14 Haziran 2015 Pazar

T A S A V V U F VE A K I L

‘‘Akıl yolu ile ancak avam tabakadan, sıradan bir mümin olunur.’’  
“Allah’a akıl yolu ile değil, ancak aşk ile ulaşılır.”
“Aşk durağında akılla bir daha görüşmemek üzere vedalaşılır.”
“Akıl çürük bir diştir, çektir kurtul.” (N.F.Kısakürek)
“Akıl meclisimizden yalın ayak kaçtı. Çünkü biz akıl hududunun dışındayız.” (Mevlana)
“Akıl, aşk ve vecd ile anlaşılabilen ilahi hakikatler karşısında çamura saplanmış eşeğe
   benzer. Kafa-akıl inkar eder, gönül ikrar eder.” (Mevlana)
“Aklın kulağını tuttum, ‘ey akıl’ dedim çık dışarı, bugün senden kurtuldum. Ey akıl elini benden 
  çek,ben bugün akılsızlığa ulaştım, ona bağlandım.” (Mevlana- Divan-ı Kebir.)

Bunlar tasavvuf ehli  sufi söylemleridir.
Mürşitler, sufiler, dervişler, ermişler de  Allah’a ulaşma, O’nunla bir olma maksadının aklın sınırlarını zorlayacağını ve akılla bağdaşır olmadığını anlamış olmalılar ki,  Allah’la bir olmak için aklı bir kenara bırakmanın ve irasyonel-akıl dışı; duygu, aşk, sezgi gibi mistik yaklaşımların gerektiğini söylemişlerdir.
Oysa, akıl dışlanınca basiret denen gönül gözü görmez hale gelir. Gönül akıldan bağımsız değildir.
Gönül gözü: İdrak kabiliyetidir, basirettir; önce akıl ile algılamak, kavramak sonra inanmak, benimsemek, içselleştirmektir. Gönül gözü sezgilerle değil, ancak akıl yardımıyla görür.  

“Sezgi derken kastettiğim şey, duyuların değişken tanıklığı ya da düzensiz bir doğaya sahip olan hayal gücünün aldatıcı yargısı değil; dikkatli bir zihnin anladığı şeye dair hiçbir kuşku bırakmayacak kadar belirgin ve net kavrayışıdır........  Sezgi: Sağlıklı ve dikkatli bir zihnin açık algısıdır; yalnızca aklın ışığından doğmuştur...” (Descartes – Aklın Yönetimi İçin Kurallar – S:14)


 İnsan: Fiziki ve manevi yapısıyla; aklı ve duygularıyla çok yönlü en donanımlı varlıktır.
Allah’ın insanlara lütfettiği, bizleri diğer canlılardan ayıran, onlara üstün kılan en önemli
özelliğimiz aklımızdır. Allah’ın sadece insanlara bahşettiği bu değeri terk ederek, dışlayarak
Allah’a ulaşmak mümkün olabilir mi.?  Böylesine akıl dışı bir yaklaşım kabul edilebir mi.?
Kur’an’da en çok vurgulanan konulardan birisi de akletmemiz, aklımızı çalıştırmamız, bilgi,
ilim sahibi olmamızdır. Kur’an, akıl sahiplerine hitap eder. Aklını işletmeyenleri  ise kınar.

“Allah hikmeti dilediğine verir. Gönlünü ve aklını çalıştıranlardan başkası düşünüp anlayamaz..” (Bakara-269)                
“Ey  AKIL sahipleri!” (Bakara-179,197--Maide-100)
“Allah katında yaratılanların en kötüsü, akıllarını işletmeyenlerdir..” (Enfal-22)

İnsanın gerçek  gücü, akıl ve duygu birlikteliği, senteziyle ortaya çıkar.
Aklımızın ve duygularımızın birlikte onayladığı kararlarımız, eylemlerimiz sonucunda başarılı,
mutlu olabiliriz.  Aklın onayını almadan,  aklı dışlayarak sadece duygularla, hislerle hareket
ederek  doğruya, güzele, başarıya, mutluluğa ulaşmak mümkün değildir..

“Akıl imandan önce gelir. Gerçek imana ancak akıl yoluyla ulaşılır..” (İbn Rüşt)

Akıl ve iman birbirinin alternatifi değildir, birbirinin zıttı hiç değildir. Akıl Tanrı’nın temsilcisidir.
Akla güvenmeyen Kur’an’a da güvenmez. Kur’an’ın ilahi özelliğini anlayan, onaylayan akıldır.
Tasavvufçuların aklın yerine kerametleri, duygusallığı ve dengesiz, ölçüsüz hayalleri, gizli, sihirli
öğretileri koymaları anlaşılmaz tavırlardır. Aklı dışlayarak Allah’a ulaşmak, O’nunla bir olmak bir yana, ancak akılla iman edebiliriz. Aklımızı kullanarak Allah’ın varlığını anlar, birliğine inanır, iman ederiz.
Salih bir iman için öncelikle sağlıklı bir akıl gerekir.  Akıl gerçek imanı kalplerimize ulaştırmak için kullanabileceğimiz tek yoldur. Aklı olmayanlar, ruhi - psikolojik hastalıkları olanlar sorumluluk ehli değildir, dini yükümlülükleri yoktur.

