaklarını koruyan insanlar verdiği
nimet ve imkanlar için Allah’a şükretmiş olur. Şükrün zıttı nankörlüktür.
Şükretmeyen kişi nankördür. (İnsan-3)
“....şükür
olarak iş yapın! Kullarım içinden şükredenler o kadar az ki.” (Sebe-13)
Yüce Allah Şakir’dir, Şekur’dur, Ekrem’dir, Kerim’dir,
Mecid’tir; cömerttir, lutfu sonsuz olandır, şükredenlere daha fazlasını verir, onların rızkını,
nimetini, mutluluğunu arttırır. (Kamer-35)
İnkar veya nakörlük edenlerin ise rızkını azaltır.
(Lukman-12) Cehennem nankörler içindir.
(İnsan-4)
“Allah Şekur’dur, şükredenlere karşılık verir.” (Tegabun-17 Fatır-30)
“...Allah, şükredenleri
ödüllendirecektir.” (Aliimran-144, 145)
Yaşantımızda kararlı, azimli olmalıyız. Bir işi başarmak için bütün gücümüzle
çalışmalıyız, gayret göstermeliyiz. Sonra Allah’a tevekkül etmeli, O’dan yardım
dilemeliyiz..
“Bir kez
azmettin mi artık Allah’a güvenip dayan.
Allah, tevekkül edenleri sever.” (Aliimran-159)
Yaratan Ahad’tır. Tektir, birdir, eşi, benzeri yoktur.
Bütün güç ve en güzel nitelikler, sıfatlar,
isimler O’na aittir. Samed’tir. Hiçbir şeye muhtaç
değildir; herkes, herşey O’na muhtaçtır.
Yaratılanlar ise, birbirinden farklı
ancak birbirlerini tamamlayan, anlamlı kılan özelliklerle; çifti, eşi ile
birlikte yaratılmıştır. Kainatta
kendi kendine her açıdan yeten hiçbir varlık yoktur, herşey zıttıyla kaimdir. Zıttı olmayanın kendisi de yoktur.
Dünyada yaşayan 10 milyon civarındaki
canlı türünden hiç biri tek başına yaşayamaz. Birbirlerine olan ihtiyaçları
yaşamsal seviyededir. Varoluşlarını sürdürebilmek için birbirleriyle iletişim
ve dayanışma halinde olmaları gerekir.
"Biyoloji bilsek ilk önce neyi anlardık biliyor musunuz? “Çeşitlilik” ve “farklılık” olmazsa hayatın biteceğini... Tektipleşmenin aslında “tükenme” olduğunu..." (Sinan Canan)
"Biyoloji bilsek ilk önce neyi anlardık biliyor musunuz? “Çeşitlilik” ve “farklılık” olmazsa hayatın biteceğini... Tektipleşmenin aslında “tükenme” olduğunu..." (Sinan Canan)
“Biz bir yaşam yumağına aitiz. ‘İnsan, başkaları aracılığıyla insandır"
(Desmond Tutu)
"İnsan dışındaki diğer tüm canlılar, şu veya bu türden canlı olmak için başka canlılara gereksinim duymaz. Kendini başkasının aynasında görmeyi istemek ya da kendini başka bir canlı ile var etmek derdinde de değildir. Martin Buber, insan için “ben-sen” ilişkisini bu yüzden yaşamsal görür. Bir yaşam yumağına ait olduğumuzu deneyimleyebilmek için, biz insanlar başkaları aracılığıyla “insan” olur; kendi türümüzden diğer insanlarla yaşamı birlikte sürdürerek insanlaşırız. İnsanlaşma, ilişki içindeki her iki taraf için eşit bir olanak ve vazgeçilmez varoluş çabasıdır." (Şahin Filiz.)
Yaratılışın özünde zıtların birlikteliği, düalizim, polarite ilkesi vardır.
Bu ilke diyalektik felsefenin de
temelini oluşturur.
Rahman suresinin 46, 48, 50 ve 52.
ayetlerinden cennette de ikilik, dualizm ilkesinin geçerli olduğunu anlıyoruz. Her şey zıttı ile varolur.
Düalizm, birbirini tamamlayan hatta
ancak birbiriyle varolan şeklinde algılanmalıdır.
Düalizimde, çatışma güç savaşı
yoktur..
Düalizim, Kur’an’da ‘‘sizleri çift çift - çiftler halinde
yarattık.’’ ayetinde.
(Nebe-8 Fatır-11 Zariyat-49 Zuhruf-12 Yasin 36 Kaf-7 Lukman-10 Necm-45 Şuara-7 A’raf-189)
Mevlana kültüründe, zıtların birlikteliğinden güzellikler,
hoşluklar, sevgiler oluşur anlayışıyla.
Quantum teorisinde, birlikte artı-yeni-değişik değer
oluşturabilecek unsurlar birbiriyle etkileşir,
birbirlerini çeker anlayışıyla.
Uzak doğu kökenli Ying Yang
felsefesine göre: Her şey kendi zıddını taşır
ve bu zıt enerjiler
birbirini tamamlar anlayışıyla ifade edilmiştir.
1933 yılında ingiliz bilim adamı Paul Dirac’a Nobel fizik ödülü
kazandıran parite teorisine göre:
Atomu oluşturan proton, nötron ve
elektronlar ile atom altı mikro unsurlar olan quarklar ve
leptonlar tek başlarına değil, eşleriyle birlikte yaratılmıştır.
Mikro evrenin dual-ikili yapısı vardır
ve ‘‘tüme varım’’ ilkesi
çerçevesinde karşılıklı etkileşim söz konusudur.
Tez, antitez ve sentez
diyalektik felsefenin esaslarıdır . Sentez tekrar tez’e dönüşür, antitezle
karşılaşır. Değişmeyen tek şey
değişimdir. Düşünce özgürlüğünün, eleştirel düşüncenin olmadığı yerde
diyalektik işlemez. İlerleme, gelişme olmaz.
Diyalektik düşüncenin
babası sayılan Heraklitos’a göre; Karşıtların savaşı oluşun zorunlu ve tek
şartıdır. Eğer karşıtlar arası savaş olmasaydı hiçbir şey olmazdı.
Kozmos, karşıtların
savaşının meydana getirdiği bir uyum ve sentezdir.
Zıtların birlikteliği
esastır. Zıtların birlikteliği yani polarite olmadan diyalektik işlemez.
Diyalektik işlemeyince de
varlık ve oluşun dengeleri kurulamaz. Küreselleşme, tek kutupluluk
dayatmaları yaratılışın özüne, fıtratına; polarite, dualite ilkesine ve
diyalektik anlayışa terstir.
İnsanlar; tek başına eksik olan, yan yana geldiğinde birbirinin
işlevini tamamlayan, iki eşit varlıktan oluşur.
Bu varlıkların biri erkek, diğeri kadındır. Her birinin hak ve
görevleri vardır.
Yaratılanlar sahip oldukları
farklı doğal beşeri özellikleri, birbirlerine karşı bir üstünlük,
ayrıcalık unsuru olarak düşünmemelidir. Birbirini tamamlayan farklı özelliklere
sahip olmamız aslında bizleri yaşam, başarı, mutluluk sürecinde birbirlerimize
muhtaç kılar. Yaratılanların birbirlerine ihtiyaçları eşit seviyededir.
Birbirini tamamlayan farklı doğal-beşeri özelliklerimiz olduğu
gerçeği pozitif yaklaşım, empati
ve sevgiyle algılanmalıdır. Sahip olunan değerler sentezlenir,
paylaşılırsa ortak sinerji alanları
yaratılır, başarı ve mutluluğa birlikte ulaşılır. Ancak bu
farklılıklar bir üstünlük unsuru olarak algılanır, ayrıcalık beklentisi
yaratırsa, kibire, kaprise yol açarsa karşılıklı çekişme ve mutsuzluğa neden
olur.
Yaratan’ın bahşettiği samimiyet, iyiniyet, dürüstlük, onur gibi erdemlerimizi,
doğal beşeri manevi değerlerimizi muhafaza etmeliyiz. Yaşam sürecinde duygu
düşünce bilgi dünyamıza artı değerler katmalıyız. Maddi- manevi
anlamda üretken olmalıyız, ürettiğimiz artı değerleri diğer insanlarla paylaşmalı
ve insanlara sevgiyle yaklaşmalıyız.
Birbirlerini tamamlayan, birbiriyle uyumlu değerler, nitelikler
birbirlerine ihtiyaç duyarlar, birbirlerinden etkileşir ve birlikteliklerinde
artı, yeni değerler oluşur. Rhonde Byrne, secret adlı kitabında
bunu çekim yasası olarak
adlandırıp, ‘‘benzer benzeri çeker’’ demiştir.
Sahip olduğumuz olumlu nitelik, değer ve birikimlerimiz ile
orantılı olarak başarılı, mutlu olabiliriz .
İyi, güzel, olumlu nitelik ve değerlerle karşılaşmak, birlikte
olmak istiyorsak öncelikle kendimiz iyi,
güzel, değerli niteliklere sahip olmalıyız ve bu özelliklerimizi, değerlerimizi
karşı tarafa yansıtabilmeliyiz.
Tüketerek mutlu olunmaz; üreterek ve paylaşarak mutlu olunur. Paylaşım, duygu, düşünce dünyamızı zenginleştirecektir. Yaşam daha renkli, canlı, keyifli ve güzel olacaktır.
"Mutluluğun sırrı; daha çok olanı aramakta değil, daha az olanın tadını çıkarmakta saklıdır."(Sokrates)
Tüketerek mutlu olunmaz; üreterek ve paylaşarak mutlu olunur. Paylaşım, duygu, düşünce dünyamızı zenginleştirecektir. Yaşam daha renkli, canlı, keyifli ve güzel olacaktır.
"Mutluluğun sırrı; daha çok olanı aramakta değil, daha az olanın tadını çıkarmakta saklıdır."(Sokrates)
Başarı, mutluluk sürecinde pozitif-olumlu düşünce çok önemlidir. Beyin, belirsizlikleri, endişeleri sevmez. Kararlı, tutarlı, azimli olmalı, başarıya inanılmalıdır.
Karamsar, kötümser, ümitsiz olunduğunda, sonuç büyük bir olasılıkla olumsuz olacaktır.
Başımıza gelmesinden korktuğumuz en kötü şeye değil, başımıza
gelmesini istediğimiz en iyi şeye odaklanmalıyız. Allah Kerim’dir, Ekrem’dir
çok lütufkardır insanlar ne umut ederse, neyi murad ederlerse onu öyle tecelli eder
inşallah.
Mutluluğun en önemli unsurlarında biri de özgürlüktür. Ancak, sadece
Allah’a teslim olarak; bir başkasının iradesine tabi olmadan yaşayan kişi
özgür ve mutlu olabilir. Demokratik, adil, çağdaş bir ortamda yaşamak ve
tevhide sadakat özgürlüğün dolayısıyla mutluluğun şartıdır.
Mehmet Akif’in İstiklal
Marşımızda dediği gibi özgürlük sadece Hakka tapanların hakkıdır.
Hakkıdır
Hakka tapan milletimin istiklal (özgürlük)
* * * *
*
Yaşanılan bir belde de,
şehir de insanların ortak sosyal kullanım-paylaşım alanları; parklar,
meydanlar, yollar ne kadar çok, geniş, büyük olursa o belde o
kadar yaşanası, güzel bir yer olur.
Meydanlar insanların buluştuğu, görüştüğü, sosyalleştiği
mekanlardır. Köylerde köy meydanları,
çeşme başları; şehirlerde şehir meydanları, parklar insanların bir
araya geldikleri mekanlardır..
Şehirlerde insan sağlığı için kişi
başına düşen yeşil alan 15 m2 olması gerekirken bu miktarın
İstanbul’da ideal ölçünün onda biri yani sadece 1.5 m2 olduğunu da belirtelim.
Sosyal, kültürel, sportif aktiviteler insan kalitesini, yaşam seviyesini
yükselten unsurlardır. Sadece illerde değil; ilçelerde, beldelerde sosyal yaşam
alanları; konser-gösteri-spor salonları, kültür-sanat merkezleri ve benzeri yerler açılmalıdır. Halk, sanatla, sanatçıyla
buluşmalıdır; etkinliklere katılımı sağlanmalıdır..
İnsan ilişkilerinde de ortak paylaşım alanlarını çeşitlendirmek,
çoğaltmak gerekir.
Kendi hayatımızda, gönüllerimizde başka gönüllere, başka sevgilere
yer açmalıyız.
İnsanların birbiriyle paylaşacağı değerler ne kadar çok ve çeşitli
olursa, yaşam o kadar güzel ve
keyifli olacaktır.
Yaratılanlar farklı, zıt özelliklerle değil de, birbirleriyle ayni
fiziksel, ruhsal, duygusal özelliklerde
yaratılmış olsaydı, paylaşacakları
farklı değerleri olmasaydı yaşam çok anlamsız, çekilmez olurdu.
Anadolu hümanizminin temsilcilerinden
olan Yunus Emre yaşam anlayışını, “insan yalnız
Paylaştığı şeylerin sahibidir; Yığdığı, sakladığı şeylerin değil.
O halde esas sahip olan paylaşandır,
biriktiren değil”diyerek açıklamıştır.
Paylaşabilen, sevebilendir. Sevgiyi tatmak, paylaşmakla mümkündür.
Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK
Hiç yorum yok:
Yeni yorumlara izin verilmiyor.