23 Haziran 2015 Salı

VELİ - EVLİYA Kimdir, Nedir?

“Allah, müminlerin Veli’sidir..” (Aliimran-68)
“Veli-dost olarak Allah yeter; Mevla-yardımcı olarak da Allah yeter..”   (Nisa-45)
“Sizin Allah’tan başka Veliniz ve Mevlanız yoktur..” (Bakara-107  Şura-31)
“Sizin için Allah dışında ne bir dost vardır ne de bir yardımcı..” (Tevbe-116)
Melekler müminlerin velisidir..” (Fussilet-31)
“Müminler birbirlerinin velisi-dostlarıdır..” (Enfal-72  Tevbe-71)

Veli :Dost, yardımcı, destekçi, koruyucu anlamlarına gelir. Yüce Allah tüm müminlerin velisidir, dostudur. Tüm müminler de  Allah’ın velisi yani dostlarıdır. Evliya, velinin çoğuludur.

Yüce Allah, müminin biricik dostudur. Yardımcı olan, ayıp kusur aramayan, hep affeden.
Bize şah damarımızdan yakın olan, rahmeti, şefkati, merhameti  bol olan cömert bir dost.
‘‘Seni buldumsa neyi kaybedebilirim ki, seni kaybedersem neyi bulabilirim ki’’diyeceğimiz tek dost.
(Bkz: Aliimran-160)

“...Allah, müminlerin Veli’sidir..” (Aliimran-68)
“Allah sizin Mevla’nızdır. Ne güzel Mevla’dır O, ne güzel destekler, ne güzel yardım eder..”
  (Enfal-40,  Hac-78)
“Allah, iman sahiplerinin Veli’sidir-dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır..”
  (Bakara-257)
“Hayır, hayır! Sizin Mevla’nız Allah’tır. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır..” (Aliimran-150)
“Rabbinizden indirilene-Kur’an’a uyun. O’dan başka evliyaların ardına düşmeyin..” (A’raf-3)
“Benim Veli’m, o Kitap'ı indiren Allah’tır. O, hayır ve barışı seven kulları koruyup gözetir..”
  (A’raf-196)
“Allah’ın velileri-dostları için hiç bir korku yoktur. Onlar inanmış - İMAN etmiş ve TAKVAya

  sarılmışlardır..” ( Yunus-62, 63)

Allah’ın velisi-dostu olmak için: İman etmek ve takvaya sarılmak yani günahtan sakınmak,
korunmak doğru yola, Allah’a yönelmek gerekir. Daha abartılı, aşırı, riya bulaşmış yollara gerek
yoktur.. Olgunlaşmak, derinleşmek, ulaşmak, ermek, bir olmak arayışı içinde; dinin özünden,
esasından uzaklaşma tehlikesini gözardı etmemek gerekir.

De ki “Ey kitap sahipleri! Ancak Allah’a kulluk edelim. O’na hiçbir şeyi eş, ortak koşmayalım.
Allah’ın dışında kimimiz kimimizi ilahlar, veliler, efendiler edinmesin..” (Aliimran-64)
“Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz,  o takdirde mutlaka hüsrana uğrayanlar olursunuz..”
  (Müminun- 34)
“Biz şeytanları inanmayanların, ortak koşanların velisi-dostu yaptık..” (A'raf-27)

Müminler Allah’ın velisidir-dostudur. Müşrikler şeytanın dostudur-velisidir.
Kur’an sadece Allah’a ve resule itaat etmemizi emreder. Hz. peygamberden başka bir insana, velilere, şeyhlere, vb. itaat edenlerin, onları putlaştıranların, eş, ortak koşanların hüsrana uğrayacağı yukarıdaki ayetlerde bildirilmiştir.
Furkan suresi 28. ayetinde ise, Allah’tan başka dost-evliya edinenlerin ahiret günü “ah ne olurdu,
falancayı dost-evliya edinmeseydim!”  diyeceği bildirilmiştir.

www.istekuran.com  sitesinde Hakkı Yılmaz konuyla ilgili görüşlerini şöyle açıklamıştır.

‘‘Veli’’ ‘’Evliyâ" sözcüklerinin (İslâm dışı ) kavramsal anlamı:
"Velî". " gizli bilgiler ile donanmış, zaman ve mekan bağlarının dışında kalan, Allah tarafından özel himaye gören kimse" demektir. İki türlü Velî vardır: Biri gizlidir. Tanrı sırlarına erdiği için kendini
saklar, kim olduğunu bildirmez. Bunlara "Tanrının makbul kulları" denilir.
İkincisi: Herkes tarafından bilinen, tanınan ve sayılan Velîlerdir. Bunlar daha çok tarikat ve cemaat
 ileri gelenleridir. Velîler, Gayb âlemi denilen görünmez, bilinmez yerlerden haberler getirir,
insanların içini, içinden geçeni bilir ve haber verirler.(!)
"Velî"`nin çoğulu "Evliyâ"`dır. Yani Evliyâ demek Velî`ler demektir. Ama zaman içerisinde "Evliyâ" sözcüğü çoğul anlamını yitirip, tarikat ve tasavvuf çevrelerinde özel, bir tekil anlam kazanmıştır.
Buna göre "Evliyâ": "Olağanüstü yeteneklerle donatılmış, keramet sahibi kimse" demektir. Evliyâ tabirinin içine Üçler, Yediler, Kırklar, Abdal, Aktap, Evtad, Nükeba ve Nüceba denilen kimseler
de girer.
Tasavvufa ait yazılmış kitaplarda "Evliyâ" için iki anlam verilir. Birincisi: Allah`ın kendilerini koruduğu, dost edindiği kimseler. İkincisi: Devamlı ibadet eden, Allah`tan gelen her şeye rıza gösteren kimseler. Bunlar insanlara daima iyi davranırlar. Bütün insanlar için Allah`tan rahmet dilerler. İntikam, kin ve 
hırs gibi kötü duygulardan uzak yaşarlar. Yeryüzünde hiç kimseye düşmanlık beslemezler.......... 
"Evliyâ"`nın zühd, takva ibadet ve muhabbetle eriştiği dereceye "velâyet" mertebesi denilir.
 Bu mertebeler de kişisine göre "velâyet-i suğra" (küçük evliyâlık), "velâyet-i kübra" (büyük evliyâlık) ve "velâyet-i ulya" (en yüce evliyâlık) mertebeleridir..........
"Velâyet" derecesine ulaşan kimselerde Tayy-i mekan ( bir anda uzak mesafelere gitme, ayni anda
 değişik yerlerde bulunabilme), Tayy-i zaman (aynı anda birden çok yerde bulunma, geçmiş ve gelecekte yaşama), su üstünde yürüme, havada uçma gibi kerametler vardır..(!).
Evliyâüllah`ın öldükten sonra tasarruflarını sürdürdükleri, etkilerini gösterdikleri kabul edilir.
Bu yüzden onların mezarları, türbeleri ziyaret edilir, orada adaklar adanır, onlardan medet umulur.
"Velî", "Velîyyüllah", "Evliyâ" sözcükleri, yukarıda açıkladığımız anlam ve kabullerle saf beyinlere yerleşince, bunlarla ilgili bir çok teferruat da üretilmiştir.
 Kimdir bunlar?
"Üçler", "Yediler", "Kırklar", "Kutuplar", "Kutb- ul Aktaplar", "Gavslar", "Gavs- ul a`zamlar",.... . "
Çevremizde görmekteyiz ve duymaktayız ki her tarikatın şeyhi, her cemaatin ileri geleni "Evliyâ"`dır, Velîyyüllah’tır, Gavs’tır, Kutup’tur. Üçler’dendir, Yediler’dendir, Kırklar’dandır. (Lâtlar, Menâtlar, 
Uzzâlar, Hubeller gibi putlar artık isim değiştirmiştir. ) Bunlara izafe edilen su üstünde yürüme, ateşten etkilenmeme, havada uçma, uzak yerlere kısa zamanda gitme, kalplerden geçenleri bilme, yetiş ya hazret dendiğinde denizin ortasında boğulmakta olana yardıma koşma, rakiplerini taş etme vs. gibi keramet türü zırvaları bir tarafa bırakalım bu kimselerin kimisi Allah’a sekreterlik yapar, kimisi Allah’a başbakanlık yapar, kimisi Allah’ın  içişleri bakanlığını yürütür, kimisi Allah’ın bu dünyadaki işlerini yürütür; yağmuru-fırtınayı sevk ve idare eder, kimisi de çocuksuzlara çocuk verir... 
Kutuplar iki tanedir. Biri görünen alemi yönetir, diğeri gayb alemini. (Allah ne iş yapar ki ???!!!)
 N o t:
Bu görüşler, bu inanışlar, ne kadar zorlanırsa zorlansın Tevhîd dini İslâm’a yerleştirilemez.
İslâm dini bu şirk pisliğini kesinlikle kabul etmez. Bu saçmalıklar Hint paganizminin İslâm’a bulaştırılmasından başka bir şey değildir. Bu sapık ve saçma inançlar Rasülüllah ve sahabe
döneminde Müslümanlar arasında kesinlikle yoktu. Hiç görülmedi, duyulmadı....
Tasavvuf ve tarikat dinlerinin temel rükünlerinden biri olan "velîlik" inancı, yeni Eflatunculuğun, Maniheizm, Şamanizm, Budizm, Hıristiyanlık, Yahudilik, Paganizm, Zerdüştlük dinlerinin kırıntılarıyla 
oluşturulmuştur. Tabiidir ki bu aşure yapılırken biber ve tuz mesabesinde de İslâm’dan bir şeyler karıştırılmıştır. Bu sapıklığın temelinin Yahudilere ve Hıristiyanlara uzanışı bizzat Kur’ân tarafından da tescil edilmiştir......
İnsanoğlu şimdi olduğu gibi geçmişte de bir çok kuruntu sahibi olmuştur. Kimisi kendilerinin Allah`ın oğulları olduklarını, kimisi kendilerinin Allah`ın sevgilileri olduklarını, kimisi Allah`ın Yakınları (velîleri) olduklarını, kimisi cennete sadece kendilerinin gireceklerini, kimisi de cennet nimetlerinin kendileri için hazırlandığını ileri sürmüşlerdir... Yahudiler kendilerine yapılmış İlahî uyarılarla bu kuruntuları terk ettiler mi bilemiyorum ama, Ku’rân’ın lânetlediği Yahudi ve diğer batıl din mensuplarının kuruntuları, sapık inançları, inadına Müslümanlarca kabul görüp benimsendi; birileri ( evliyâüllah/Allah`ın yakın dostları, gönüldaşları) oldu. Hatta Allah kimisiyle dertleşti, kimisine karı oldu onunla sevişti, oynaştı, kimisine de sakalı bitmemiş oğlan oldu kendini ...................................
(Hâşâ, sümme Hâşâ) İnanmayanlar Milli Eğitim Bakanlığı yayınlarından meşhuuur "Menâkib-ül-Ârifin" adlı kitabın ikinci cildi sayfa 214’e ve Arif Pamuk’un "Rasulüllah’ın mübarek dilinden surelerin
 faziletleri" adlı kitabının 8.ve 9. sayfalarına bir göz atsın...’’

Aydın Tonga “Derin İslam” adlı kitabının 321, 326. sahifelerinde konuyla ilgili şunları yazıyor.

İslam dünyasının yaşadığı en büyük talihsizliklerden biri; bilimi, bilimsel çalışmaları yadsıyarak, kendini ilmi otoritenin kaynağı olarak sunan ‘tasavvufi bilge’  anlayışı  olmuştur…..  Tarikat ve tasavvuf ehlinin önderleri olarak toplumun karşısına çıkan şeyh ve evliyalar ilmi ve bilimsel konularda kendilerini rehber ve ilmin kaynağı olarak tanıtmışlardır. Öyle ki, onlara göre nasıl ki peygamberler ilmi doğrudan ilahi kaynaktan almışlarsa, evliyalarda, ilham/sezgi yoluyla yine doğrudan ilahi kaynaktan bilgi edinmişlerdir. İlham yoluyla elde edilen bilgi ‘marifet bilgisi olup, bu bilgi ile kalp ve gönül aydınlanmaktadır........
İmam Gazali meşhur eseri İhya’da , ilham ile meydana gelen ilmin vahiy ile hiçbir farkı olmadığını, tek farkın vahiyde ilmi getiren meleğin görülmesi olduğunu belirtir….  İbnül-Arabi’ye göre  Sufilerin kaynağı peygambere vahiy getiren meleğin kaynağı ile aynıdır. ” 

Muhammet Nur Doğan, "İslam’ı Kur’an’dan Okumak" adlı kitabının 176. sayfasında konuyla
ilgili görüşlerini şöyle açıklıyor. 

‘‘ şimdi biz ‘veli’ ve ‘velilik’ kavramlarını da, muhtevasını feci şekilde boşaltarak çığırından çıkardık, saptırdık ve onlara İslamdan önceki inanç dünyamızın yani şamanizmin ögelerini yükledik. O andan itibaren Kur’an’da bütün açıklığı ile tarif edilen ‘velillik’ ve ‘veli’ kavramı zihnimizdeki yerini şamanizmin kutsal ve olağanüstü kişilerine bıraktı. İslam’da oldukça fonksiyonel bir görevi ve Kur’an’ın anlam dünyasında çok önemli bir yeri bulunan ‘Allah’ı veli edinme’ inananların birbirlerini veli edinip inkarcıların ve münafıkların veliliğini kabul etmemeleri’ ve ‘Allah’ın müminlerin velisi olduğu’; ‘Yüce Allah’ın da, müminleri, takva ve ihsan sahiplerini kendisinin velisi kabul etmesi’ gibi çok önemli ve fonksiyonel din ve düşünce kalıplarını biz şaman inancının mistik kabulleri ile karıştırdık....’’

Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK

kuranpenceresinden@hotmail.com

SADECE İSLAM DİNDİR..

  Su insanlar için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su. Suyu içeriz, yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs....