Beşer ürünü dini kitaplarda Hz. Adem’in ilk peygamber olduğu yazılıdır.
Ancak Kur’an’da Hz. Adem’in
peygamber olarak görevlendirildiğini bildiren ayet yoktur.
Peygamberler konusu Kur’an’ın
muhkem konularındandır ve bizlere peygamberleri bildiren, tanıtan tüm ayetler
muhkem özellikli ayetlerdir. Hz. Adem’le ilgili ayetlerin ise hepsi müteşabih
özelliklidir. İnsanın yaratılışı, Hz. Adem konusu
muhkem değil müteşabihtir.
Ayetlerde Adem’in-Ademoğlu’nun
yaratılması temsili, mecazi, sembolik anlatımlarla, olaylarla anlatılır..
Kur’an’ı Kerim’de 25 peygamberin-nebinin,
resülün isimleri bildirilmiştir.
1-İdris 2-Nuh 3-Hud
4-Salih 5-İbrahim 6-Lut 7-İsmail
8-İshak 9-Yakup 10-Yusuf 11-Eyyup
12-Zülkifl13-Şuayp 14-Musa 15-Harun 16-Davut 17-Süleyman 18-İlyas 19-Elyesa (Yuşa)
20-Lokman 21-Yunus 22-Zekeriyya 23-Yahya 24-İsa 25-
Muhammed (Hepsine selam olsun.)
Kur’an’da 15 peygamberimizin hayatları,
mücadeleleri ayrıntılı olarak açıklanırken, 10 peygamberimizin hayatlarından
çok kısa olarak bahsedilmiştir veya sadece isimleri zikredilmiştir.
Biz Kur’an’da Allah’ın
bildirdiği elçilerini peygamber/nebi, resül olarak kabul ederiz.
Kur’an’da açıkça peygamber
oldukları bildirilmeyen kişileri peygamber olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Kur’an’da
zikredilen peygamberlerimizin isimleri arasında “Adem” yoktur.
“İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber-Kitap) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik. (Bakara-38 Ta-Ha 123 DİB Meali)
Adem nebi/peygamber olsa Yüce yaratan ona "size bir yol gösteren/nebi gelir" der miydi? Peygambere, peygamber göndermek!?
Kur’an Adem’den
Allah’ın elçisi olarak bahsetmez. Hz. Adem hiçbir ayette “ben Allah’ın
nebisiyim, resulüyüm” demez. Diğer peygamberlerin yaptığı gibi tevhid ilkesini
ve Allah’ın ayetlerini tebliğ etmez. Kendisine tebliğ görevi verildiğini
bildiren bir ayet de yoktur. Kaldı ki, tebliğde bulunacağı bir ümmet, insan
topluluğu da yoktur..
İşin aslı şudur:
“Sizi yeryüzünde öncekilere halefler yapan
O’dur..” (Enam-165)
“Rabbin....... dilerse sizi yok eder.
Ve sizi başka bir ulusun soyundan yarattığı gibi, dilediğini sizin yerinize
getirir..” (En'am-133)
Bizler, bizden önceki nesillerin
yeryüzündeki halefleriyiz. Cami hocalarının söylediği gibi – Haşa- Allah’ın
yeryüzündeki halifesi değiliz.
Hz. Adem, önceki neslin-soyun
yerine Allah’ın iradesini ifa etmek üzere dünyaya halife-yönetici olarak görevlendirilen neslin sembolik temsilcisidir. (Aliimran-133) Adem bir kişinin ismi değil bir neslin sembolik adıdır.
Hz. Adem’in peygamber olması bir yana; gerçek, bilinen anlamda bir insan olmadığı ve Hz. Adem’le ilgili ayetlerin alegorik/simgesel anlatımlar olduğu görüşü alimler arasında yaygındır.
İlgili ayetlerde Hz. Adem
ceza ehliyetine sahip, akıllı, olgun, reşit bizler gibi bir insandır.
Bugün bildiğimiz beşeri manevi
değerlerin, özelliklerin yaratılan ilk insanda potansiyel olarak
bulunduğunu kabul edebiliriz ancak
bu potansiyel kapasitenin ilk yaratılış
anından itibaren kullanılmaya başlandığını
kabul edemeyiz. Bu konuda dikkat çekici diğer bir
ayrıntı; Kur’an’da Hz. Adem’in dünya hayatıyla ilgili hiçbir bilgi yoktur.
Yüce
Allah insana eşyanın özelliklerini, isimlerini-eşyaya isim vermeyi öğretmiştir. (Bakara-31) İnsan fıtratında akıl, irade, anlama, öğrenme, analiz
etme, yorumlama, tanımlama, karar verme, beyan etme ve doğru evrensel bilgi üretme kabiliyeti, kapasitesi vardır.
Melekler bu yeteneklerin, potansiyel
kapasitenin insana verildiğini anladıktan sonra “Yücedir şanın senin. Bize ögretmiş oldugunun dışında bilgimiz yok
bizim. Sen, yalnız sen Alim’sin, herşeyi en iyi şekilde bilirsin; Hakim’sin,
herşeyin bütün hikmetlerine sahipsin” diyerek insana secde etmiştir/saygı duymuştur. (Bakara-32)
Bilim bize şunu söylüyor: Canlıların varoluşu
uzun bir evrim süreciyle olmuştur. Nisa suresi 1. ve Zümer suresi 9. ayetlerinde
bildirilen tek hücreli organizmalar (ortak Ata) ilk kez yaklaşık 3 milyar yıl önce suda
oluşmaya başlamıştır. Uzun bir aradan sonra 600 milyon yıl
önce ise çok hücreli canlılar ortaya çıkmaya başlamıştır.
Kur’an’a göre de yaratılış uzun süreçler/evrimler sonucu aşama, aşama meydana gelmiştir. (Nuh-14) Bugün bildiğimiz niteliklere sahip olan ve Kur’an’da Hz. Adem’le sembolize edilen insanın bir anda, birden bire ortaya çıkması, yaratılması söz konusu değildir.
Kur’an’a göre de yaratılış uzun süreçler/evrimler sonucu aşama, aşama meydana gelmiştir. (Nuh-14) Bugün bildiğimiz niteliklere sahip olan ve Kur’an’da Hz. Adem’le sembolize edilen insanın bir anda, birden bire ortaya çıkması, yaratılması söz konusu değildir.
Gök ve yer bitişik haldeyken Bing-Bang, büyük patlama ile birbirinden ayrılmış ve evren yoktan var olmuş, yaratılmıştır. Maddenin ve zamanın başlangıcı vardır, sonu da olacaktır. Yaşam, ilk canlılar olan tek hücreli organizmalar ile suda başlamıştır.
“İnkar edenler, evren (gökler) ve dünya (yer) birbiriyle bitişikken onları ayırdığımızı ve her canlıyı
sudan yarattığımızı görmüyorlar mı ? Yine de onlar inanmayacaklar mı ?” (Enbiya-30 )
Kur’an yaratılışın önce suda başladığını (Enbiya-30 Nur-45 ) sonra çamur ve toprakta devam ettiğini bildirmektedir. (Hac-5 Hicr-26 Rahman-14 Müminun-12 ) Bu süreçlerden sonra Kur’an canlıya “beşer” adını vermiştir. (Hicr-28) Daha sonra Yüce Allah canlılar arasında akıl ve iradeyi temsil eden “ruh” üflemek için seçim yapmıştır. (Aliimran-33) Melekler işte bu akıl ve irade ile donatılan; anlama, kavrama, ve muhakeme yeteneğine sahip insana/ademe saygı duymaya emrolunmuştur.. (Bakara-30)
Şunu da belirtmek gerekir,
insanı insan yapan ruh; akıl, irade ve diğer manevi beşeri değerler işlenmeyi
bekleyen cevher gibidir. Ancak işlendikçe kapasite açığa çıkar, nefs
olgunlaşır, saygınlaşır. Bu değerlerinin kıymetini
bilmeyenlere, akletmeyenlere, tembellik edenlere, ilahi manevi değerlerine ihanet
ederek onlara aykırı işler yapanlara; fıtratına uygun yaşamayanlara hiç kimse
saygı duymaz. Manevi değerlerini
olgunlaştırmış, tekamül seyrinde yol almış, fıtratına uygun hayra ve barışa
dönük iyi, güzel, faydalı işler yapan insanlara herkes saygı duyar...
Yapılan araştırmalara göre ilk memeliler/Hominidler yaklaşık 7 milyon yıl önce ortaya çıkmışlar. 1,5 milyon yıl önce ise “Home Erectus” olarak adlandırılan insanlar Afrika kıtasından
dünyaya yayılmaya başlamış. Denizli’de bulunan insana ait bir kemik fosilinin
1.1 milyon yaşında olduğu; Manisa’da bulunan taştan yapılmış bir aletin ise,
1,2 milyon yaşında olduğu tespit edilmiştir. Bu durum insanın dünyaya yayılma
rotalarından birinin de Anadolu olduğunu
göstermektedir. (Atlas Dergisi- 2014 Haziran-S: 44 Tarih Dergi -2015-Şubat-S:15)
Yaklaşık 150-200 bin yıl önce “Home
Sapiens” döneminde insanlar yavaş yavaş düşünmeye, aklını kullanmaya, ilkel düzeyde alet, silah yapmaya ve
konuşmaya başlamıştır.. Almanya’da bir mağrada 35.000 yıl öncesine ait beş
delikli, yedi notayı seslendirebilecek özelliğe sahip fülüt kalıntısı
bulunmuştur.
İnsanlar yaklaşık 10.000 yıl
önce neolitik çağda tarım ve hayvancılıkla uğraşmaya başlamış; avcı, toplayıcı
dönemi geride bırakmış ve yerleşik düzene geçmiştir..
Aklını kullanan, özgür
iradesiyle kararlar alan, inisiyatif kullanan, reşit olan, günah işleyen, Allah
tarafından cezalandırılan sonra tövbe
eden, af dileyen, çocukları tarım ve hayvancılıkla uğraşan Hz. Adem’i bizler gibi gerçek, biyolojik bir insan olarak kabul edersek en çok 10.000 yıl önce yaşadığını, dolayısıyla
ilk insan olmadığını kabul etmek gerekir; resul olduğunu kabul edersek vahiy alan ilk insan olduğunu kabul etmemiz gerekir.
Adem ilk insansa M.Ö. 600.000 yılında taş devrinde mağralarda, ağaç kovuklarında yaşayan mağra duvarlarına resimler çizen insanlar kimdir?! Veya M.Ö. 8o-90 bin yıllarında yaşamış neandertaller kimlerdir...
Adem ilk insansa M.Ö. 600.000 yılında taş devrinde mağralarda, ağaç kovuklarında yaşayan mağra duvarlarına resimler çizen insanlar kimdir?! Veya M.Ö. 8o-90 bin yıllarında yaşamış neandertaller kimlerdir...
İman sorumluluğu; aklı
kullanabilmeye, aklederek doğru ile yanlışı, hak ile bâtılı ayırt edebilmeye
bağlıdır. Yaratılış ve tekamül sürecinde fıtratında bulunan beşeri potansiyeli,
kapasiteyi kullanabilecek seviyeye gelen insan sorumluluk
sahibidir.
Kur’an’dan anladığımız şudur: İlahi vahyin muhatabı tarih boyunca hep aklını kullanabilen, reşit insanlar olmuştur. En erken 10.000 yıl önce insanlar vahiy gerçeği ile yüzleşmeye başlamış olmaları gerekir. Zira bu tarihten önce fıtratlarında bulunan kapasiteyi; aklı tam kullanamadıkları için dini-ilahi sorumluluktan bahsedilemez. 50.000 – 100.000 yıl veya daha önce yaşamış olan fıtratındaki değerlerden, özelliklerden bi haber olan insanlara vahiy tebliğ edilmesinin bir anlamı olamaz. Milyonlarca yıl önce yaratılan ilk insanın Hz. Adem olduğunu kabul edersek; aklı melekelerinden mahrum olması ve dini-ilahi sorumluluğunun bulunmaması dolayısıyla da ona ilahi tebliğ vahiy edilmemiş olması gerekir...
Kur’an’dan anladığımız şudur: İlahi vahyin muhatabı tarih boyunca hep aklını kullanabilen, reşit insanlar olmuştur. En erken 10.000 yıl önce insanlar vahiy gerçeği ile yüzleşmeye başlamış olmaları gerekir. Zira bu tarihten önce fıtratlarında bulunan kapasiteyi; aklı tam kullanamadıkları için dini-ilahi sorumluluktan bahsedilemez. 50.000 – 100.000 yıl veya daha önce yaşamış olan fıtratındaki değerlerden, özelliklerden bi haber olan insanlara vahiy tebliğ edilmesinin bir anlamı olamaz. Milyonlarca yıl önce yaratılan ilk insanın Hz. Adem olduğunu kabul edersek; aklı melekelerinden mahrum olması ve dini-ilahi sorumluluğunun bulunmaması dolayısıyla da ona ilahi tebliğ vahiy edilmemiş olması gerekir...
Hz. Adem’le ilgili ayetleri
“kıssa” olarak değil, “mesel”- ibret alınması gereken anlatımlar olarak kabul etmek; Kur’an mantığına ve akla,
bilime daha uygundur.
Saygılarımla.
Vedat AKBAŞAK
Hiç yorum yok:
Yeni yorumlara izin verilmiyor.