24 Mart 2015 Salı

MUTLULUK Fıtratla, Allah'ın İradesiyle Uyumlu Yaşamaktır.

“Allah’ın rahmeti, güzel düşünüp güzel iş yapanlara çok yakındır.” ( A’raf-56)
“Kim gönülden iyilik, hayır yaparsa karşılığını görür.” (Bakara-158)
“Güzel düşünüp, güzel davrananlara güzellik var. Onların yüzlerine kara bulaşmaz.
  Cennetin dostlarıdır onlar.” (Yunus-26)
“İşlerinizi iyi yapın, şüphesiz Allah, iyi iş yapanları sever.” (Bakara-195)
“Kim barışa ve hayra dönük iş yaparsa kendi lehinedir. Kimde kötülük yaparsa kendi
   aleyhinedir.” ( Fussilet-46)
“Yemin olsun! Yeryüzüne, benim iyilik ve barış seven, takva sahibi mümin kullarım varis olacaktır.” (Enbiya- 105)

Günümüzde kişisel gelişim, mutluluğun sırrı, başarının yolları, yaşam enerjisi ve benzeri konular
çok popülerdir. Bu konularda yazılan kitaplar en çok satan kitaplar arasında yer almaktadır.
Bu kitaplarda, daha güzel, daha mutlu, daha huzurlu bir  yaşamın ve  yaşam sürecinde başarılı
olmanın yolları anlatılır. Yaşam sürecinde başarı, mutluluk için farkındalığımız arttırılmaya çalışılır.
                                                                                 
Arttırılmaya çalışılan “farkındalık” aslında kendi fıtratımızda-formatımızda bulunan değerler ve dünyanın, kainatın fıtratında, formatında bulunan özellikleridir. Bunları bilerek, farkında olarak; bu değer ve özelliklere uygun sürdürülen bir yaşam elbette daha güzel, daha mutlu bir yaşam olacaktır..
Bu kitaplardaki temel yaklaşımlar, tavsiyeler hepsi Kur’an’da bulunan  bilgilerdir.
Kur’an bizlere fıtratımızı, fıtratımızda bulunan değerleri, özellikleri hatırlatır. Kur’an’ın bir adı da Zikir’dir. Zikir hatırlanan ve hatırlatan demektir. Bu anlamda en mükemmel kişisel gelişim kitabı hiç şüphesiz Kur’an’dır.                                                                                    

“ Bu- Kur’an, insanoğluna sadece bir hatırlatıcıdır.” ( Müddessir-31)
“Akıl ve gönül sahipleri için bir yol gösterici, bir hatırlatıcıdır o.” (Müzzemmil-19  Mumin-54)
“Doğrusu o bir hatırlatmadır. Dileyen onu hatırlar.” ( Abese-11, 12)

Yaptıkları iş ve eylemler fıtratla uyumlu olan kişiler doyumlu, anlamlı ve mutlu bir hayat yaşarlar.

"En üstün iyi erdemdir. Erdem, doğayla uyumlu yaşamaktır. Doğayla uyumlu yaşama, doğanın doğru bilgisini (kurallarını, ölçülerini) edinmekle mümkündür." Marcus Aurelıus-Kendime Düşünceler

Mutluluk somut durumla soyut beklentiler arasındaki mesafeye bağlıdır. Kişi yaşamını anlamlı, değerli gördüğü ölçüde ve hedeflerine ulaştığı ölçüde kendisini başarılı kabul eder ve mutlu olur. Başarı mutluluğun ön koşulu gibidir. Peki başarı nedir? Kim başarılıdır? Yaşam sürecinde amacımız ne-neler olmalıdır?  Dünyevi hazlar, egoların tatmini, çevremizin takdiri yeterli midir.? Yoksa asli hedefimiz Allah’ın takdirini, rızasını, hoşnutluğunu kazanmak mı olmalıdır.?  
Başarı, mutluluk yolunda klavuzumuz yaşam koçları mı olmalıdır? Yoksa Kur’an mı olmalıdır.?

İslam: Barış, esenlik, huzur, mutluluk demektir. Barışı, esenliği, huzuru, mutluluğu, arıyorsak klavuzumuz Kur’an olmalı, Kur’an hükümlerine ve ilahi sistemin kurallarına uygun yaşamalıyız.
Önce kendimizle barışık olmalıyız. Kendisiyle; kendi iç dünyasıyla barış içinde olmayan insanlar mutluluğu hiçbir yerde bulamazlar. Barışsever olmalıyız. İnsanlarla ve doğa ile barışık, uyum içinde yaşamalıyız. Mutluluk erdemli olmayı gerektirir. Sevgi, ilgi, dostluk, sosyal duygu, nezaket, neşe, sevinç, umut, hoşgörü gibi erdemler mutluluğu arttıran; huysuzluk, bencillik, kin , öfke, nefret, ön yargı gibi erdemsizlikler de mutluluğu azaltan faktörlerdir.
                                                                                   * * * * *  
Bu dünyanın ireti, geçici nimetlerine aldanmamalıyız. Allah’tan,  sadece dünya hayatımız için değil;    ahiret hayatımız için de dilekte bulunmalıyız.
“İnsanlardan bazısı şöyle der: Ey Rabb’imiz, bize dünyada ver. Böylesi için ahirette bir nasip yoktur. Onlardan kimi de şöyle yakarır: Ey Rabb’imiz, bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver. Ve bizi ateş azabından koru. İşte böyle diyenlere kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür.” (Bakara-200, 201, 202)

Kur’an bize  Allah’ın iradesini bildirir, uymamız gereken ilahi sistem hakkında bilgi verir. Bir anlamda dünyada ve ahirette nasıl mutlu olacağımızı öğretir, bildirir. Kur’an’ın mesajını aklımızla anlarız. İnsanın mutluluğu akıl ve vahyin işbirliği yapmasına bağlıdır.
İlahi sistemin, fıtratın, tabiatın kurallarına uygun hareket eden; Allah’ın iradesine uygun hareket
etmiş olur. Fıtratın kurallarıyla uyumlu, barışık yaşayan kişi; Yaratan’la uyumlu, barışık yaşamış olur..
Din hayata anlam katar. Nedensiz, amaçsız yaşayan kişi psikolojik boşluklar, sorunlar yaşar.
İman sahibi müminin yaşamı anlamlıdır, yaşamı anlamlı olan mutlu olandır. İyi bir kul, iyi bir mümin, iyi bir insan olmayı başaranlar; akıl, bilgi, ilim yolunu takip edenler; dünyada başarılı ve mutlu, ahirette ise cennetin varisçileri olacaktır. Yaratan, dünya ve ahiret hayatlarında  müminlerin  yardımcısı olacaktır.

“Şu bir gerçek ki, biz, resullerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında hem de tanıkların
ayağa kalkacakları gün mutlaka yardım edeceğiz.” (Mümin-51)

Yaratan bizlerin Alak’tan yaratıldığımızı bildirmektedir. (Alak-2)
Alak: Yapışkan kan pıhtısı, empriyo anlamına geldiği gibi; ilgi, sevgi, şevkat anlamına da gelir.
İnsanlar, ebeveylerinin birbirine duyduğu ilgi ve  sevgi sonucu oluşan alaktan yaratılmıştır. 
İnsan, sevginin meyvesidir. Özümüzde sevgi, sevmek vardır. Müminin kalbi sevgi doludur, sevecendir. Yaşam sürecinde, insan ilişkilerimizde sevgi faktörü başarı ve mutluluğun etken unsurudur. 
                                                                                  
İnsanları karşılıksız sevmeliyiz. Samimi, iyiniyetli, hoşgörülü olmalıyız. Kibirden, riyadan uzak durmalıyız. Alçak gönüllü ve saygılı olmalıyız. Yüce Allah kendini beğenmiş; kendini öven insanları sevmez. İçimizdeki Allah sevgisi şüphesiz sevgilerin en yücesidir.
                                                                                    
“İman sahipleri, Allah’a sevgilerinde çok şiddetlidirler.” (Bakara-165)
“Siz öyle kişilersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz.” (Aliimran-119)

Yüce Allah ihtiyacımız olan herşeyi yaratmıştır; bize lütfetmiştir. Allah’a her zaman şükretmeliyiz.
İhtiyaçlar bellidir, sınırsız veya karşılanamaz değildir; sınırsız olan ihtiraslar ve arzulardır.
İhtiyaçlarımızı karşılayacak imkanları elde etmek için çalışmalıyız, gayret etmeliyiz.
Kıskanç, haset, aç gözlü olmamalıyız. Her zaman Allah’tan hayırlısını dilemeliyiz. Şükretmeyi bilmeliyiz. Şükretmesini bilmeyen insan, sahip olduklarından mahrum kalma endişesiyle daima mutsuz olacaktır.
Şükrümüzü sözlü olarak ve amellerimizle, yaşam tarzımızla ifade etmeliyiz.
Servet sahibi olan, infak ederek; İlim sahibi olan, ilmini paylaşarak; ebeveynler çocuklarını en iyi şekilde yetiştirerek, eğitimlerini sağlayarak; sağlıklı, güçlü kuvvetli bir kişi, sağlığını koruyarak ve çalışıp değer üreterek; temiz havayı, doğayı, su kaynaklarını koruyan insanlar verdiği nimet ve imkanlar için Allah’a şükretmiş olur. Şükrün zıttı nankörlüktür. Şükretmeyen kişi nankördür. (İnsan-3)

“....şükür olarak iş yapın! Kullarım içinden şükredenler o kadar az ki.” (Sebe-13)

Yüce Allah Şakir’dir, Şekur’dur, Ekrem’dir, Kerim’dir, Mecid’tir; cömerttir, lutfu sonsuz olandır,  şükredenlere daha fazlasını verir, onların rızkını, nimetini, mutluluğunu arttırır. (Kamer-35)
İnkar veya nakörlük edenlerin ise rızkını azaltır. (Lukman-12) Cehennem nankörler içindir. 
(İnsan-4)

“Allah Şekur’dur, şükredenlere  karşılık verir.” (Tegabun-17  Fatır-30)
“...Allah, şükredenleri ödüllendirecektir.” (Aliimran-144, 145)
                                                                           
Yaşantımızda kararlı, azimli olmalıyız.  Bir işi başarmak için bütün gücümüzle çalışmalıyız, gayret göstermeliyiz. Sonra Allah’a tevekkül etmeli, O’dan yardım dilemeliyiz..

“Bir kez azmettin mi  artık Allah’a güvenip dayan. Allah, tevekkül edenleri sever.” (Aliimran-159) 

Yaratan Ahad’tır. Tektir, birdir, eşi, benzeri yoktur. Bütün güç ve en güzel nitelikler, sıfatlar,
isimler O’na aittir. Samed’tir. Hiçbir şeye muhtaç değildir; herkes, herşey O’na muhtaçtır.
Yaratılanlar ise, birbirinden farklı ancak birbirlerini tamamlayan, anlamlı kılan özelliklerle; çifti, eşi ile
birlikte yaratılmıştır. Kainatta kendi kendine her açıdan yeten hiçbir varlık yoktur, herşey zıttıyla kaimdir. Zıttı olmayanın kendisi de yoktur. 
Dünyada yaşayan 10 milyon civarındaki canlı türünden hiç biri tek başına yaşayamaz. Birbirlerine olan ihtiyaçları yaşamsal seviyededir. Varoluşlarını sürdürebilmek için birbirleriyle iletişim ve dayanışma halinde olmaları gerekir.  
"Biyoloji bilsek ilk önce neyi anlardık biliyor musunuz? “Çeşitlilik” ve “farklılık” olmazsa hayatın biteceğini... Tektipleşmenin aslında “tükenme” olduğunu..." (Sinan Canan)

 “Biz bir yaşam yumağına aitiz. ‘İnsan, başkaları aracılığıyla insandır" 
(Desmond Tutu)

"İnsan dışındaki diğer tüm canlılar, şu veya bu türden canlı olmak için başka canlılara gereksinim duymaz. Kendini başkasının aynasında görmeyi istemek ya da kendini başka bir canlı ile var etmek derdinde de değildir. Martin Buber, insan için “ben-sen” ilişkisini bu yüzden yaşamsal görür. Bir yaşam yumağına ait olduğumuzu deneyimleyebilmek için, biz insanlar başkaları aracılığıyla “insan” olur; kendi türümüzden diğer insanlarla yaşamı birlikte sürdürerek insanlaşırız. İnsanlaşma, ilişki içindeki her iki taraf için eşit bir olanak ve vazgeçilmez varoluş çabasıdır." (Şahin Filiz.)

Yaratılışın özünde zıtların  birlikteliği, düalizim,  polarite ilkesi vardır.
Bu ilke diyalektik felsefenin de temelini oluşturur.
Rahman suresinin 46, 48, 50 ve 52. ayetlerinden cennette de ikilik, dualizm ilkesinin geçerli olduğunu anlıyoruz.  Her şey zıttı ile varolur.
                                                                                    
Düalizm, birbirini tamamlayan hatta ancak birbiriyle varolan şeklinde algılanmalıdır.
Düalizimde, çatışma güç savaşı yoktur..
Düalizim, Kur’an’da ‘‘sizleri çift çift - çiftler halinde  yarattık.’’ ayetinde.
(Nebe-8  Fatır-11  Zariyat-49 Zuhruf-12 Yasin 36  Kaf-7 Lukman-10 Necm-45 Şuara-7  A’raf-189)

Mevlana kültüründe, zıtların birlikteliğinden güzellikler, hoşluklar, sevgiler oluşur anlayışıyla.
Quantum teorisinde, birlikte artı-yeni-değişik değer oluşturabilecek unsurlar birbiriyle etkileşir,
birbirlerini çeker anlayışıyla.
Uzak doğu kökenli Ying Yang felsefesine göre: Her şey kendi zıddını taşır  ve bu zıt enerjiler
birbirini tamamlar anlayışıyla ifade edilmiştir.
1933 yılında ingiliz bilim adamı Paul Dirac’a Nobel fizik ödülü kazandıran parite teorisine göre:
Atomu oluşturan proton, nötron ve elektronlar ile atom altı mikro unsurlar olan quarklar ve
leptonlar tek başlarına değil, eşleriyle birlikte yaratılmıştır. Mikro evrenin dual-ikili yapısı vardır
ve ‘‘tüme varım’’ ilkesi çerçevesinde karşılıklı etkileşim söz konusudur.

Tez, antitez ve sentez diyalektik felsefenin esaslarıdır . Sentez tekrar tez’e dönüşür, antitezle karşılaşır. Değişmeyen tek şey değişimdir. Düşünce özgürlüğünün, eleştirel düşüncenin olmadığı yerde diyalektik işlemez. İlerleme, gelişme olmaz.
Diyalektik düşüncenin babası sayılan Heraklitos’a göre; Karşıtların savaşı oluşun zorunlu ve tek şartıdır. Eğer karşıtlar arası savaş olmasaydı hiçbir şey olmazdı.
Kozmos, karşıtların savaşının meydana getirdiği bir uyum ve sentezdir.
Zıtların birlikteliği esastır. Zıtların birlikteliği yani polarite olmadan diyalektik işlemez.
Diyalektik işlemeyince de varlık ve oluşun dengeleri kurulamaz. Küreselleşme, tek kutupluluk dayatmaları yaratılışın özüne, fıtratına; polarite, dualite ilkesine ve diyalektik anlayışa terstir.

İnsanlar; tek başına eksik olan, yan yana geldiğinde birbirinin işlevini tamamlayan, iki eşit varlıktan oluşur.
Bu varlıkların biri erkek, diğeri kadındır. Her birinin hak ve görevleri vardır.
Yaratılanlar sahip oldukları  farklı doğal beşeri özellikleri, birbirlerine karşı bir üstünlük, ayrıcalık unsuru olarak düşünmemelidir. Birbirini tamamlayan farklı özelliklere sahip olmamız aslında bizleri yaşam, başarı, mutluluk sürecinde birbirlerimize muhtaç kılar. Yaratılanların birbirlerine ihtiyaçları eşit seviyededir.
Birbirini tamamlayan farklı doğal-beşeri özelliklerimiz olduğu gerçeği pozitif yaklaşım, empati
ve sevgiyle algılanmalıdır. Sahip olunan değerler sentezlenir, paylaşılırsa ortak sinerji alanları 
yaratılır, başarı ve mutluluğa birlikte ulaşılır. Ancak bu farklılıklar bir üstünlük unsuru olarak algılanır, ayrıcalık beklentisi yaratırsa, kibire, kaprise yol açarsa karşılıklı çekişme ve mutsuzluğa neden olur.

Yaratan’ın bahşettiği samimiyet, iyiniyet, dürüstlük, onur gibi erdemlerimizi, doğal beşeri manevi değerlerimizi muhafaza etmeliyiz. Yaşam sürecinde duygu düşünce bilgi  dünyamıza  artı değerler katmalıyız. Maddi- manevi anlamda üretken olmalıyız, ürettiğimiz artı değerleri diğer insanlarla paylaşmalı ve insanlara sevgiyle yaklaşmalıyız.

Birbirlerini tamamlayan, birbiriyle uyumlu değerler, nitelikler birbirlerine ihtiyaç duyarlar, birbirlerinden etkileşir ve birlikteliklerinde artı, yeni değerler oluşur. Rhonde Byrne, secret  adlı kitabında  bunu çekim yasası  olarak adlandırıp, ‘‘benzer benzeri çeker’’ demiştir.
                                                                                     
Sahip olduğumuz olumlu nitelik, değer ve birikimlerimiz ile orantılı olarak başarılı, mutlu olabiliriz .
İyi, güzel, olumlu nitelik ve değerlerle karşılaşmak, birlikte olmak istiyorsak öncelikle  kendimiz iyi, güzel, değerli niteliklere sahip olmalıyız ve bu özelliklerimizi, değerlerimizi karşı tarafa yansıtabilmeliyiz. 
Tüketerek mutlu olunmaz; üreterek ve paylaşarak mutlu olunur. Paylaşım, duygu, düşünce dünyamızı zenginleştirecektir. Yaşam daha renkli, canlı, keyifli ve güzel olacaktır.
"Mutluluğun sırrı; daha çok olanı aramakta değil, daha az olanın tadını çıkarmakta saklıdır."(Sokrates)

Başarı, mutluluk sürecinde pozitif-olumlu düşünce çok önemlidir. Beyin, belirsizlikleri, endişeleri sevmez. Kararlı, tutarlı, azimli olmalı, başarıya inanılmalıdır.
Karamsar, kötümser, ümitsiz olunduğunda, sonuç  büyük bir olasılıkla olumsuz olacaktır.
Başımıza gelmesinden korktuğumuz en kötü şeye değil, başımıza gelmesini istediğimiz en iyi şeye odaklanmalıyız. Allah Kerim’dir, Ekrem’dir çok lütufkardır insanlar ne umut ederse, neyi murad ederlerse onu öyle tecelli eder inşallah.

Mutluluğun en önemli unsurlarında biri de özgürlüktür. Ancak, sadece Allah’a teslim olarak; bir başkasının iradesine tabi olmadan  yaşayan kişi  özgür ve mutlu olabilir. Demokratik, adil, çağdaş bir ortamda yaşamak ve tevhide sadakat özgürlüğün dolayısıyla mutluluğun şartıdır.
Mehmet Akif’in İstiklal Marşımızda dediği gibi özgürlük sadece Hakka tapanların hakkıdır.
Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal (özgürlük)
                                                                                        * * * * *
Yaşanılan bir  belde de, şehir de insanların ortak sosyal kullanım-paylaşım alanları; parklar,
meydanlar, yollar ne kadar çok, geniş, büyük olursa o belde o kadar yaşanası, güzel bir yer olur.
Meydanlar insanların buluştuğu, görüştüğü, sosyalleştiği mekanlardır. Köylerde köy meydanları,
çeşme başları; şehirlerde şehir meydanları, parklar insanların bir araya geldikleri mekanlardır..
Şehirlerde insan sağlığı için kişi başına düşen yeşil alan 15 m2 olması gerekirken bu miktarın 
İstanbul’da ideal ölçünün onda biri yani  sadece 1.5 m2 olduğunu da belirtelim.

Sosyal, kültürel, sportif aktiviteler insan kalitesini, yaşam seviyesini yükselten unsurlardır. Sadece illerde değil; ilçelerde, beldelerde sosyal yaşam alanları; konser-gösteri-spor salonları, kültür-sanat merkezleri ve benzeri yerler açılmalıdır. Halk, sanatla, sanatçıyla buluşmalıdır; etkinliklere katılımı sağlanmalıdır..

İnsan ilişkilerinde de ortak paylaşım alanlarını çeşitlendirmek, çoğaltmak gerekir.
Kendi hayatımızda, gönüllerimizde başka gönüllere, başka sevgilere yer açmalıyız.
İnsanların birbiriyle paylaşacağı değerler ne kadar çok ve çeşitli olursa, yaşam o kadar güzel ve
keyifli  olacaktır.

Yaratılanlar farklı, zıt özelliklerle değil de, birbirleriyle ayni fiziksel, ruhsal, duygusal özelliklerde
 yaratılmış olsaydı, paylaşacakları farklı değerleri olmasaydı yaşam çok anlamsız, çekilmez olurdu.
Anadolu hümanizminin temsilcilerinden olan Yunus Emre yaşam anlayışını, “insan yalnız
Paylaştığı şeylerin sahibidir; Yığdığı, sakladığı şeylerin değil. O halde esas sahip olan paylaşandır,
biriktiren değil”diyerek açıklamıştır.
Paylaşabilen, sevebilendir. Sevgiyi tatmak, paylaşmakla mümkündür.

Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK
                                                                            

                                                                                    

Hiç yorum yok:

SADECE İSLAM DİNDİR..

  Su insanlar için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su. Suyu içeriz, yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs....