Halk arasında “kolay elde edilenin kıymeti
bilinmez” diye bir söz vardır.
Birinci Dünya Savaşından sonra Avrupa’da krallıklar,
monarjiler, imparatorluklar yıkılmış; siyasi, sosyal, ekonomik buhranlar yaşanmıştır. Bir çok Avrupa ülkesinde
insanlar sorunlarına çıkış yolu
ararken faşist diktatörlerin tuzaklarına
düşerek özgürlüklerini yitirmişlerdir. Bu diktatörler bütün Avrupa’yı hatta dünyayı bir kez daha
kan ve göz yaşına mahkum etmiştir. İkinci Dünya savaşında milyonlarca insan
ölmüştür.
Adolf Hitler Almanya’da 12
yıl, Benito Mussolini İtalya’da 23 yıl,
Franko 1938 yılından 1975 yılına kadar 37 yıl İspanya’da iktidarda kalmıştır. Franko’nun
döneminde İspanya’da yaşanan iç savaşta
beşyüzbini aşkın cumhuriyetçi öldürülmüştür. Portekiz’de 36 sene
Salazar diktatörlüğü hüküm sürmüştür.
Rusya’da Stalin milyonlarca insanı katletmiştir.
Bulgaristan’da 1934 yılında faşist yönetim iş başına gelmiştir ve nazi
Almanya’sının müttefiki olarak 2. Dünya savaşına girmiştir.Yunanistan’da 1926 yılında General Theodoros Pangolos diktatörlüğünü ilan etmiştir.
1935 yılında ise Kıral 2. George tahta geçmiştir. Günümüzde bir çok Avrupa ülkesinde sembolik yetkilerle de olsa monarji artıkları krallar, kraliçeler, prensler, prensesler vardır. Japonya’da imparator vardır.
Avrupa’da insanlar demokrasi ve özgürlük için faşist
diktatörlere karşı uzun yıllar mücadele vermiştir. Acılar çekilmiş, bedeller
ödemiştir. Avrupa faşist diktatörlerin, iç savaşların ve ikinci dünya savaşının
neden olduğu acıları yaşarken Türk halkı Atatürk’ün önderliğinde Haçlı emperyal
güçlere karşı verdiği kurtuluş
mücadelesinden sonra Avrupa’da olduğu gibi onlarca yıl süren ara-kara-kanlı bir
dikta dönemi yaşamadan, bedel ödemeden laik demokrasiye; Cumhuriyete
kavuşmuştur. Atatürk monarşiyi yıkarak egemenliği padişahtan alıp halka vermiştir. Türk halkına özgürlük, laik demokrasi, cumhuriyet rejimi adeta altın tepside
sunulmuştur. Ancak günümüzde görülen odur ki, toplumda demokrasi kültürü
yeterince gelişmemiştir. Halkımızın önemli bir kısmı özgürlüğün, demokrasinin,
laikliğin ne kadar büyük bir nimet olduğunun farkında değildir. Demokrasiyi,
laikliği, özgürlüğü benimsemekte, içselleştirmekte güçlük çekmektedir.
Demokrasi ve laiklik karşıtı dinci siyasi akımların peşinden gitmekte, onları
desteklemektedir. Atatürk mirasının
karşı karşıya kaldığı tehlikenin en önemli nedeni; halkımızın bir kısmının
cehaleti, aymazlığı, bilinç ve vefa
eksikliğidir..
Bir toplumda cehalet egemen olursa, o toplumun egemenliği
kalıcı olmaz.
Toplum olarak aklımızı başımıza toplamazsak; bu coğrafyada
bu cehaletle, bu vurdum duymazlıkla kalıcı olmamıza izin vermezler..
65 milyon insanın ölümüne yol açan İkinci Dünya Savaşı
yıllarında ülke genelinde yaşanan bazı
sıkıntıları bahane ederek İsmet Paşa’ya yapılan saldırılar
haksız, gayri vicdanı saldırılardır.
Ekmek karnesinden bahsediliyor. Karne ile de olsa vatandaş
ekmek bulabiliyordu.
Ama savaşa giren ülkelerde insanlar karne ile de ekmek
bulamıyorlardı. Sovyet vatandaşlarının savaş yıllarında açlıktan ölmemek için
fare leşlerini bile yedikleri söylenmektedir...
İslam tarihi zulüm
ve sömürü ehli saltanat sahiplerine karşı; onurlu, vicdan ve ahlak sahibi bir
çok değerli şahsiyetin hayatları pahasına verdikleri mücadelelerle doludur.
Ehli beytin ve Hz. peygamberin torunlarının Muaviye ve Yezit’e karşı verdikleri
mücadele, İmamı Azam ebu Hanife’nin
Emevi ve Abbasi sultanlarına direnişi bu karşı duruşun simgesel anıtlarıdır..
Tarih bize şunu şöylüyor: 13 asır önce ümmet bazı konularda
bize göre daha duyarlı, daha bilinçliymiş.
Yaklaşık 1350 sene önce
ümmetin-halkın haksızlığa, yolsuzluğa, yalana, talana, sömürüye,
adaletsizliğe, adam kayırmaya karşı Hz. Osman döneminde gösterdiği tepki,
duyarlılık günümüzde Türk halkına ve tüm İslam toplumlarına örnek olmalıdır.
Hz. Osman dönemi gün ve gün incelenmelidir. O dönemde ümmetin gösterdiği
refleks, tepki örnek alınmalıdır.Halka baskı yapan, zulmeden, sömüren bütün
diktatörlükler gerçek halk hareketleri ile yok edilmelidir..
Mussolini döneminde
İtalya’da üniversite öğretim görevlilerine faşist yönetimi savunacaklarına dair
yemin ettiriliyordu. Gazete editörleri bizzat Mussolini tarafından seçiliyordu.
Tüm iş dünyası, şirketler, dernekler baskı altına alınıyordu.Benzer
uygulamaları ne yazık ki, bizler şimdi günümüzde yaşıyoruz.
* * * *
*
Türk Milleti demokrasiyi, laikliği kolay elde ettiği için kıymetini bilemediği söylenebilir.
Ancak diğer taraftan halk arasında “zor elde edilen şeyler
kıymetli olur”diye de bir söz vardır.
Bu vatan için, bu topraklar için , bağımsızlık için çok
acılar çekilmiş, çok canlar yitirilmiştir.
Zamanın emperyal güçleri olan devletlere karşı her aileden
birkaç şehit verilerek kurtuluş
mücadelesi kazanılmıştır. Dünya tarihinde emperyalizme
karşı kazanılan ilk ulusal savaşın galibi olan bu millet, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’ni kurulmuştur.
Ayrıca son 30 yılda bölücü terör bu millete çok acılar yaşatmıştır, binlerce vatan
evladı terör kurbanı olmuştur, bu vatan için can vermiştir.
Günümüzde, bölücü ve irticacı çevrelerin Haçlı güçlerle
işbirliği yaparak Sevr’i tekrar horlatma gayretlerine; etnik bölünme,
federasyon hayallerine karşı sağduyulu, vatan sever halkın gösterdiği haklı reaksiyonun arkasında yatan ana faktör; bedeller
ödenerek çok zor elde edilen vatanımızın, bağımsızlığımızın türlü entrikalarla
elimizden alınma endişesidir.
Vatanıyla ayrılmaz
bir bütün olan Türk Milleti zor elde ettiği vatan toprağının bölünmesine veya
bu sonucu doğuracak gelişmelere bütün gücüyle karşı koyacaktır.
"Ne yazık ki, bedel ödenmeden kazanılan:
Bu Cumhuriyet...
Bu demokrasi...
Bu temel hak ve özgürlükler...
Bir türlü feodalitenin prangalarından kurtulamamış olan din/tarım toplumu değerlerini, kendi çıkarları için istismar eden siyasal liderlerin elinde oyuncak olmuş...
Cumhuriyeti, Demokrasiyi, Hukuk Devletini, temel hak ve özgürlükleri kullanarak iktidara gelen dinbaz ve çıkarcı politikacılar, Cumhuriyet’in, Demokrasinin ve Hukuk Devletinin kurumlarını, temel hak ve özgürlükleri, kendi iktidarları uğruna sınırlamaya ve kısıtlamaya kalkışmışlardır!"
Bu demokrasi...
Bu temel hak ve özgürlükler...
Bir türlü feodalitenin prangalarından kurtulamamış olan din/tarım toplumu değerlerini, kendi çıkarları için istismar eden siyasal liderlerin elinde oyuncak olmuş...
Cumhuriyeti, Demokrasiyi, Hukuk Devletini, temel hak ve özgürlükleri kullanarak iktidara gelen dinbaz ve çıkarcı politikacılar, Cumhuriyet’in, Demokrasinin ve Hukuk Devletinin kurumlarını, temel hak ve özgürlükleri, kendi iktidarları uğruna sınırlamaya ve kısıtlamaya kalkışmışlardır!"
(Emre Kongar-04.11.2016 - Cumhuriyet)
Saygılarımla
VEDAT AKBAŞAK
Hiç yorum yok:
Yeni yorumlara izin verilmiyor.