28 Mayıs 2015 Perşembe

Kur'an çocuk yaşta evliliğe onay vermez. EVLİLİK - NİKAH

İnsan yaşamını fıtratına uygun sürdürmelidir.
Ergenlik çağına gelenler, reşit olanlar evlenmelidir.
Kur’an erginliğe-olgunluğa ulaşanların; reşit olanların evlenme çağına geldiklerine işaret eder.

“Yetimleri, nikah çağına gelmelerine kadar gözetleyip deneyin. O zaman onlarda içinize sinecek
bir olgunluk-bedensel ve akli erginlik görürseniz, mallarını onlara geri verin..” ( Nisa-6)

Evlenme çağına gelip de evlenmek isteyenlere yardımcı olunmalıdır. (Nur-32)

Kur’an’a göre erkek ve kadın, biri olmadan diğeri tam olmayan iki yarımdır. Bu bütün ancak iki yarı bir araya gelince tamamlanır. Bu iki yarım birbirinin yerini tutmaz. Kur'an aileyi oluşturan iki temel unsur olan erkek ve kadının her ikisini birden zevc kelimresi ile tanımlar . Zevc “eş/çift” demektir.

Kur'an çocuk yaşta evliliğe onay  vermez. Kişinin malını, servetini idare edebilecek akli olgunluğa ulaştığı yaş ayni zamanda evlenme yaşıdır. Ancak bütün mezhepler çocuk yaşta evliliği onaylar ve bu konuda da Kur'an ile çelişirler..  Ülkemizde maalesef her üç evlilikten birinde kızlar çocuk yaşta evlendirilmektedir. 12-13 yaşında evlendirilen kız çocukları 14-15 yaşlarında daha kendileri çocukken çocuk sahibi olmaktadır.
Hz. Peygamberimizin Hz. Ayşe daha çocuk yaşındayken onunla nikahlandığı rivayetleri,  bu konudaki  yalan, yanlış bilgiler tarih boyunca Müslüman toplumlarda çocuk gelinler sorununu yaratmıştır.
Kız çocuklarını küçük yaşta çeşitli nedenlerle babası yaşındaki erkeklerle evlendirenler bunun peygamberimizin sünnetine uygun olduğunu iddia etmişlerdir. Oysa bu düşünce tamamen yanlıştır.. Başta Süleyman Ateş'in bu konudaki çalışmaları olmak üzere yapılan bir çok ciddi araştırmada Hz. Ayşe’nin peygamberimizle evlendiğinde 18-19 yaşlarında olduğu ortaya konulmuştur.  
Osmanlı zamanında 1917 tarihli “Aile Hukuku Kararnamesi” 4. maddesinde kızın 17, erkeğin 18 yaşını tamamlamış olması şart koşulmuştu.Daha sonra bu madde Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’nin onayıyla iptal edilmiş.
                                                                               * * * * *                                                                       
 Aile toplumu oluşturan ana unsurdur. Sevginin, huzurun kaynağıdır.
Yaratılışın özünde bulunan zevciyet, dualizim ilkesi gereği iki cins; kadın ve erkek olarak yaratılan insanlar ancak evlilik kurumuyla bir araya gelirler, birleşirler, aile olurlar ve çoğalırlar.

Kur’an’ın evlilik-nikah konusuyla ilgili başlıca hükümleri şunlardır:

** Aralarında asla tam bir adaletle davranılamayacağı için çok eşlilik değil, tek eşlilik
      tavsiye edilmiştir. (Nisa-129)
**  Birinci derece akrabalarla ve süt kardeşlerle evlenmek haramdır. (Nisa-23)
       
Kişiler özgür iradeleri ile evliliğe karar vermelidirler. Kadının veya erkeğin evliliğe rızası olmadan kıyılan nikah geçersizdir.            
Ailelerin, törelerin baskısıyla gençlerin istemedikleri, beğenmedikleri kişilerle zorla evlendirilmeleri; berdel, beşik kertmesi gibi uygulamalar Kur’an’dan onay almaz. 
                                                                                     
Evlenmeyi düşünenler  birbirleriyle örfe uygun şekilde, makul sınırlar içinde görüşürler, konuşurlar, tanışırlar; anlaşırlarsa, gönülleri birbirlerine ısınırsa, birlikte mutlu olacaklarına inanırlarsa evlenmeye karar verirler. Erkek kadına evlenme isteğini iletir; evlenme teklif eder. (Bakara-235)

**  Nikah imkanı bulamayanlar, evlenemeyenler iffetlerini korumalıdırlar, zinadan, günahtan 
         uzak  durmalıdırlar. (Nur-33)
** Müşriklerle ve inançsızlarla-ateistlerle evlenmek haramdır.

“.......sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanların (Yahudi ve Hıristiyanların) iffetli hanımları da mehirlerini verdiğiniz takdirde; iffetinizi korumanız, zinadan uzak kalmanız ve şunu-bunu dost tutmamanız şartıyla size helaldir..” (Maide-5)

Maide suresinin 5. ayetine istinaden Yahudi ve Hıristiyanlarla evlenmenin caiz olduğu inancı yaygındır. Ancak bu konuda aşağıdaki ayetlerin de göz önünde bulundurulması gerekir.

“.........Müşrik kadınlarla, onlar iman edinceye kadar evlenmeyin..........Müşrik erkeklerle de onlar iman edinceye kadar nikâhlanmayın....” (Bakara-221) 

Bakara suresi 135. ayeti Yahudi ve Hıristiyanların ortak koşan-müşrik olduklarına işaret eder.
Bilindiği gibi Hıristiyanların büyük çoğunluğu baba, oğul, kutsal ruh; teslis inancına sahiptirler Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu ve ilah olarak kabul ederler.
Yahudilerin bir çoğu da Hz. Uzeyir’in Allah’ın oğlu olduğununa inanırlar.
Tanrı’ya -çoğul bir ifade olan- “Elohim” derler. Yahudi krallarının Tanrı’nın oğlu olduğuna inanırlar, bunlar açık şirktir. 

“Yahudiler: ‘Uzeyr, Allah’ın oğludur.’ dediler; Hıristiyanlar da: ‘Mesih, Allah’ın oğludur’ dediler. Kendi ağızlarının sözüdür bu. Kendilerinden önce inkar edenlerin sözlerine benzetme yapıyorlar. Allah onları kahretsin..” (Tevbe-30)

“Yemin olsun ki, ‘Allah, Meryem’in oğlu Mesih’tir’ diyenler küfre batmışlardır-kafir 
   olmuşlardır..” (Maide-17, 72)
“Yemin olsun ki, ‘Allah üçün üçüncüsüdür’ diyenler de küfre batmıştır-kafir olmuştur..” 
   (Maide-73)
“Ey ehli kitap!..........artık Allah’a ve resullerine inanın. ‘Üçtür’ demeyin. Son verin, sizin için daha
    iyi olur. Allah Vahid’dir, tek ve biricik ilahtır..” (Nisa-171)

Yahudi ve Hıristiyanların müşrikleri yani şirk koşanları ile evlenmek bu ayetlere göre haramdır. İçlerinden şirkten uzak olanlarla, tevhid inancına; Allah’ın varlığına ve birliğine, Allah’tan başka ilah olmadığına inananlar ile evlenmek helaldir.
Ayrıca Kur’an, Yahudileri ve Hıristiyanları gönül dostu, sırdaş edinmememizi buyurmuştur. Oysa evlilik gönül dostluğunun, sırdaşlığın en ileri halidir. Hatta dostluktan da ötedir.

“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları gönül dostları edinmeyin..” (Maide-51)
“ Ey İman edenler! Sizden olmayanı sırdaş edinmeyin..” (Aliimran-118)

**  Kadınlara mehirleri nazik ve cömert bir şekilde örf ve çevrenin kabullerine uygun olarak
        verilmelidir. Kadın mehir hakkının bir kısmından feragat edebilir; eşine bağışlayabilir-geri 
        verebilir. (Nisa-4)

Mehir=Damadın müstakbel eşine vereceği hediyeler nikah kıyılmadan önce verilmelidir.
Boşanma halinde veya kocanın ölümü halinde verilmek üzere mehir taahhüdünde bulunma şeklinde bir uygulama Kur’an’dan onay almaz.

Mehir belirlenmeden önce evlilikten vazgeçme/nişan bozma halinde mehir ödeme zorunluluğu yoktur. (Bakara-236) Mehir belirlendikten sonra nikahtan önce evlilikten vazgeçme halinde belirlenen mehirin yarısı verilmelidir. (Bakara-237

 Nikahtan önce; söz, nişan törenlerinde kadına verilen altın takılar ve benzeri hediyeler mehir kapsamındadır.  Mehir olarak nakit veya altın, gümüş gibi kıymetli madenler verilebileceği gibi gayrimenkul, otomobil de verilebilir.


**  Nikah aleni olmalıdır. Evlilik toplum tarafından bilinmelidir.
       Kur’an, nikahın iki şahit huzurunda kıyılmasından söz etmez.
       Nikah merasiminde bulunan herkes zaten şahittir.

Nikah tarafların karşılıklı rızası ile gerçekleşmiş bir akittir- sözleşmedir.
Kuran’da dini nikah, resmi nikah ayrımı olmadığı gibi nikah merasiminin nasıl yapılacağı ve nikahın kim tarafından kıyılacağı hususunda bir hüküm bulunmaz.
Kur’an bu konularda insanları serbest bırakmıştır.
Kur’an’da hüküm olmayan konularda beşeri, idari kanunlar ve örfler uygulanır.
Bir konuda kanun varsa öncelikle kanuna uygun hareket etmek gerekir.
Kanunla belirlenmemiş konularda ise, örfe müracaat edilir.
Ayrıca Nisa suresi 59. ayetinde yöneticilere, kanunlara itaat etmemiz emredilmiştir.
Bu durumda nikahın usulü ve kim tarafından kıyılacağı konusunda kanunlara uygun davranmak gerekir. Yani kamu otoritesi nikah kıyma yetkisini kime vermişse nikahı o kişi kıyar.
Kamu otoritesinin yetki verdiği kişinin kıydığı, tescil ettiği nikah hukuken de, dinen de caiz olan 
nikahtır. Kamu otoritesinin yetkili kılmadığı kişilerin kıydığı nikah ise, hukuken geçersizdir.

Eskiden cami imamlarının nikah kıyma yetkileri varmış, ancak günümüzde bilindiği gibi  imamların nikah kıyma yetkileri yoktur.  İmamlara bir dönem nikah kıyma yetkisi veren kamu otoritesi sonradan bu yetkiyi geri almış. İmamların nikah kıymaları laik demokratik ilkelere uygun değildir. Ayrıca İslam'da bazı dini görevleri yerine getirmekle yetkili kılınmış bir zümre, sınıf, ünvan, makam yoktur.

Halk arasındaki “imamın kıymadığı nikah dinen caiz değildir” düşüncesi tamamen yanlıştır. Günümüzde halk arasında imam nikahı olarak bilinen cami imamlarının, hocaların kıydıkları nikah hukuken geçersizdir.
Devletin yetki vermediği kişilerin; bu kişi imam, hoca olabileceği gibi bir aile büyüğü de olabilir, kıydıkları ve hukuken geçerliliği olmayan nikahlar dinin, Kur’an’ın istediği şartlara uygun ise dinen geçerlidir. Ancak kanuni, resmi nikah olmadan imam nikahı veya dini nikah adı altında nikah kıymak ve kıydırmak hukuken suçtur. İmam nikahı kıydıran çiftlerin bir an önce resmi nikah kıydırmaları hem dinen hem de kanunen uygun bir davranış olacaktır.  Böylece nikah tescil edilmiş olacak ve dinin istediği aleniyet ilkesi tam olarak sağlanmış olacaktır. Özellikle büyük şehirlerde resmi nikah olmadan; eşlerin nüfus kütüklerine evlendikleri tescil edilmeden nikahta aleniyet ilkesi sağlanmış olmaz.
Evlilik sürecinde ve boşanma halinde tarafların haklarının savunulması, menfaatlerinin korunması ve doğacak çocukların haklarının ve neseplerinin sahih olması ancak resmi nikah olması halinde mümkündür..
İki şahit tutup, gizli saklı, ilan edilmeden, hiçbir hukuki bağlayıcılığı da olmayan bir nikahı “şeriata uygun- şer-i nikah” diye pazarlamaya çalışmak istismarlara, mağduriyetlere neden olur.

Kanuni - Resmi nikah kıyıldıktan sonra evlenen çiftler arzu ederlerse adet, örf olarak ayrıca imam nikahı olarak bilinen ritüeli de uygulayabilirler. Ancak bilinmelidir ki, imam nikahı adı altında ikinci bir nikah kıyılmasına dinen gereklilik yoktur.
Günümüzde konuyla ilgili kanunlar ve uygulamalar; kıyılan resmi nikahlar dinin, Kur’an’ın bildirildiği hususları genel olarak kapsamaktadır.
Kanunlarımız mehir ve süt kardeşlik konusuna karışmamıştır.
Mehir miktarını taraflar kendi aralarında kadının talebine ve erkeğin imkanlarına göre örfe uygun
olarak  belirlemelidir..
Kim, kimin süt kardeşidir devletin bunu bilmesi mümkün değildir.
Bu konuları taraflar kendi aralarında konuşmalı, halletmeli bir karara bağlamalıdır.  

Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK
                                                                                                                                                                                                                                            
                                                                                    

SADECE İSLAM DİNDİR..

  Su insanlar için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su. Suyu içeriz, yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs....