Riba kelimesi Kur’an’da 6 ayette geçer; faiz kelimesi ise Kur’an’da yer almaz.
(Bakara- 275, 276, 278
Aliimran-130 Nisa-161 Rum 39)
Riba = Faizdir demek yanıltıcı olur, ribanın anlamı daraltılmış olur.
Riba: Kapitaldeki her türlü haksız artış demektir. (Ragıp el-Isfahani el-Müfredat)
Kur’an’a göre mal ve hizmet ticareti; alış veriş meşrudur,
riba haramdır.. (Nisa-29)
Tefecilik de haramdır, rüşvet almak ve Deniz Feneri türü yolsuzluklar da haramdır..
Servetteki artış meşru yollardan, emek harcanarak, risk alınarak ticaret yapılarak elde edilmiş olmalıdır. Bu anlamda her türlü yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, imar değişiklikleri vb. yollarla rant kazançları gibi meşru olmayan yollardan elde edilen kazançlar riba hükmündedir. Daha geniş anlamda ülkeler bazında talan, yağma, sömürü, emperyalizm de riba hükmündedir.
Servetteki artış meşru yollardan, emek harcanarak, risk alınarak ticaret yapılarak elde edilmiş olmalıdır. Bu anlamda her türlü yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, imar değişiklikleri vb. yollarla rant kazançları gibi meşru olmayan yollardan elde edilen kazançlar riba hükmündedir. Daha geniş anlamda ülkeler bazında talan, yağma, sömürü, emperyalizm de riba hükmündedir.
İhtiyacı olan birine belli bir süre için 50 adet
cumhuriyet altını verip süre sonunda 55 adet cumhuriyet altını alırsak aradaki
5 altın fark riba olur. Süre sonunda
yine 50 adet altın alırsak servetimizde artış olmayacağı için ribadan
bahsedilemez. Burada altın yerine başka bir maden veya herhangi bir mal da
olabilir. Örneğin bir köylü vatandaş ihtiyacı olan komşusuna 100 kilo
tohumluk buğday vermiş olsun; sonra verdiği buğdayı 110 kilo olarak geri alırsa aradaki 10 kilo riba olur.
Borç veren kuruluşlar; bankalar, ikrazat kuruluşları,
tefeciler enflasyonun üstünde-enflasyondan arınmış kâr tutarını gerçek-reel kârları olarak kabul ederler. Kur’an
işte bu tutarı riba olarak kabul eder.
Günümüzde kullanılan banknot-kağıt paraların üzerinde nominal
değerleri yazar.
Paranın reel değeri ise, piyasa koşullarında oluşan satın
alma gücüdür.
Bir çok alim paranın piyasa şartlarında oluşan alım satım-satın
alma gücünü koruyan, enflasyonla orantılı artışı riba olarak kabul etmez.“Enflasyondan ötürü değer kaybına uğrayan
paraların ödünç verilmesinde paranın
değer kaybı kadar bir fazlalık riba hükmüne girmez”
derler. (Y.N. Öztürk Kur’an’ın Temel Kavramları S: 444)
"Değeri değişen paranın kabz günündeki değeriyle ödenmesini öneren Ebû Yûsuf’un İmam Muhammed’in de belli ölçüde katıldığı bu görüşü günümüzde, ödünç alınan para iade edilirken ödünç süresi içinde satın alma gücünde meydana gelen değer kaybının da telâfi edilmesi gerektiği tezinin önemli dayanaklarından birini teşkil eder." https://islamansiklopedisi.org.tr/karz
Eskiden paralar altın (dinar)
gümüş (dirhem) gibi değerli madenlerden
yapılırmış. Paranın değeri
madenin değeri ile orantılı olurmuş. Günümüzde ise paranın
değerini, satın alma gücünü ülkenin
ekonomik ve siyasi gücü ile küresel koşullar
belirlemektedir.
Eskiden enflasyon nedir bilinmezmiş; paranın satın alma
gücü yıllar geçse de değişmezmiş; reel değer, nominal değer ayrımı yokmuş. Günümüzde
enflasyon ve daha bir çok çeşitli, çetrefilli ekonomik kavramlar ve sorunlar
vardır. Bu sorunlar birbirleriyle bağlantılı olduğu için diğerlerinden ayırıp
bir sorunu, örneğin faiz sorununu tek başına çözmek mümkün değildir.
Enflasyon, bütçe açığı, ödemeler dengesi, cari açıklar ve en önemlisi paraya ihtiyaç oldukça faiz de olacaktır. Günümüzde faiz: Paranın kirasıdır.
Ekonomik sorunlarla topyekun mücadele etmek gerekir. Bu sorunlarla
topyekun mücadele edebilmek için ümmet, millet olarak topyekun Kur’an’a tabi olmak gerekir. Ekonomik
yapıda köklü değişiklikler gerekir. Öncelikle israfa son vermek gerekir, tüketim toplumu
değil, üretim toplumu olmak gerekir.
İhtiyaçlarımızı borçlanarak değil, öz kaynaklarımızla çalışarak, üreterek karşılamamız gerekir.
Sosyal paylaşımı, yardımlaşmayı arttırmak, yaygınlaştırmak
gerekir.
Yüksek faiz oranları kapitalin belli ellerde, yerlerde toplanmasına neden olur,
geniş halk kitleleri belli kişi ve kurumlara borçlu ve dolayısıyla tabi olmak
zorunda kalır. Faiz sistemi insanı, toplumları köleleştirir.
İslam insanların özgür yaşamalarını ister, servetin belli
ellerde toplanmasını istemez. İhtiyaç fazlası tutarın Allah yolunda infak
edilmesini ister. Maddi sıkıntı içinde olanlara bir de faiz yükü ilave ederek
borç vermemizi değil, zekat vermemizi bu şekilde servetimizi
arındırmamızı ister..
“İslami bankacılık - Faizsiz bankacılık” sloganı hile-i
şeriye oyunudur. Bu kurumların diğer bankalardan farkı yoktur. Sadece Faizin adını değiştirerek dinsel
hassasiyeti olan insanları kandırmaya çalışırlar.
Faizsiz bankalar sermayeyi ortaklık yöntemi ile toplayıp
ticari faaliyetlerde değerlendirerek elde edilen kazancı sermaye sahibiyle
paylaşmak üzere; adeta çok ortaklı, halka açık şirket gibi faaliyet göstermek üzere kurulmuşlardır. Bu kuruluşlar günümüzde
ticaret görüntüsü verilmiş kredi yöntemlerini kullanırlar. Yani yaptıkları
işlemlerin çoğu görüntüde ticaret, gerçekte ise faizli kredidir. Bu
kuruluşların faizsiz bankacılık uygulamasının kuruluş felsefesine uygun olarak
işlev görmesi için onları buna zorlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK
vedatakbasak@hotmail.com