“Allah,
müminlerin Veli’sidir..” (Aliimran-68)
“Veli-dost
olarak Allah yeter; Mevla-yardımcı olarak da Allah yeter..” (Nisa-45)
“Sizin Allah’tan başka Veliniz ve Mevlanız yoktur..”
(Bakara-107 Şura-31)
“Sizin için Allah dışında ne bir dost
vardır ne de bir yardımcı..” (Tevbe-116)
“Melekler müminlerin velisidir..” (Fussilet-31)
“Müminler birbirlerinin velisi-dostlarıdır..” (Enfal-72 Tevbe-71)
Veli :Dost, yardımcı, destekçi, koruyucu anlamlarına
gelir. Yüce Allah tüm müminlerin velisidir, dostudur. Tüm müminler de Allah’ın velisi yani dostlarıdır. Evliya, velinin
çoğuludur.
Yüce Allah, müminin biricik dostudur. Yardımcı olan, ayıp
kusur aramayan, hep affeden.
Bize şah damarımızdan yakın olan, rahmeti, şefkati,
merhameti bol olan cömert bir dost.
‘‘Seni buldumsa neyi kaybedebilirim ki, seni kaybedersem
neyi bulabilirim ki’’diyeceğimiz tek dost.
(Bkz: Aliimran-160)
“...Allah, müminlerin Veli’sidir..”
(Aliimran-68)
“Allah sizin Mevla’nızdır. Ne güzel Mevla’dır
O, ne güzel destekler, ne güzel yardım eder..”
(Enfal-40, Hac-78)
“Allah, iman sahiplerinin Veli’sidir-dostudur. Onları
karanlıklardan aydınlığa çıkarır..”
(Bakara-257)
“Hayır, hayır! Sizin Mevla’nız Allah’tır. Ve O,
yardımcıların en hayırlısıdır..” (Aliimran-150)
“Rabbinizden indirilene-Kur’an’a uyun. O’dan başka
evliyaların ardına düşmeyin..” (A’raf-3)
“Benim Veli’m, o Kitap'ı indiren Allah’tır.
O, hayır ve barışı seven kulları koruyup gözetir..”
(A’raf-196)
“Allah’ın velileri-dostları için hiç bir korku yoktur. Onlar
inanmış - İMAN etmiş ve TAKVAya
sarılmışlardır..” ( Yunus-62, 63)
Allah’ın velisi-dostu olmak için: İman etmek ve takvaya
sarılmak yani günahtan sakınmak,
korunmak doğru yola, Allah’a yönelmek gerekir. Daha
abartılı, aşırı, riya bulaşmış yollara gerek
yoktur.. Olgunlaşmak, derinleşmek, ulaşmak, ermek, bir
olmak arayışı içinde; dinin özünden,
esasından uzaklaşma tehlikesini gözardı etmemek gerekir.
De ki “Ey kitap sahipleri! Ancak Allah’a kulluk edelim.
O’na hiçbir şeyi eş, ortak koşmayalım.
Allah’ın dışında kimimiz kimimizi ilahlar, veliler,
efendiler edinmesin..” (Aliimran-64)
“Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz, o takdirde mutlaka hüsrana uğrayanlar
olursunuz..”
(Müminun- 34)
“Biz
şeytanları inanmayanların, ortak koşanların velisi-dostu yaptık..” (A'raf-27)
Müminler Allah’ın velisidir-dostudur. Müşrikler şeytanın
dostudur-velisidir.
Kur’an sadece Allah’a ve resule itaat etmemizi emreder. Hz. peygamberden
başka bir insana, velilere, şeyhlere, vb. itaat edenlerin, onları
putlaştıranların, eş, ortak koşanların hüsrana uğrayacağı yukarıdaki ayetlerde bildirilmiştir.
Furkan suresi 28. ayetinde
ise, Allah’tan başka dost-evliya edinenlerin ahiret günü “ah ne olurdu,
falancayı dost-evliya
edinmeseydim!” diyeceği bildirilmiştir.
www.istekuran.com
sitesinde Hakkı Yılmaz konuyla ilgili
görüşlerini şöyle açıklamıştır.
‘‘Veli’’ ‘’Evliyâ" sözcüklerinin (İslâm dışı ) kavramsal anlamı:
"Velî". " gizli bilgiler ile donanmış, zaman ve mekan bağlarının dışında kalan, Allah tarafından özel himaye gören kimse" demektir. İki türlü Velî vardır: Biri gizlidir. Tanrı sırlarına erdiği için kendini
"Velî". " gizli bilgiler ile donanmış, zaman ve mekan bağlarının dışında kalan, Allah tarafından özel himaye gören kimse" demektir. İki türlü Velî vardır: Biri gizlidir. Tanrı sırlarına erdiği için kendini
saklar, kim olduğunu bildirmez. Bunlara
"Tanrının makbul kulları" denilir.
İkincisi: Herkes tarafından bilinen, tanınan ve sayılan Velîlerdir. Bunlar daha çok tarikat ve cemaat
İkincisi: Herkes tarafından bilinen, tanınan ve sayılan Velîlerdir. Bunlar daha çok tarikat ve cemaat
ileri gelenleridir. Velîler, Gayb âlemi
denilen görünmez, bilinmez yerlerden haberler getirir,
insanların içini, içinden geçeni bilir
ve haber verirler.(!)
"Velî"`nin çoğulu
"Evliyâ"`dır. Yani Evliyâ demek Velî`ler demektir. Ama zaman
içerisinde "Evliyâ" sözcüğü çoğul anlamını yitirip, tarikat ve
tasavvuf çevrelerinde özel, bir tekil anlam kazanmıştır.
Buna göre "Evliyâ":
"Olağanüstü yeteneklerle donatılmış, keramet sahibi kimse" demektir. Evliyâ
tabirinin içine Üçler, Yediler, Kırklar, Abdal, Aktap, Evtad, Nükeba ve Nüceba
denilen kimseler
de girer.
Tasavvufa ait yazılmış kitaplarda "Evliyâ" için iki anlam verilir. Birincisi: Allah`ın kendilerini koruduğu, dost edindiği kimseler. İkincisi: Devamlı ibadet eden, Allah`tan gelen her şeye rıza gösteren kimseler. Bunlar insanlara daima iyi davranırlar. Bütün insanlar için Allah`tan rahmet dilerler. İntikam, kin ve hırs gibi kötü duygulardan uzak yaşarlar. Yeryüzünde hiç kimseye düşmanlık beslemezler..........
Tasavvufa ait yazılmış kitaplarda "Evliyâ" için iki anlam verilir. Birincisi: Allah`ın kendilerini koruduğu, dost edindiği kimseler. İkincisi: Devamlı ibadet eden, Allah`tan gelen her şeye rıza gösteren kimseler. Bunlar insanlara daima iyi davranırlar. Bütün insanlar için Allah`tan rahmet dilerler. İntikam, kin ve hırs gibi kötü duygulardan uzak yaşarlar. Yeryüzünde hiç kimseye düşmanlık beslemezler..........
"Evliyâ"`nın zühd, takva ibadet ve muhabbetle eriştiği dereceye
"velâyet" mertebesi denilir.
Bu mertebeler de kişisine göre "velâyet-i
suğra" (küçük evliyâlık), "velâyet-i kübra" (büyük evliyâlık) ve "velâyet-i ulya" (en yüce
evliyâlık) mertebeleridir..........
"Velâyet" derecesine ulaşan kimselerde Tayy-i mekan ( bir anda uzak
mesafelere gitme, ayni anda
değişik
yerlerde bulunabilme), Tayy-i zaman (aynı anda birden çok yerde bulunma, geçmiş
ve gelecekte yaşama), su üstünde yürüme, havada uçma gibi kerametler vardır..(!).
Evliyâüllah`ın öldükten sonra
tasarruflarını sürdürdükleri, etkilerini gösterdikleri kabul edilir.
Bu yüzden onların mezarları, türbeleri
ziyaret edilir, orada adaklar adanır, onlardan medet umulur.
"Velî", "Velîyyüllah", "Evliyâ" sözcükleri,
yukarıda açıkladığımız anlam ve kabullerle saf beyinlere yerleşince, bunlarla
ilgili bir çok teferruat da üretilmiştir.
Kimdir bunlar?
"Üçler", "Yediler", "Kırklar",
"Kutuplar", "Kutb- ul Aktaplar", "Gavslar", "Gavs-
ul a`zamlar",.... . "
Çevremizde görmekteyiz ve duymaktayız ki her tarikatın şeyhi, her cemaatin ileri geleni "Evliyâ"`dır, Velîyyüllah’tır, Gavs’tır, Kutup’tur. Üçler’dendir, Yediler’dendir, Kırklar’dandır. (Lâtlar, Menâtlar, Uzzâlar, Hubeller gibi putlar artık isim değiştirmiştir. ) Bunlara izafe edilen su üstünde yürüme, ateşten etkilenmeme, havada uçma, uzak yerlere kısa zamanda gitme, kalplerden geçenleri bilme, yetiş ya hazret dendiğinde denizin ortasında boğulmakta olana yardıma koşma, rakiplerini taş etme vs. gibi keramet türü zırvaları bir tarafa bırakalım bu kimselerin kimisi Allah’a sekreterlik yapar, kimisi Allah’a başbakanlık yapar, kimisi Allah’ın içişleri bakanlığını yürütür, kimisi Allah’ın bu dünyadaki işlerini yürütür; yağmuru-fırtınayı sevk ve idare eder, kimisi de çocuksuzlara çocuk verir...
Çevremizde görmekteyiz ve duymaktayız ki her tarikatın şeyhi, her cemaatin ileri geleni "Evliyâ"`dır, Velîyyüllah’tır, Gavs’tır, Kutup’tur. Üçler’dendir, Yediler’dendir, Kırklar’dandır. (Lâtlar, Menâtlar, Uzzâlar, Hubeller gibi putlar artık isim değiştirmiştir. ) Bunlara izafe edilen su üstünde yürüme, ateşten etkilenmeme, havada uçma, uzak yerlere kısa zamanda gitme, kalplerden geçenleri bilme, yetiş ya hazret dendiğinde denizin ortasında boğulmakta olana yardıma koşma, rakiplerini taş etme vs. gibi keramet türü zırvaları bir tarafa bırakalım bu kimselerin kimisi Allah’a sekreterlik yapar, kimisi Allah’a başbakanlık yapar, kimisi Allah’ın içişleri bakanlığını yürütür, kimisi Allah’ın bu dünyadaki işlerini yürütür; yağmuru-fırtınayı sevk ve idare eder, kimisi de çocuksuzlara çocuk verir...
Kutuplar iki tanedir. Biri görünen alemi yönetir, diğeri gayb alemini. (Allah
ne iş yapar ki ???!!!)
N
o t:
Bu görüşler, bu inanışlar, ne kadar zorlanırsa zorlansın Tevhîd dini İslâm’a
yerleştirilemez.
İslâm dini bu şirk pisliğini kesinlikle
kabul etmez. Bu saçmalıklar Hint paganizminin İslâm’a bulaştırılmasından başka
bir şey değildir. Bu sapık ve saçma inançlar Rasülüllah ve sahabe
döneminde Müslümanlar arasında
kesinlikle yoktu. Hiç görülmedi, duyulmadı....
Tasavvuf ve tarikat dinlerinin temel rükünlerinden biri olan "velîlik" inancı, yeni Eflatunculuğun, Maniheizm, Şamanizm, Budizm, Hıristiyanlık, Yahudilik, Paganizm, Zerdüştlük dinlerinin kırıntılarıyla oluşturulmuştur. Tabiidir ki bu aşure yapılırken biber ve tuz mesabesinde de İslâm’dan bir şeyler karıştırılmıştır. Bu sapıklığın temelinin Yahudilere ve Hıristiyanlara uzanışı bizzat Kur’ân tarafından da tescil edilmiştir......
Tasavvuf ve tarikat dinlerinin temel rükünlerinden biri olan "velîlik" inancı, yeni Eflatunculuğun, Maniheizm, Şamanizm, Budizm, Hıristiyanlık, Yahudilik, Paganizm, Zerdüştlük dinlerinin kırıntılarıyla oluşturulmuştur. Tabiidir ki bu aşure yapılırken biber ve tuz mesabesinde de İslâm’dan bir şeyler karıştırılmıştır. Bu sapıklığın temelinin Yahudilere ve Hıristiyanlara uzanışı bizzat Kur’ân tarafından da tescil edilmiştir......
İnsanoğlu şimdi olduğu gibi geçmişte de bir çok kuruntu sahibi olmuştur. Kimisi
kendilerinin Allah`ın oğulları olduklarını, kimisi kendilerinin Allah`ın
sevgilileri olduklarını, kimisi Allah`ın Yakınları (velîleri) olduklarını,
kimisi cennete sadece kendilerinin gireceklerini, kimisi de cennet nimetlerinin
kendileri için hazırlandığını ileri sürmüşlerdir...
Yahudiler kendilerine yapılmış İlahî uyarılarla bu kuruntuları terk ettiler mi
bilemiyorum ama, Ku’rân’ın lânetlediği Yahudi ve diğer batıl din mensuplarının
kuruntuları, sapık inançları, inadına Müslümanlarca kabul görüp benimsendi; birileri
( evliyâüllah/Allah`ın yakın dostları, gönüldaşları) oldu. Hatta Allah
kimisiyle dertleşti, kimisine karı oldu onunla sevişti, oynaştı, kimisine de
sakalı bitmemiş oğlan oldu kendini ...................................
(Hâşâ, sümme Hâşâ) İnanmayanlar Milli
Eğitim Bakanlığı yayınlarından meşhuuur "Menâkib-ül-Ârifin" adlı kitabın ikinci cildi sayfa 214’e
ve Arif Pamuk’un "Rasulüllah’ın mübarek dilinden surelerin
faziletleri" adlı kitabının 8.ve 9.
sayfalarına bir göz atsın...’’
Aydın Tonga “Derin İslam” adlı
kitabının 321, 326. sahifelerinde konuyla ilgili şunları yazıyor.
“İslam
dünyasının yaşadığı en büyük talihsizliklerden biri; bilimi, bilimsel
çalışmaları yadsıyarak, kendini ilmi otoritenin kaynağı olarak sunan ‘tasavvufi
bilge’ anlayışı olmuştur…..
Tarikat ve tasavvuf ehlinin önderleri olarak toplumun karşısına çıkan
şeyh ve evliyalar ilmi ve bilimsel konularda kendilerini rehber ve ilmin
kaynağı olarak tanıtmışlardır. Öyle ki, onlara göre nasıl ki peygamberler ilmi
doğrudan ilahi kaynaktan almışlarsa, evliyalarda, ilham/sezgi yoluyla yine
doğrudan ilahi kaynaktan bilgi edinmişlerdir. İlham yoluyla elde edilen bilgi
‘marifet bilgisi olup, bu bilgi ile kalp ve gönül aydınlanmaktadır........
İmam Gazali meşhur eseri İhya’da , ilham ile meydana gelen ilmin
vahiy ile hiçbir farkı olmadığını, tek farkın vahiyde ilmi getiren meleğin görülmesi olduğunu belirtir…. İbnül-Arabi’ye göre Sufilerin kaynağı peygambere vahiy getiren
meleğin kaynağı ile aynıdır. ”
Muhammet Nur Doğan, "İslam’ı Kur’an’dan Okumak" adlı kitabının 176. sayfasında konuyla
ilgili görüşlerini şöyle açıklıyor.
‘‘ şimdi
biz ‘veli’ ve ‘velilik’ kavramlarını da, muhtevasını feci şekilde boşaltarak
çığırından çıkardık, saptırdık ve onlara İslamdan önceki inanç dünyamızın yani
şamanizmin ögelerini yükledik. O andan itibaren Kur’an’da bütün açıklığı ile tarif
edilen ‘velillik’ ve ‘veli’ kavramı zihnimizdeki yerini şamanizmin kutsal ve
olağanüstü kişilerine bıraktı. İslam’da oldukça fonksiyonel bir görevi ve
Kur’an’ın anlam dünyasında çok önemli bir yeri bulunan ‘Allah’ı veli edinme’
inananların birbirlerini veli edinip inkarcıların
ve münafıkların veliliğini kabul etmemeleri’ ve ‘Allah’ın müminlerin velisi
olduğu’; ‘Yüce Allah’ın da, müminleri, takva ve ihsan sahiplerini kendisinin
velisi kabul etmesi’ gibi çok önemli ve fonksiyonel din ve düşünce kalıplarını
biz şaman inancının mistik kabulleri ile karıştırdık....’’
Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK
kuranpenceresinden@hotmail.com