27 Temmuz 2015 Pazartesi

TEKAMÜL -Beşerin insan olma serüveni..

İnsanın tekamül süreci  beşer-biyolojik anlamda insansı canlıdan gerçek anlamda  insan olma sürecidir. 
İnsanın varoluşu ve yaşam süreci zorunlu bir tekamül sürecidir. Sıratı müstakim yolunda olan, Yaratan’ın iradesine, varoluşun ilahi kurallarına tabii olarak yaşayan ve Hz. peygamberin ahlakını örnek alan insan tekamül yolunun yolcusudur. Sürekli ve sonsuza doğru ebedi bir gelişim süreci içindedir.
Kainat var olduğu, yaradılış devam ettiği sürece varlığın tekamül serüveni devam edecektir.
Tekamül sürecinde Allah’ın gösterdiği  yolun-sırati mustakimin zıttı, şeytanın yoldur.
Sırati mustekimden ayrılan kişi şirk yoluna girer ve nefsini şeytana teslim ederek şirk yolunda ilerler.
Yüce Allah her her iki yolu da göstermiştir ve insana seçim imkanı-irade vermiştir.
“Biz ona iki yolu da göstermedik mi...?” (Beled-10)
İnsan, toplumsal, tarihsel etkilerden, nefsin heveslerinden, kendisini kendinden koruduğu ölçüde  
özgürleşir ve  tekamül sürecinde yol alır. Beşer özgür ise; kendi iradesi ile bilinçli seçim yapabiliyor ise insan olma yolunda ilerler. Özgürlüğü çevresel ve nefsi etkilerle kısıtlanmış, sınırlanmış cebir altındaki kişi ve toplumlarda gelişme, ilerle olmaz. Tutucu, gerici kültürlerde, baskıcı yönetimlerde, terör ortamında toplumlar gelişemez. Kişi emperyalizmin kölesi veya paranın şöhretin, makamın esiri olursa iradesini özgürce kullanmaz, tekamül yolunda ilerleyemez. 

Yaratılışın, sünnetullahın ilahi gücü, enerjisi ile akıl ve ahlak tekamül sürecinin ana unsurlarıdır.

Fıtratın yönü daima ileriye, iyiye, güzele; tekamüle doğrudur. Akleden, düşünen, çalışan, üreten insanlar Allah’ın iradesi yönünde salih amel işleyerek fıtratlarına uygun olarak tekamül sürecinde ileriye doğru yol alırlar yaşadıkları çağın evrensel değerlerini oluştururlar. Fıtrat treni tekamül yolunda hiç durmadan ileriye doğru yol alırken birileri “ben ileriye doğru gitmek istemiyorum” diyerek trenden inmeye kalkarsa, “ben bu istasyonda ineceğim” derse veya geriye doğru gitmeye çalışırsa fıtratla çelişir. Tekamül seyrinde yerinde sayan veya geri kalan nefisler kendilerine ve çevrelerine zarar verirler. İnsanoğlunun tekamül serüveninin negatif unsuru olurlar.

Tekamül yolu düşüp kalkmaların, deneme yanılmaların, hataların olumluluk ve olumsuzlukların,
iniş çıkışların birbirini izlediği  azap ve acı dolu zorlu bir süreçtir.
 “Yemin olsun ki, insanoğlunu zorluklar için yarattık..” (Beled-4)

Yaratan Ahad’tır-tektir, birdir. Samed’tir-hiç kimseye, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Herkes O’na muhtaçtır. insanlar ve diğer yaratılanlar ise  birbirinden farklı ama ayni zamanda birbirlerini tamamlayan, anlamlı kılan özelliklerle çifti-zıttı, eşi ile birlikte yaratılmıştır.
Yaratılan hiç kimse, hiç bir şey tek başına yeterli ve anlamlı değildir.
Yaratılışın özünde dualite, polarite ilkesi vardır. Tekamül sürecinin özünde ise diyalektik; zıtların ilişkisi vardır. Diyalektik felsefenin esası yaradılışın özündeki dualite ilkesidir.
Zıtların ilişkisinden oluşan sentez, diyalektiğin ve tekamülün esas etken unsurudur.
Sentez, süreç içinde tez halini alır ve kendi antitezini yaratır, bundan yeni bir sentez oluşur.
Tekamül süreci  bu dinamik diyalektik yapı içinde yol alır. 
İtaat etmeme özgürlüğünün olmadığı yerde sevap ve günahtan bahsetmek mümkün değildir.
Dinin ana hedefi olan ahlaklılık, insanlara günah işleme, cehenneme gitme özgürlüğünün de verildiği atmosferde vücut bulur..  

İyiyi ve güzeli takdir, kötüyü ve çirkini tanımakla mümkündür.   
Kirli suyu tanımayan, temiz suyun kıymetini bilemez. Temiz kalmak isteyen, kirli su ile de yıkanmasını bilmelidir.
Yaratılanlar arasında organik bağ vardır. Bir şeyin her şeyle ve her şeyin bir şeyle ilgisi kaçınılmazdır.
Bir şeyin eylemi her şeyi; her şeyin eylemi bir şeyi etkiler. 
İnsan mikrodan makroya varlığın her şeyi ve her boyutuyla ayni anda etkileşim halindedir.

Bazı kişilerin iddia ettiği gibi insan zihni “boş levha” değildir. Biyologlar ve psikologlar tüm primatların
bir çeşit ahlaki değerlere sahip olduklarını söylerler. Bilim insanlarına göre insanoğlunun yüzyıllar boyu sahip olduğu ahlaki değerler evrilmiş adaptasyonlardır. 
İnsan doğuştan adalet, dürüstlük, samimiyet, korku, sevinç, utanma gibi manevi, duygusal, ahlaki
değerlerle donatılmıştır. Bu değerler insanın fıtratında vardır, sonradan tesadüfi süreçlerle elde edilmiş değildir. Allah’ın bizlere emanet ettiği RUH; akıl, irade ve manevi, ahlaki değerlerimiz, erdemlerimizdir. İlk yaratılışta bilincimize yüklenen eşyanın isimleri; tabiatın- varlıkların hakikatini, yaratılış özelliklerini idrak etme, sünnetullahın kurallarını, ölçülerini,  keşfetme, tanımlama, yorumlama, öğrenme ve bilgi üretme, ilim yapma yetisidir. Bu faziletler Allah’ın iradesini ifa etmek için; O’nun iradesine uygun yaşamak için doğuştan sahip olduğumuz hikmetlerdir.. (Bakara-31 Hicr-29 Secde-9 Sad-72)  Kur’an, sahip olunan bu sorumluluğu layıkıyla taşıyabilecek olgunluğa ulaşmış, tekamül etmiş nefisler ister.
İslam ahlakı; öncelikle tevhide mutlak sadakati ve Allah’ın iradesine uygun yaşamayı gerektirir.
Çalışıp, gayret gösterip barış, esenlik içinde yaşayan bir toplum ve medeniyet kurmayı gerektirir. 
Salih amelin zıttı; kötü, zararlı amel-eylemdir ve tembelliktir. Salih amelin zıtları olan zararlı, kötü ameller sergilemek ve tembellik etmek tekamül sürecinin önündeki engellerdir.

Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK

kuranpenceresinden@hotmail.com





SADECE İSLAM DİNDİR..

  Su insanlar için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su. Suyu içeriz, yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs....