Laik
anlayışın amacı: Dini ve samimi inanç sahibi müminleri-dindarları dikta
heveslisi riyakar dincilerin, siyasetçilerin, siyasal İslamcı akımların,
cemaatlerin istismarından, sömürüsünden, zulmünden korumaktır. Dinimizi
çıkarlara uygun şekillendirme, bozma, yozlaştırma çabalarına ve makam, mevki,
iktidar aracı yapılmasına engel olmaktır.
Laik
anlayışı benimseyen kişiler: Teokrasi karşıtıdır. Dinci din
adamları sınıfının mensubu olmayan ve din adamları sınıfının otoritesine bağlı
olmak istemeyen kişilerdir. Kimseyi inancına müdahale ettirmeyen; dini sömürü, baskı aracı yaptırmayan kişilerdir. Dini, siyasi ve
dünyevi çıkarlarına alet eden dinci siyasi akımların, mezheplerin, tarikatlerin
kurallarına, kanunlarına göre yönetilmek ve yaşamak istemeyenlerdir. Tevhide
sadakat ile bağlı; demokrasiyi benimsemiş; çağdaş, özgür bireylerdir.
Laik
anlayışı benimsemeyen kişiler: Teokrasi taraftarıdır. Dini siyasi
,ticari çıkarlarına alet eden; özgürlük, eşitlik karşıtı dinci zümreye mensup
olanlar ile bunların taraftarı ve
yandaşı olanlardır veya kutsiyetlerine inandıkları din adamları sınıfının, dinci
akımların, tarikatlerin, cemaatlerin vesayetine, otoritesine teslim olan, din anlayışlarını onların istediği
şekilde oluşturan ve onların kurallarına, kanunlarına göre yönetilmek ve
yaşamak isteyenlerdir. Bunlar tevhid inancından uzak, aklı
prangalanmış ve demokrasi, çağdaşlık karşıtı; köleliğe, raina gibi güdülmeye
yatkın kişilerdir.
Laik yönetimler: Dinin siyasi, dünyevi çıkarlara alet
edilmediği, insanlara belli bir din anlayışının dikte edilmediği, devlet
yönetiminde dini kurumların, ruhban=din adamları sınıfının değil; halk
iradesinin-egemenliğinin hakim olduğu çağdaş, özgür, adil, demokratik
yönetimlerdir.
Laik ülkelerde
sistemin öznesi insandır, halktır. Kanunlar, dini-inancı ne olursa olsun bütün vatandaşlara
eşit şekilde uygulanır. Hiç kimse inancından dolayı farklı muamele görmez,
dışlanmaz..
Laik
devletler, yönetimler ancak laikliği benimsemiş halk tarafından kurulabilir.
“Kişiler laik
olamaz, devlet laik olur” sözü anlamsız, yanıltıcı bir sözdür. Laikliği
anlamamış, benimsememiş kişilerin laik yönetim anlayışını benimsemesi söz
konusu olamaz.
Din ve vicdan
özgürlüğü ile ifade özgürlüğü başta olmak üzere bütün hak ve özgürlüklerin güvencesi,
herkesin inancının gereği olan ibadetleri serbestçe yapabilmesi, devletin bütün
inançlara saygılı olması; laik anlayışın benimsenmiş olmasının bir sonucudur.
Laik olmayan yönetimler: Kur’an’ın yönetimle ilgili bildirdiği
temel esaslara uygun olmayan; dinin siyasi çıkarlara, iktidar ihtiraslarına,
dünyevi menfaatlere alet edildiği; topluma dogmalardan oluşan belli bir din anlayışının ve yaşam tarzının dikte edildiği; farklı,
muhalif görüşleri ve din anlayışları olanlara yaşam hakkı verilmeyen jakoben tavırlı totaliter yönetimlerdir.
Sözde din hükümlerinin uygulandığı, aslında saltanat çıkarlarına
uygun mezhep kurallarının, şeriat kültürünün egemen olduğu ve din dışı dinci
din adamları=ruhban sınıfının mutlak egemenliği, otoritesi, vesayeti altındaki
yönetimlerdir.
Siyaset, saltanat, iktidar yelkenlerinin din rüzgarı ile
doldurulduğu laik olmayan yönetimler hiç istisnasız hepsi teokratik dikta yönetimleridir. Laikliğe karşı olanlar,
dikta yönetimi istiyor demektir.
Laiklik demokrasinin ön koşuludur. Laikliğin olmadığı yerde demokrasi olmaz. Demokrasinin olmadığı yerde; bağımsız, tarafsız adalet olmaz; özgürlük, eşitlik olmaz;
çağdaşlık, akılcılık olmaz.
Laik olmayan
yönetimler Allah’ın indirdiği ile; Kur’an’a uygun hükmetmeyen yönetimlerdir.
Ancak laik anlayışın benimsendiği ülkeler de Kur’an esaslarına uygun yönetim
şekli oluşturmak mümkündür. Çünkü;
laikliğin olmadığı yerde Kur’an’ın emrettiği şura esası olmaz; liyakat sahibi, adil yöneticilerin seçimle
belirlenmesi söz konusu olmaz; sosyal adalet, adil paylaşım olmaz; özgürlük
olmaz. İktidarda-yönetimde
dincilerin olduğu ülkelerde acı, ızdırap sömürü bitmez. Dinciler iktidardan
uzaklaştırılmadığı sürece sorunlar devam eder..
Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK
kuranpenceresinden@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yeni yorumlara izin verilmiyor.