Ş İ R K
“De ki; gelin size Rabbinizin haram
kıldığı şeyleri okuyayım. Önce O’na
hiçbir şeyi ortak koşmayın..” (Enam-151)
Tevhidin zıttı
şirktir. Şirk, ortak koşmaktır. Tevhid ile şirkin arası, ortası, ara bölgesi
olmaz.
Kişi ya
mümindir, ya da müşriktir. Müminler Allah’ın dostudur. (Bakara-257) Müşrikler
ise Allah düşmanıdır. (Tevbe-114)
Müşrik: Ortak koşan demektir; Allah’a ait bir
niteliği, yetkiyi ,sıfatı başkasına yakıştıran, ortak eden demektir. Allah’ın
berisinden rabler edinip bunlarla Allah arasında hiyerarşik bir yapı kuran demektir.
Yüce Allah
tövbe etmeden şirke batmış olarak ölen müşrik kafirlerin bağışlanmayacağını
bildirmiştir. Allah’ın
huzurunda hesap günü bu söz değişmeyecektir. (Kaf-29)
Cehennem küfre-şirke
sapanlar için hazırlanmıştır. (Bakara-24)
Ş i r k:
* Allah ile birlikte makam ve mevkice O’nun “dûnun” da, altında,
aşağısında başka ilahlar edinmektir. “Dûnillah” Allah’la birlikte O’nun astları
olarak putlaştırılan kimseler demektir.
* Dinin tek
sahibi olan Allah’ın zatına ve O’na ait olan her ne varsa; O’nun sıfatlarına, yetkilerine,
niteliklerine, Kitaplarına, yoluna-sırati
mustakime eş, denk, ortak, yardımcı, tamamlayıcı aramak,
demektir.
* Allah’a özgü
niteliklerin, sıfatların kullanılması, bir beşerin kendisinde uluhiyet
nitelikleri görmesi, din adına hüküm koymaya ve Kur’an’dan
başka hüküm kaynağı tesis etmeye çalışmasıdır..
* Allah’la kul
arasına eleştiri üstü kusursuzluk, mükemmellik atfedilen beşerleri; şeyhleri,
gavsları,
kutupları ve benzerlerini yakınlaştırıcı, aracı,
erdirici, rahmet edici ve şefaatçi olarak koymaktır.
Bu kişilere tevessül etmek, onların himmetine
sığınmaktır, onlara itaat etmektir.
* Yüce Allah dışında başka otoriteler tesis etmektir, tağutlaşmaktır.
Tağut, şirk koşulan, putlaştırılan otorite demektir. Din
adına korku, bağlılık, uluhiyet, kutsallık merkezleri; sıfatlar, kurumlar oluşturmak put
yaratmaktır. İnsanın “kendi tanrısını” yaratmasıdır, kendisine “ilah”
atamasıdır. Put yaratmak ve onlara
itaat etmek putperestliktir,
müşrikliktir.
“Yemin olsun, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz doğrusu bu
durumda kaybedenlerden olursunuz.” (Müminun-34)
Ruh sağlığı
yerinde olan hiç kimse Allah’ın zatına ve yaratma gücüne eş, ortak koşmamıştır,
koşamaz. Şirk, Allah’ın yaratma kudreti dışındaki niteliklerine, yetkilerine ortak koşma
şeklinde veya Allah’la kul arasına aracılar; şefaatçiler, erdiriciler koyma şeklinde
ortaya çıkmış bir illettir.
Bu aracılar her zaman insanın karşısına “din adamı”
kimliği ile çıkmışlardır. İnsanları Allah ile aldatmışlardır. İnsanlar
bilgisizlik, ilimsizlik, cehalet yüzünden yanılırlar veya kandırılırlar ve şirke
saparlar. (Nahl-25)
Cahiliye
döneminde müşrikler Allah’ın varlığına, birliğine inanırlardı. Ancak Allah’a
yakınlaşmak, ulaşmak için; O’nun şefaatine, yardımına mazhar olabilmek için
başka ilahların varlığına da inanırlardı. Allah’la aralarına bu yedek, yardımcı
ilahlarını, putlarını koyarlardı.
“Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru
din yalnız ve yalnız Allah’ındır! O’ndan başkasını veliler edinerek, ‘biz
onlara, bizi Allah’a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz’
diyenlere
gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar
arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir.
Şu bir gerçek ki, Allah,
yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz..” (Zümer-3)
Şirk: Allah’ın uluhiyetine ve sahip olduğu niteliklerine, yetkilerine
ortak olma veya başkalarını ortak etme çabasıdır.
Başkasına ait olanı gasp etmek, onun elinden almaya çalışmak zulümdür. Şirk,
Allah’ın niteliklerini, yetkilerini gasp etme gayretidir, Allah’a zulmetmektir, en büyük günahtır..
Kur’an’ı
Kerim, dini Kur’an dışına çekmeyi şirk saymıştır.
Sıfatı, ünvanı ne olursa olsun bir beşerin yazdığı hadis,tefsir,
fıkıh, ilmihal kitabını veya bir zübürü
Allah’ın
kitabı olan Kur’an’a eş veya ortak, yardımcı, tamamlayıcı koşanlar; ayni
zamanda o kitabı yazan kişiyi (mezhep
önderleri, tarikat şeyhi vs.) Allah’a eş, ortak koşmuş olurlar.
“ Allah’tan
başkasına yalvarıp dua edenden daha
sapık kim vardır..” (Ahkaf-5)
“Onlar, Allah’ı bırakıp
şeytanları dost edinmişlerdi. Bir de kendilerinin hidayet üzere olduklarını
sanırlar..” (A’raf-30)
Başlıca şirke sapma nedenleri
şunlardır:
** Kişi Allah’a tam olarak güvenmez. Kur’an’a dolayısıyla Allah’a eksiklik,
kusur izafe eder. Kur’an’ın
ayrıntılı, açık olmadığını, muğlak ifadeler içerdiğini söyler.
“Sadece Kur’an okuyarak dinimizi tam anlayamayız, yaşayamayız” der.. Sonra
–haşa- Kur’an’ın-Allah’ın eksik bıraktığı hususları, detayları tamamlamak için mezhep
yorumları, uygulamaları din-İslam kapsamına dahil edilir. İlmihal, fıkıh ve
benzeri kul kitapları; imam, şeyh, şıh, ermiş, derviş, hoca, molla,
kutup, gavs sıfatlı beşerlerin görüşleri Kur’an’a ortak, yardımcı, tamamlayıcı koşulur.
Atalar, ecdadlar; eskilerin düşünce ve uygulamaları çok tanrılı inanç sistemlerinde olduğu gibi kutsallaştırılır,
putlaştırılır.
** Kişi kendisine güvenmez. İman, takva,
yönünden kendisini eksik, yetersiz gören
kişi, kendisini Allah’ın rahmetine, hidayetine, şefaatine yaklaştıracak, O’nun
dununda- altında, ast ilahlar; aracılar, (Ahkaf-28) destekçiler, kurtarıcılar
şefaatçiler edinir.
Allah ile
arasına “ara kablo ” fonksiyonu görecek dunillahları; evliyaları, pirleri,
sufileri, mürşitleri, kutupları, gavsları, imamları, tarikat şeyhlerini dervişleri,
ermişleri koyar. (Zümer-3)
Oysa insan Rabbine istediği zaman, istediği yerde, istediği
mekanda aracısız, sekreteryasız olarak
müracaat
edebilir. Kur’an, Allah ile kul arasındaki her türlü aracıyı reddetmiş ve her
fırsatta Allah’ın kula, kulun da Allah’a olan yakınlığını ifade etmiştir. Allah
kullarına şah damarından daha yakındır. (Kaf-16) O’na
ulaşmak için aracılara, erdiricilere gerek yoktur.
“Alah’tan başka veli edinenler ‘biz Allah’a yaklaştırsınlar diye
onlara kulluk ediyoruz’ derler.”(Zümer-3)
“Allah’la bilikte
kiminiz, kiminizi Rabler- efendiler-ilahlar edinmesin..” (Aliimran-64)
“Deki: Allah ile kendi
aranıza koyup yardıma çağırdıklarınıza
kul olmam-ibadet etmem bana
yasaklandı..” (Mümin-66)
** Dünya perestlik bir başka şirke sapma nedenidir. Bu şirk türünde
dünyevi çıkarlar elde
etmek için din ve inançlar istismar edilir. Allah rızasını kazanmaktan başka; menfaat
sağlamak için, birilerine yaranmak için şirin gözükme gayesiyle ibadet etmek, riyakarlık-ikiyüzlülük,
gösteriş yapmak şirkin en tehlikelisi olan gizli şirktir. (Nisa-142) Bu şirk
türünde putlaştırılan maddi, manevi dünyevi değerler, iğreti arzular,
hırslardır. İnsanlar bu değerlere adeta taparlar ve bunları elde etme amacıyla birilerinin
gözüne girmek için, dindar görünürler, inançları istismar ederler.
Siyasetçi,
vatandaşa şirin görünüp oyunu arttırmak için; bürokrat-memur amirlerine şirin
görünüp terfi etmek için ibadet ediyorsa, dindar gözükme gayreti içine
giriyorsa bu gizli şirktir.
Maun suresine
göre; dini yalan saymanın iki temel göstergesi; kamu malına tasallut ve ibadetleri
şov, gösteriş aracı yapmaktır. Maun suresine göre; İslam’ı siyasete, makam,
mevki sahibi olmaya ve sömürüye, servet devşirmeye alet eden siyasal İslamcılar
dini yalan sayanlardır..
**Bir başka
şirk türü ise: Kişinin kendi nefsini
ilahlaştırmasıdır. Nefsinin arzularını- heva ve heveslerini ilahlaştıran kişiler Kur’an’ı bir tarafa
bırakıp, nefislerinin olumsuz arzularını, yönlendirmelerini klavuz edinirler.
Allah’a itaat etmeyi bırakırlar, nefislerinin arzu ve isteklerine itaat ederler. Kur’an’a değil, nefislerine uyarlar,
gönüllerince yaşarlar. Bunlar kendilerini kusursuz, eksiksiz gören; kendi
doğrularını evrensel doğru sanan, kendine aşık, kibirli kişilerdir. Sahip olunan
mali imkanlar ve iktidar, güç, kudret ile “benden büyüğü yok” hevasına
girenlerdir. Dünyanın iğreti, geçici menfaatlerini ahirete değişenlerdir, hatta
ahireti hiç düşünmeyenlerdir. Onlar laftan, uyarıdan anlamayan, kalbi
mühürlenmiş kişilerdir.. Şeytan, kibri yüzünden nefsini ilahlaştırmış ve
cennetten kovulmuştur. İnsanın kibre kapılıp, nefsine uyması hiç şüphesiz
şeytani bir tavırdır..
Vahdet-i vücud felsefesini benimseyerek Tanrı’dan bir
parça olduğunu iddia eden veya hulül ve ittihad inanışlarıyla nefislerini
ilahlaştıran, Allah’la “Bir” olduklarını iddia eden tasavvuf mensuplarını da bu
kapsamda değerlendirmek gerekir.
“Nefsini, heva ve
hevesini kendine Tanrı edineni gördün mü? ( Furkan-43)
“Kendi arzusunu kendine
ilah yapanı gördün mü? ..... Allah sapıklığını onaylamış da sanki kulağını ve kalbini mühürlemiş; gözüne de perde
çekmiştir..... Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Sadece sanıda bulunuyorlar.. ” (Casiye-23, 24
)
“Allah’tan bir kılavuzluk
olmaksızın, kendi arzularına uyandan daha sapık kim vardır..”
(Kasas-50)
* * * * *
“Allah kendisine şirk
koşulmasını affetmez. Bunun dışında dilediği günahı, dilediği kişiyi bağışlar..”(Nisa-48, 116)
“Kim Allah’a ortak koşarsa, Allah
ona cenneti haram kılar..” ( Maide-72 )
Kur’an’ı Kerim’de küfre
sapan kafirlerin, şirk koşan müşrik kavimlerin, milletlerin
Hz. peygamberlere bir çok zorluklar, sıkıntılar yaşattıkları hatta
onları öldürdükleri, ancak
bunları
yapanların yani Allah’a ve Peygamberlere zulmedenlerin daha sonra Allah
tarafından cezalandırıldıkları, helak edildikleri, lanetlendikleri bir çok kıssalar,
örnekler verilerek anlatılmıştır..
Toplumların
helak olmalarının esas nedeni: Adaletten ayrılmaları; zulme sapmalarıdır.
Şirk, Allah’ın sahip olduğu ilahi makamını, yetkilerini gasp etme çabasıdır; Allah’a karşı adil
olmamaktır;
O’na zulmetmektir. Şirk en büyük zulümdür. Bir toplumda şirk
yaygınlaşırsa, insanlar Allah’a ve birbirlerine zulmederlerse yani adil
olmazlarsa; saltanat, servet şımarıklığı, dünya nimetlerine aşırı meyletme gibi
bozulmalar artarsa o ülke aleyhine hüküm
hak olur ve altı, üstüne getirilir.. (İsra-16)
Hz.Musa’nın
Firavun’la mücadelesi; sonunda Firavun
ve ordusunun Kızıldeniz’de helak edilmeleri. Hz.Nuh döneminde yaşanan Nuh tufanı
ve Lut, Ad, Semud kavimlerinin başlarına gelenler ibret alınması gereken örneklerdir..
Din referanslı diktatörlükler yani teokrasi; yöneticilere
ve kurumlara ilahi niteliklerin, yetkilerin verildiği yönetimlerdir. Bunlar hiç
şüphesiz Allah’ın yetkilerine musallat olan, adil olmayan zulüm ve şirk yönetimleridir. İnsanlık
için en büyük tehdit dinciliktir, teokrasidir. Dinin saltanat ve servet aracı
yapılmasıdır. Tarih boyunca insanlara en büyük zulümleri teokrasinin mensupları
olan şirk ehli dinciler yapmışlardır. Ancak, sonuç olarak tarih
sahnesinden yok olup, helak olup gitmişlerdir.. Bâtıl yıkılmaya mahkumdur.
Teokrasilerde; ilahi
nitelikler atfedilen, biat ve itaat edilen kişilerin, kurumların olduğu yerde
tevhide
sadakat ve özgür yaşamak
mümkün değildir. Özgürlüğün olmadığı yerde toplumu ileri götürecek ilim,
kültür, fikir adamlarının; sanayi ve teknolojinin gelişmesi mümkün değildir.
Tevhidin, adaletin olmadığı yerde ümmetin, toplumun birlik, beraberlik içinde olması da mümkün
değildir.
Birlik beraberlik içinde olmayan, bilimden, çağdaşlıktan uzak
toplumlar helak olurlar, yıkılıp giderler. Veya helak olmaktan beter olurlar; sürünürler,
egemen güçlerin elinde oyuncak olurlar.
Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK.
Hiç yorum yok:
Yeni yorumlara izin verilmiyor.