Kur’an’ın bir adı da Furkan’dır. İyiyi kötüden, hakkı batıldan ayıran demektir.
Aklın görevi de iyiyi kötüden ayırmaktır. Furkan; Kur’an’ın ve selim aklın sıfatıdır.  
Allah bizlere  yolumuzu aydınlatacak nur-ışık olarak Kur’an’ı, Kur’an ise  aklı işaret etmiştir.
Kur’an’ı aklın klavuzu yapmalıyız. Akıl olmazsa din geçerli ve kalıcı olmaz. Akıl ile dinin birleşip kuçaklaşması; akıl yoluyla Kur’an mesajının anlaşılması, benimsenmesi, bilinçli olarak iman edilmesi Nur suresi 35. ayette bildirilen nur üstüne nurdur..
Akıl, özgür irade ve diğer manevi değerlerimiz Allah’ın insanlara verdiği  emanettir. (Ahzap-72)
Aklını kullanmayan veya yanlış, kötü yönde kullanan insanlar ve manevi değerlerini dünyevi
çıkarlar için erozyona uğratanlar Allah’ın emanetine ihanet etmiş olurlar.

‘‘Tarikatler ortaya çıktıktan sonradır ki, ‘düşünmeyen adama’ ihtiyaç duyulmuş, daha doğrusu,
tarikat şeflerinin işini kolaylaştırmak için, düşünen adam engeli bertaraf edilmek istenmiştir ve
 çare aklın prangalanmasında bulunmuştur. Aklın bloke edilmesi İslam düşüncesine Gazali ile girdi. Gazali’nin söylemleri yaşadığı devrin papası ile tıpa tıp aynidir..... Gazali üzerinde Hıristiyanlık etkisi
bir çok araştırmacı tarafından gündeme getirilmiştir....’’ (Yaşar Nuri Öztürk- Dincilik S:30)

“Allah insanlara akıl vermiştir. İnsanlar aklın ilkelerine dayanarak doğru bilgiyi elde ederler.
Akıl ile vahiy beraber çalışırsa, insanlar doğru bilgiyi elde ederler. Bu ikisinin yanında şahsi tecrübeler de bir ilim kaynağıdır. Bu üç kaynağın (akıl-vahiy-tecrübe) dışında  kendilerini sorumlu tutacak veya kendilerine baskı yapacak herhangi bir ilim kaynağı kabul edilmemektedir.... Allah’tan yani vahiyden  sonra ilim kaynağı insanın kendisidir...”  
(Hüseyin Atay-İslam’ı Yeniden Anlama-S:83)

Asırlar önce, bilimin bu kadar gelişmediği devirlerde; Allah’a varmak için akıl ve bilim yolu yetersiz görülerek dışlanmış ve duygu, aşk, keramet yolu denen Kur’an ve akıl dışı mistik, ezoterik öğretilerin etkisiyle tasavvuf kabulleriyle Allah’a varmanın yolları aranmıştır. Bu arayışlar toplum üzerinde “afyon etkisi” yapmıştır.. Artık bilim, teknoloji çağında yaşıyoruz, akıl dışlanabilir mi.? Günümüzde, tasavvuf kabullerinin aksine, tasavvuf kültürünü yalanlarcasına  akıl ve aklın ürünleri olan bilim ve teknoloji yardımıyla Allah’ın varlığı, birliği ispatlanmıştır. 
Bing Bang teorisi, evrenin oluşumu, yaşamın başlaması gibi Kur’an’da bildirilen bir çok konunun nasılı, niçini, mahiyeti, bilimsel çalışmalarla büyük ölçüde anlaşılmıştır. Allah’ın varlığını, birliğini ve yaratılışın kurallarını anlamanın akli , bilimsel temelleri vardır.. Bu konuda detaylı bilgi edinmek isteyenlere Caner Taslaman’ın Bing Bang ve Tanrı adlı kitabı ile  Emre Dorman’ın Modern Bilim: Tanrı Var adlı kitabını okumalarını öneririm.

Rasyonel düşünmeyi; aklı ve özgür iradeyi dışlayan yaklaşımlar, felsefeler İslam’la bağdaşmaz.  Kur’an, düşünmeyi, akletmeyi kutsal, yüce bir  faaliyet,  ibadet olarak görmüştür.
Akıl ve düşünme kelimeleri Kur’an’da yalın halde değil; her zaman fonksiyonel, fiil halinde yer almıştır.
Kur’an’da yaklaşık 700 ayette  ‘‘Düşünmez misiniz? Hala düşünmüyor musunuz? Hala düşünüp ibret almıyor musunuz? Düşünesiniz diye. Ama düşünen mi var? Aklınızı işletmeyecek misiniz? Anlamanız için.  Anlayan mı var? Aklınızı kullanıp anlamanız için. Akledenler için. Akıl sahipleri için. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız? Hala aklınızı işletmeyecek misiniz? Hala aklınızı çalıştırmayacak mısınız? Düşünmediler mi ki? Düşünüp anlamıyor musunuz? Düşünün bakalım” şeklinde akla, düşünmeye ve  anlamaya işaret eden, sevk eden ifadeler kullanılmıştır. Aklı dışlamak aslında Kur’an’ı dışlamaktır.
Yüce Allah, aklını kullanmayanlara, aklı dışlayanlara bakın ne yapıyormuş.

“Allah pisliği-kötülükleri aklını kullanmayanların-iman etmeyenlerin üzerine yağdırır..” 
(Yunus-100)

İman etmenin ancak aklı kullanarak, akıl ile mümkün olacağı ve akılını kullanmayanların pisliğe,
küfre batacağı bildirilmiştir.

Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK

kuranpenceresinden@hotmail.com

SADECE İSLAM DİNDİR..

  Su insanlar için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su. Suyu içeriz, yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs....