H I F S E T M E K
Ezberlemek demektir. Hafız: Kur’an’ı ezberleyen, ezbere
okuyan kişidir.
Hafızlar, okuma-yazmanın yaygın olmadığı ve basım, yayım
teknolojisinin bulunmadığı veya yeterince gelişmediği eski dönemlerde Kur’an’ın
sonraki nesillere ulaşmasında önemli rol oynamışlardır.
İslam’ın ilk dönemlerinde hafızların hemen hepsi Arap
oldukları için, Arapçayı bildikleri için hıfsettikleri Kur’an’ı ezbere okurken,
okuduklarının anlamını, manasını bilerek okuyorlardı.
Günümüzde artık basın, yayın, bilişim teknolojileri son
derece gelişmiştir. Kur’an’ın orjinali ve çeşitli dillere çevrilmiş mealleri
yayınlanan kitaplarda, internet sitelerinde, dijital ortamlarda mevcuttur ve
ulaşımı son derece kolaydır. Artık birilerinin yaklaşık 600 sayfa Kur’an
metnini daha doğrusu metnin lafsı Arapça telaffuzunu ezberlemeye çalışmasına, bu işe
aylarını hatta yıllarını vermesine gerek yoktur..
Bu konuda diğer önemli bir hususta şudur: Ülkemizdeki
hafızların hemen hemen hiç biri Kur’an’ı ezbere okurken ayni zamanda okuduğunun
Türkçe anlamını bilerek Kur’an okuyamaz.
Hafızlar Arapça orijinal metnin telaffuzunu manasını bilmeden lafsını (ses ve
nağmelerini) ezberler ve okurlar. Belki ancak binde bir, hatta on binde bir
hafız Kur’an okurken lafsının yanı sıra ayni zamanda Türkçe anlamını, manasını da
bilerek okur. Hafıslar “ Kur’an’ın manasına yoğunlaşılırsa lafsı unutulur,
karıştırılır” derler. Arapça metni lafıs (ses ve nağme) olarak ezberlemeyi,
okumayı yeterli görürler..
Japonca bilen biri, Japonca yazılmış bir kitabı okurken
okuduğunun Türkçe karşılığını bilerek, anlayarak okur. O kitapta yazan
bilgilerden istifade etmeye çalışır. Japonca bilmeyen birinin 600 sayfa Japonca
yazılmış bir kitabı; daha doğrusu kitapta bulunan kelimelerin telaffuzunu ezberlemeye
çalıştığını düşünelim; hafızların yaptıkları işte böyle bir iştir.
Kur’an Arapça olduğuna göre, Kur’an’ı orjinalinden okumak isteyen veya hıfsetmek
isteyen kişi öncelikle çok iyi derecede arapça öğrenmelidir. Arapça bilmeyen kişi de bildiği dilden yazılmış Kur’an mealini
okumalıdır.
Kur’an, dünyada anlamı bilinmeden sadece telaffuz edilerek
okunan belki de tek kitaptır. Oysa anlamı bilinerek okunması en gerekli kitap hiç şüphesiz Kur’an’dır..
HATMETMEK
Kur’an’ı Allah’ın
istediği gibi; ayetlerin manasını mesajını anlamak ve sonra uygulamak için, sindire
sindire, yavaş yavaş, öğüt ve ibret alarak baştan sona tamamını okumaktır. Esas
hatim budur.
Bu şekilde okumayı Kur’an; kıraat, tertil, tilavet,
tedebbür, tefekkür kelimeleri ile ifade etmiştir.
Farz
olan, Kur’an’ı bu şekilde anlayarak, ayetler üzerinde düşünerek-tefekkür ederek
okumaktır.
Türkçe karşılığını bilmeden,
ayetlerin anlamını düşünmeden, öğüt, ibret almadan, Kur’an’da yer alan Arapça
harflerin lafıslarını telaffuz etmek, bu şekilde bir okuma-hatmetme Kur’an’ın
bildirdiği, istediği okuma-hatmetme şekli değildir.
“Kitap’ı gereği gibi
okuyanlar, işte onlar ona inanırlar.” (Bakara-121)
Anlamını bilmeden Kur’an
okumak, şeytanın amaçlarına hizmet etmek olacaktır..
“Allah o şeytana lanet etmiştir.
Demişti ki o: Yemin olsun, senin kullarından bir kısmını
kandıracağım-saptıracağım, onları
kuruntulara-hurafelere-anlamını bilmeden okumaya
mutlaka
sevkedeceğim..” (Nisa-118-120)
Hz. peygamberimiz zamanında tecvit kuralları, izhar, ihya,
idgam gibi okuma usulleri, makamları yoktu. Bunlar sonraki zamanlarda ortaya
çıkan beşeri usuller, uygulamalardır. Önemli olan Kur’an’ı düşünerek, ayetlerin
anlamları üzerine yoğunlaşarak okumaktır. Hz. peygamberimizin gözde
sahabelerinden olan ibn Mesut “ biz bir ayetin içerdiği bilgileri tam
anlamadan ötekine geçmezdik, bazen bir ayetin üzerinde günlerce durup düşünürdük”
dediği rivayet edilmiştir.
“Çok sevap kazanmak
çok okumakla değil, manasını düşünmekle olur.............. Düşünmeden ve
anlamadan Kur’an okumak mekruhtur. Mekruh olan şey beğenilmeyen, istenmeyen,
güzel ve hoş olmayan şey demektir. Böyle olan bir şeyin sevabı ve mükafatı da
olmaz. O halde anlaşılmadan ve
düşünmeden okunan
Kur’an’ın sevabı olmadığı hükmüne varılabilir..................Kur’an’ı
hatmetmek yerine bir ayetin manasını
anlamaya ve üzerinde düşünmeye çalışan bir kimse daha çok
sevap alacaktır. Böylece ayet ayet
Kur’an’ın manasını da öğrenmiş olacaktır..................
Müslüman
olan Kur’an okumalıdır. Kur’an o kadar yüce ve kıymetli bir kitaptır ki okuyan
veya okuyanı dinleyen kimse, onun yüceliğine boyun eğmeli ve secdeye
kapanmalıdır. Kur’an okumayı ihmal etmek, Müslümanlığı ihmal etmektir.
Kur’ansız Müslümanlık olmaz. Kur’an okunmasına Kur’an’ın da bu kadar ehemmiyet
vermesinin hikmeti onun anlaşılmasını ve tatbik edilmesini sağlamaktır.
Aksi
takdirde günümüzdeki kayıt cihazlarının Kur’an okuması gibi beyinsizce ve
otomatik olarak anlamadan Kur’an okumanın bir faydası olmadığı için bir sevabı da yoktur.
Gaye anlamaktır. Kur’an ancak anlaşıldığı
zaman zihne ve kalbe nufuz eder, sonra amel etmeye sebep olur........”. (Hüseyin Atay – Kur’an Göre Araştırmalar - S: 51,
53 )
Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK
kuranpenceresinden@hotmail.com