18 Mart 2015 Çarşamba

Ş İ R K : Ebedi Günah.

Ş  İ  R  K  

“De ki; gelin size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri okuyayım.  Önce O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın..” (Enam-151)

Tevhidin zıttı şirktir. Şirk, ortak koşmaktır. Tevhid ile şirkin arası, ortası, ara bölgesi olmaz.
Kişi ya mümindir, ya da müşriktir. Müminler Allah’ın dostudur. (Bakara-257) Müşrikler ise Allah düşmanıdır. (Tevbe-114)

Müşrik: Ortak koşan demektir; Allah’a ait bir niteliği, yetkiyi ,sıfatı başkasına yakıştıran, ortak eden demektir. Allah’ın berisinden rabler edinip bunlarla Allah arasında hiyerarşik bir yapı kuran demektir.
Yüce Allah tövbe etmeden şirke batmış olarak ölen müşrik kafirlerin bağışlanmayacağını bildirmiştir. Allah’ın huzurunda hesap günü bu söz değişmeyecektir. (Kaf-29)
Cehennem küfre-şirke sapanlar için hazırlanmıştır. (Bakara-24)
                                                                                       
Ş i r k:
* Allah ile birlikte makam ve mevkice O’nun “dûnun” da, altında, aşağısında başka ilahlar edinmektir. “Dûnillah” Allah’la birlikte O’nun astları olarak putlaştırılan kimseler demektir.   
* Dinin tek sahibi olan Allah’ın zatına ve O’na ait olan her ne varsa; O’nun sıfatlarına, yetkilerine,
    niteliklerine, Kitaplarına, yoluna-sırati mustakime eş, denk, ortak, yardımcı, tamamlayıcı aramak,
   demektir.
* Allah’a özgü niteliklerin, sıfatların kullanılması, bir beşerin kendisinde uluhiyet nitelikleri görmesi, din adına hüküm koymaya ve Kur’an’dan başka hüküm kaynağı tesis etmeye çalışmasıdır..
* Allah’la kul arasına eleştiri üstü kusursuzluk, mükemmellik atfedilen beşerleri; şeyhleri, gavsları,
   kutupları ve benzerlerini yakınlaştırıcı, aracı, erdirici, rahmet edici ve şefaatçi olarak koymaktır.
   Bu kişilere tevessül etmek, onların himmetine sığınmaktır, onlara itaat etmektir.
* Yüce Allah dışında başka otoriteler tesis etmektir, tağutlaşmaktır. Tağut, şirk koşulan, putlaştırılan otorite demektir. Din adına korku, bağlılık, uluhiyet, kutsallık merkezleri; sıfatlar, kurumlar oluşturmak put yaratmaktır. İnsanın “kendi tanrısını” yaratmasıdır, kendisine “ilah” atamasıdır. Put yaratmak ve onlara itaat etmek  putperestliktir, müşrikliktir.

“Yemin olsun, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz doğrusu bu durumda kaybedenlerden olursunuz.” (Müminun-34)

Ruh sağlığı yerinde olan hiç kimse Allah’ın zatına ve yaratma gücüne eş, ortak koşmamıştır, koşamaz. Şirk, Allah’ın yaratma kudreti dışındaki  niteliklerine, yetkilerine ortak koşma şeklinde veya Allah’la kul arasına aracılar; şefaatçiler, erdiriciler koyma şeklinde ortaya çıkmış bir illettir. 
Bu aracılar her zaman insanın karşısına “din adamı” kimliği ile çıkmışlardır. İnsanları Allah ile aldatmışlardır. İnsanlar bilgisizlik, ilimsizlik, cehalet yüzünden yanılırlar veya kandırılırlar ve şirke saparlar. (Nahl-25) 
Cahiliye döneminde müşrikler Allah’ın varlığına, birliğine inanırlardı. Ancak Allah’a yakınlaşmak, ulaşmak için; O’nun şefaatine, yardımına mazhar olabilmek için başka ilahların varlığına da inanırlardı. Allah’la aralarına bu yedek, yardımcı ilahlarını, putlarını koyarlardı.

“Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah’ındır! O’ndan başkasını veliler edinerek, ‘biz onlara, bizi Allah’a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz’ diyenlere
gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir.
Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz..” (Zümer-3)

Şirk: Allah’ın uluhiyetine ve sahip olduğu niteliklerine, yetkilerine ortak olma veya başkalarını ortak etme çabasıdır. Başkasına ait olanı gasp etmek, onun elinden almaya çalışmak zulümdür. Şirk, Allah’ın niteliklerini, yetkilerini gasp etme gayretidir,  Allah’a zulmetmektir, en büyük  günahtır..

Kur’an’ı Kerim, dini Kur’an dışına çekmeyi şirk saymıştır. 
Sıfatı, ünvanı ne olursa olsun bir beşerin yazdığı hadis,tefsir, fıkıh, ilmihal kitabını veya bir zübürü
Allah’ın kitabı olan Kur’an’a eş veya ortak, yardımcı, tamamlayıcı koşanlar; ayni zamanda o kitabı yazan kişiyi (mezhep önderleri, tarikat şeyhi vs.) Allah’a eş, ortak koşmuş olurlar.

“ Allah’tan başkasına  yalvarıp dua edenden daha sapık kim vardır..” (Ahkaf-5)
“Onlar, Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Bir de kendilerinin hidayet üzere olduklarını
   sanırlar..” (A’raf-30)
                                                                                    
Başlıca şirke sapma nedenleri şunlardır:

** Kişi Allah’a tam olarak güvenmez. Kur’an’a dolayısıyla Allah’a eksiklik, kusur izafe eder. Kur’an’ın
ayrıntılı, açık olmadığını, muğlak ifadeler içerdiğini söyler. “Sadece Kur’an okuyarak dinimizi tam anlayamayız, yaşayamayız” der.. Sonra –haşa- Kur’an’ın-Allah’ın eksik bıraktığı hususları, detayları tamamlamak için mezhep yorumları, uygulamaları din-İslam kapsamına dahil edilir. İlmihal, fıkıh ve
benzeri kul kitapları; imam, şeyh, şıh, ermiş, derviş, hoca, molla, kutup, gavs sıfatlı beşerlerin görüşleri Kur’an’a ortak, yardımcı, tamamlayıcı koşulur. Atalar, ecdadlar; eskilerin düşünce ve uygulamaları çok tanrılı inanç sistemlerinde olduğu gibi kutsallaştırılır, putlaştırılır.

 ** Kişi kendisine güvenmez. İman, takva, yönünden kendisini  eksik, yetersiz gören kişi, kendisini Allah’ın rahmetine, hidayetine, şefaatine yaklaştıracak, O’nun dununda- altında, ast ilahlar; aracılar, (Ahkaf-28) destekçiler, kurtarıcılar şefaatçiler edinir.
Allah ile arasına “ara kablo ” fonksiyonu görecek dunillahları; evliyaları, pirleri, sufileri, mürşitleri, kutupları, gavsları, imamları, tarikat şeyhlerini dervişleri, ermişleri koyar. (Zümer-3)
Oysa insan Rabbine istediği zaman, istediği yerde, istediği mekanda  aracısız, sekreteryasız olarak
müracaat edebilir. Kur’an, Allah ile kul arasındaki her türlü aracıyı reddetmiş ve her fırsatta Allah’ın kula, kulun da Allah’a olan yakınlığını ifade etmiştir. Allah kullarına şah damarından daha yakındır. (Kaf-16) O’na ulaşmak için aracılara, erdiricilere gerek yoktur.  

“Alah’tan başka veli edinenler ‘biz Allah’a yaklaştırsınlar diye onlara kulluk ediyoruz’ derler.”(Zümer-3)
“Allah’la bilikte kiminiz, kiminizi Rabler- efendiler-ilahlar edinmesin..”  (Aliimran-64)
“Deki: Allah ile kendi aranıza koyup yardıma çağırdıklarınıza  kul olmam-ibadet etmem bana
   yasaklandı..” (Mümin-66)

** Dünya perestlik bir başka şirke sapma nedenidir. Bu şirk türünde dünyevi çıkarlar elde etmek için din ve inançlar istismar edilir. Allah rızasını kazanmaktan başka; menfaat sağlamak için, birilerine yaranmak için şirin gözükme gayesiyle ibadet etmek, riyakarlık-ikiyüzlülük, gösteriş yapmak şirkin en tehlikelisi olan gizli şirktir. (Nisa-142) Bu şirk türünde putlaştırılan maddi, manevi dünyevi değerler, iğreti arzular, hırslardır. İnsanlar bu değerlere adeta taparlar ve bunları elde etme amacıyla birilerinin gözüne girmek için, dindar görünürler, inançları istismar ederler.
Siyasetçi, vatandaşa şirin görünüp oyunu arttırmak için; bürokrat-memur amirlerine şirin görünüp terfi etmek için ibadet ediyorsa, dindar gözükme gayreti içine giriyorsa bu gizli şirktir.
Maun suresine göre; dini yalan saymanın iki temel göstergesi; kamu malına tasallut ve ibadetleri şov, gösteriş aracı yapmaktır. Maun suresine göre; İslam’ı siyasete, makam, mevki sahibi olmaya ve sömürüye, servet devşirmeye alet eden siyasal İslamcılar dini yalan sayanlardır..

**Bir başka şirk türü ise: Kişinin kendi nefsini ilahlaştırmasıdır. Nefsinin arzularını- heva ve heveslerini  ilahlaştıran kişiler Kur’an’ı bir tarafa bırakıp, nefislerinin olumsuz arzularını, yönlendirmelerini klavuz edinirler. Allah’a itaat etmeyi bırakırlar, nefislerinin arzu ve isteklerine itaat  ederler. Kur’an’a değil, nefislerine uyarlar, gönüllerince yaşarlar. Bunlar kendilerini kusursuz, eksiksiz gören; kendi doğrularını evrensel doğru sanan, kendine aşık, kibirli kişilerdir. Sahip olunan mali imkanlar ve iktidar, güç, kudret ile “benden büyüğü yok” hevasına girenlerdir. Dünyanın iğreti, geçici menfaatlerini ahirete değişenlerdir, hatta ahireti hiç düşünmeyenlerdir. Onlar laftan, uyarıdan anlamayan, kalbi mühürlenmiş kişilerdir.. Şeytan, kibri yüzünden nefsini ilahlaştırmış ve cennetten kovulmuştur. İnsanın kibre kapılıp, nefsine uyması hiç şüphesiz şeytani bir tavırdır..
                                                                                      
Vahdet-i  vücud felsefesini benimseyerek Tanrı’dan bir parça olduğunu iddia eden veya hulül ve ittihad inanışlarıyla nefislerini ilahlaştıran, Allah’la “Bir” olduklarını iddia eden tasavvuf mensuplarını da bu kapsamda değerlendirmek gerekir.

“Nefsini, heva ve hevesini kendine Tanrı edineni gördün mü? ( Furkan-43)
“Kendi arzusunu kendine ilah yapanı gördün mü? ..... Allah sapıklığını onaylamış da sanki kulağını ve kalbini mühürlemiş; gözüne de perde çekmiştir..... Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Sadece sanıda bulunuyorlar.. ” (Casiye-23, 24 )
“Allah’tan bir kılavuzluk olmaksızın, kendi arzularına uyandan daha sapık kim vardır..”
(Kasas-50)
                                                                                    * * * * *
“Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez. Bunun dışında dilediği günahı, dilediği kişiyi bağışlar..”(Nisa-48,  116)         
“Kim Allah’a ortak koşarsa, Allah ona cenneti haram kılar..” ( Maide-72 )

Kur’an’ı  Kerim’de küfre sapan kafirlerin, şirk koşan müşrik kavimlerin, milletlerin
Hz. peygamberlere bir çok zorluklar, sıkıntılar yaşattıkları hatta onları öldürdükleri, ancak
bunları yapanların yani Allah’a ve Peygamberlere zulmedenlerin daha sonra Allah tarafından cezalandırıldıkları, helak edildikleri, lanetlendikleri bir çok kıssalar, örnekler verilerek anlatılmıştır..

Toplumların helak olmalarının esas nedeni: Adaletten ayrılmaları; zulme sapmalarıdır.  
Şirk, Allah’ın sahip olduğu ilahi makamını, yetkilerini  gasp etme çabasıdır; Allah’a karşı adil olmamaktır;
O’na zulmetmektir. Şirk en büyük zulümdür. Bir toplumda şirk yaygınlaşırsa, insanlar Allah’a ve birbirlerine zulmederlerse yani adil olmazlarsa; saltanat, servet şımarıklığı, dünya nimetlerine aşırı meyletme gibi bozulmalar artarsa  o ülke aleyhine hüküm hak olur ve altı, üstüne getirilir.. (İsra-16)
Hz.Musa’nın Firavun’la mücadelesi; sonunda  Firavun ve ordusunun Kızıldeniz’de helak edilmeleri. Hz.Nuh döneminde yaşanan Nuh tufanı ve Lut, Ad, Semud kavimlerinin başlarına gelenler ibret alınması gereken  örneklerdir..

Din referanslı diktatörlükler yani teokrasi; yöneticilere ve kurumlara ilahi niteliklerin, yetkilerin verildiği yönetimlerdir. Bunlar hiç şüphesiz Allah’ın yetkilerine musallat olan, adil olmayan zulüm ve  şirk yönetimleridir. İnsanlık için en büyük tehdit dinciliktir, teokrasidir. Dinin saltanat ve servet aracı yapılmasıdır. Tarih boyunca insanlara en büyük zulümleri teokrasinin mensupları olan şirk ehli dinciler yapmışlardır. Ancak,  sonuç olarak  tarih sahnesinden yok olup, helak olup gitmişlerdir.. Bâtıl yıkılmaya mahkumdur.
Teokrasilerde;  ilahi nitelikler atfedilen, biat ve itaat edilen kişilerin, kurumların olduğu yerde tevhide
 sadakat ve özgür yaşamak mümkün değildir. Özgürlüğün olmadığı yerde toplumu ileri götürecek ilim, kültür, fikir adamlarının; sanayi ve teknolojinin gelişmesi mümkün değildir. Tevhidin, adaletin olmadığı yerde ümmetin, toplumun birlik, beraberlik içinde olması da mümkün değildir. 
Birlik beraberlik içinde olmayan, bilimden, çağdaşlıktan uzak toplumlar helak olurlar, yıkılıp giderler. Veya helak olmaktan beter olurlar; sürünürler, egemen güçlerin elinde oyuncak olurlar.

Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK.


Hiç yorum yok:

SADECE İSLAM DİNDİR..

  Su insanlar için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su. Suyu içeriz, yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs....