3 Temmuz 2015 Cuma

R A B I T A

“Yazıklar olsun size ve Allah’ın berisinden taptıklarınıza! Siz hala aklınızı kullanmayacak 
    mısınız?” (Enbiya-67)                                                                  
“Allah dışında yakardıklarınız sizin gibi kullardır..” (Araf-194)
“ O’nun dışında nelere-kimlere kulluk ediyorsunuz.? Sadece bir takım isimlere ki, adlarını siz ve
    atalarınız koymuştur..” (Yusuf-40)

Rabıta: İrtibat sağlayan, aracı yapılan demektir. Müridin mürşidini kendisi ile Allah arasına aracı-vasıta olarak koymasıdır.
Tasavvufçulara göre ‘‘kutup’’ en büyük velidir. Bütün‘‘erenlerin’’ başıdır. (!)
Allah’ın şefaati, yardımı, lütfu kutuplar ve diğer mürşitler aracılığı ile ihtiyaç sahiplerine ulaşır. (!)     

Nakşibendi tarikatinde ve Süleymancılar arasında  yaygın olarak uygulanan rabıta şöyle yapılır:
Mürit abdestli olarak, kıbleye dönerek yere oturur. Şeyhinin iki kaşının ortasını hayalinde canlandırarak Allah’ı zikreder, yardım diler. Şeyh’e himmet edilir; aracı, erdirici ‘‘ara kablo’’  fonksiyonu yüklenir.
Bu şekilde şeyhin aracılığı ile duaların kabul olacağına, Allah’ın rızasının kazanılacağına inanılır.
Fotoğrafın icadından sonra rabıtayı fotoğrafa bakıp yapan modern (!) Nakşibendiler de olmuştur.
Rabıta uygulaması dört başı mamur apaçık bir şirktir.

100 küçük 10 büyük taş yardımıyla okunan dua ve zikirlerin sayıları ayarlanarak yapılan zikir merasiminden sonra tarikat büyüklerinin isimleri okunarak onlardan feyz ve yardım almaya çalışmak da şirktir. Yardım sadece ve aracısız olarak Allah’tan istenir..

Abdulkadir Geylani, tasavvufçular ve tarikatçiler tarafından ilahlaştırılıp ‘‘gavs’’ ilan edilen
“evliya”ların en ünlülerindendir. İnsanların ve cinlerin rehberi olarak kabul edilir. Yaklaşık sekiz
asır önce ölmüş olmasına rağmen, Allah ile kullar arasında halen aracılık yaptığına ve ihtiyaç
sahiplerine Allah’ın yardımını ulaştırdığına inanılır. Bağdat’taki türbesi tapınak haline getirilmiştir.
Tevhid inancında, beşerlere insan üstü ilahi özellikler vermek, birilerini Allah’ın sıfat isimleriyle
anmak tam bir sapmadır. Bunun Mekke’li müşriklerin putlarını Allah’a ortak, aracı, şefaatçi koşmasından hiç bir farkı yoktur.
                                                                                   
 Mekkeli  müşriklerin Allah ile aralarına şefaatçi, aracı olarak koydukları büyük putlarının isimleri:
Lat, Menat, Uzza, Vuud, Suva, Yuuk ve Hubal’dır. Günümüz eş koşucu müşriklerinin aracı ve şefaatçi kıldıkları putlarının isimleri, ünvanları ise: Abdulkadir Geylani, Gazali, mehdi, mezhep imamları, 12 imam, şeyhler, dervişler, ermişler, pirler, evliyalar, sufiler, gavslar, kutuplar, üçler, yediler, kırklar,  hocaefendiler, muhteremlerdir.

Nakşilere göre, özellikle Halidiyye koluna göre, rabıtasız Allah’a ulaşmak, fena fillah/Allah’ta yok olma hali mümkün değildir.  Bu yüzden buna İslam’ın en birinci şartı emriymiş gibi önem verirler. Şeyhe intisap etmeyen zaten şeytanı rehber edinmiş olur. Yani şeytan onun şeyhidir.(!)
Rabıta Hindistan kökenlidir. Rabıtayı Hindistan’dan getirip Ortadoğu’da bunu yapan Halid-i Bağdadi’dir. (1778-1826)  Rabıta İslam alemine bundan 180-200 sene önce sokulmuş bir bidattır.
Rabıta; Hind Budistlerinden alınan yogo ve meditasyonun İslami renklere boyanıp Müslümanlara yutturulmasından ibarettir. Zaten Halid-i Bağdadi’nin hocası Hindistanlı, Abdullah Dehlevi’dir.
(Saadettin Merdin – İslamın Pavlusları – S:73)  

Ankebut suresi 41. ayetinde, Allah’ın berisinden veliler edinenlerin, aracılar, erdiriciler arayanların,
şirke sapanların durumu dişi ankebut örümceğinin ağına düşmüş erkek örümceğe benzetilir.
Dişi örümcek erkek örümcekten faydalandıktan sonra onu zehirleyerek öldürür sonra da yer.  
Allah’la kullar arasına giren şirk unsurlar da tıpkı dişi ankebut örümceği gibi insanların zaaflarından yararlanarak onları maddi, manevi sömürdükten sonra işleri bitince insanların inançlarını,  maneviyatlarını zehirler, onları şirk günahına mahkum ederler.

Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK

kuranpenceresinden@hotmail.com

SADECE İSLAM DİNDİR..

  Su insanlar için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su. Suyu içeriz, yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs....