17 Mayıs 2015 Pazar

HIFSETMEK - HATMETMEK

H I F S E T M E K
Ezberlemek demektir. Hafız: Kur’an’ı ezberleyen, ezbere okuyan kişidir.
Hafızlar, okuma-yazmanın yaygın olmadığı ve basım, yayım teknolojisinin bulunmadığı veya yeterince gelişmediği eski dönemlerde Kur’an’ın sonraki nesillere ulaşmasında önemli rol oynamışlardır.
İslam’ın ilk dönemlerinde hafızların hemen hepsi Arap oldukları için, Arapçayı bildikleri için hıfsettikleri Kur’an’ı ezbere okurken, okuduklarının anlamını, manasını bilerek okuyorlardı.
Günümüzde artık basın, yayın, bilişim teknolojileri son derece gelişmiştir. Kur’an’ın orjinali ve çeşitli dillere çevrilmiş mealleri yayınlanan kitaplarda, internet sitelerinde, dijital ortamlarda mevcuttur ve ulaşımı son derece kolaydır. Artık birilerinin yaklaşık 600 sayfa Kur’an metnini daha doğrusu metnin lafsı Arapça telaffuzunu ezberlemeye çalışmasına, bu işe aylarını hatta yıllarını vermesine gerek yoktur..
Bu konuda diğer önemli bir hususta şudur: Ülkemizdeki hafızların hemen hemen hiç biri Kur’an’ı ezbere okurken ayni zamanda okuduğunun Türkçe anlamını  bilerek Kur’an okuyamaz. Hafızlar Arapça orijinal metnin telaffuzunu manasını bilmeden lafsını (ses ve nağmelerini) ezberler ve okurlar. Belki ancak binde bir, hatta on binde bir hafız Kur’an okurken lafsının yanı sıra  ayni zamanda Türkçe anlamını, manasını da bilerek okur. Hafıslar “ Kur’an’ın manasına yoğunlaşılırsa lafsı unutulur, karıştırılır” derler. Arapça metni lafıs (ses ve nağme) olarak ezberlemeyi, okumayı yeterli görürler..

Japonca bilen biri, Japonca yazılmış bir kitabı okurken okuduğunun Türkçe karşılığını bilerek, anlayarak okur. O kitapta yazan bilgilerden istifade etmeye çalışır. Japonca bilmeyen birinin 600 sayfa Japonca yazılmış bir kitabı; daha doğrusu kitapta bulunan kelimelerin telaffuzunu ezberlemeye çalıştığını düşünelim; hafızların yaptıkları işte böyle bir iştir. 
Kur’an Arapça olduğuna göre, Kur’an’ı orjinalinden okumak isteyen veya hıfsetmek isteyen kişi öncelikle çok iyi derecede arapça öğrenmelidir. Arapça bilmeyen kişi de bildiği dilden yazılmış Kur’an mealini okumalıdır.
Kur’an, dünyada anlamı bilinmeden sadece telaffuz edilerek okunan belki de tek kitaptır. Oysa anlamı bilinerek okunması en gerekli kitap hiç şüphesiz Kur’an’dır..

HATMETMEK
Kur’an’ı  Allah’ın istediği gibi; ayetlerin manasını mesajını anlamak ve sonra uygulamak için, sindire sindire, yavaş yavaş, öğüt ve ibret alarak baştan sona tamamını okumaktır. Esas hatim budur.
Bu şekilde okumayı Kur’an; kıraat, tertil, tilavet, tedebbür, tefekkür kelimeleri ile ifade etmiştir.  
Farz olan, Kur’an’ı bu şekilde anlayarak, ayetler üzerinde düşünerek-tefekkür ederek okumaktır.
Türkçe karşılığını bilmeden, ayetlerin anlamını düşünmeden, öğüt, ibret almadan, Kur’an’da yer alan Arapça harflerin lafıslarını telaffuz etmek, bu şekilde bir okuma-hatmetme Kur’an’ın bildirdiği, istediği okuma-hatmetme şekli değildir.  
Kitap’ı gereği gibi okuyanlar, işte onlar ona inanırlar.” (Bakara-121)

Anlamını bilmeden Kur’an okumak, şeytanın amaçlarına hizmet etmek olacaktır..
“Allah o şeytana lanet etmiştir. Demişti ki o: Yemin olsun, senin kullarından bir kısmını
  kandıracağım-saptıracağım, onları kuruntulara-hurafelere-anlamını bilmeden okumaya
  mutlaka sevkedeceğim..” (Nisa-118-120)

Hz. peygamberimiz zamanında tecvit kuralları, izhar, ihya, idgam gibi okuma usulleri, makamları yoktu. Bunlar sonraki zamanlarda ortaya çıkan beşeri usuller, uygulamalardır. Önemli olan Kur’an’ı düşünerek, ayetlerin anlamları üzerine yoğunlaşarak okumaktır. Hz. peygamberimizin gözde sahabelerinden olan ibn Mesut  “ biz bir ayetin içerdiği bilgileri tam anlamadan ötekine geçmezdik, bazen bir ayetin üzerinde günlerce durup düşünürdük” dediği rivayet edilmiştir.

Çok sevap kazanmak çok okumakla değil, manasını düşünmekle olur.............. Düşünmeden ve anlamadan Kur’an okumak mekruhtur. Mekruh olan şey beğenilmeyen, istenmeyen, güzel ve hoş olmayan şey demektir. Böyle olan bir şeyin sevabı ve mükafatı da olmaz. O  halde anlaşılmadan ve düşünmeden  okunan Kur’an’ın sevabı olmadığı hükmüne varılabilir..................Kur’an’ı hatmetmek yerine bir ayetin manasını anlamaya ve üzerinde düşünmeye çalışan bir kimse daha çok sevap alacaktır.  Böylece ayet ayet Kur’an’ın manasını da öğrenmiş olacaktır..................
Müslüman olan Kur’an okumalıdır. Kur’an o kadar yüce ve kıymetli bir kitaptır ki okuyan veya okuyanı dinleyen kimse, onun yüceliğine boyun eğmeli ve secdeye kapanmalıdır. Kur’an okumayı ihmal etmek, Müslümanlığı ihmal etmektir. Kur’ansız Müslümanlık olmaz. Kur’an okunmasına Kur’an’ın da bu kadar ehemmiyet vermesinin hikmeti onun anlaşılmasını ve tatbik edilmesini sağlamaktır.
Aksi takdirde günümüzdeki kayıt cihazlarının Kur’an okuması gibi beyinsizce ve otomatik olarak anlamadan Kur’an okumanın bir faydası olmadığı için bir sevabı da yoktur.
 Gaye anlamaktır. Kur’an ancak anlaşıldığı zaman zihne ve kalbe nufuz eder, sonra amel etmeye sebep olur........”.   (Hüseyin Atay – Kur’an Göre Araştırmalar  - S: 51, 53 )

Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK

kuranpenceresinden@hotmail.com

                                                                                    

SADECE İSLAM DİNDİR..

  Su insanlar için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su. Suyu içeriz, yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs....