20 Mayıs 2015 Çarşamba

LAİKLİK VE TÜRBAN

Devlet kurumlarında dini veya mezhepsel simgelerin görünür olması evrensel devlet anlayışıyla bağdaşmaz.
Kişisel tercih veya din ve vicdan özgürlük denilerek bir dine veya mezhebe bu yönde ayrıcalık tanınamaz. Öte yandan eşitlik ilkesi gereği bütün din, inanç anlayışlarına, mezheplere, tarikatlere bu konuda serbestlik tanınır ise, ortaya çıkacak  kargaşanın, kaosun, ayrımcılığın, güvensizliğin, fitnenin, bölünmenin,  boyutlarını tahmin bile edemeyiz.

Bir mahkeme düşünelim: Hakim “X” mezhebin simgesini taşıyor, şüpheli veya sanık “Y” mezhebinin sembolü bir kıyafet giymiş, savcı “Z” dininin veya felsefe akımının simgesini boynuna asmış veya başına takmış. O mahkemenin vereceği karar ne kadar tarafsız olur? Veya kim nasıl güvenebilir? Kimi tatmin eder?   Başka bir örnek: Bağlısı oldukları dinlerin, mezheplerin çeşit çeşit dinsel simgelerini giyen, takan öğrencilerin fakültedeki anfiye geldiklerini düşünelim. Bir Budist öğrenci de olabilir, oranj kıyafetleriyle bir türbanlı bacımızın yanına rahatça oturabilir mi?  Oturursa ders hocası tarafından dersten çıkartılır veya tutanak tutulur mu? Tutanak tutan hoca, sayın Rennan Pekünlü gibi öğrenim hakkını engellemek suçlamasıyla yargılanıp, hapse atılır mı..? Hele bir de anfide nudist akıma gönül veren bir öğrenci varsa o zaman ne yapacağız? Kişisel tercih, vicdan özgürlüğü, eğitim öğretim hakkı deniyorsa o öğrencinin de kişisel tercihine saygı duymak gerekmez mi?  Böyle bir ortamda öğrenciler birlik, beraberlik içinde bir arada mı otururlar yoksa ayni dinsel sembolleri giyenler-taşıyanlar ayrı ayrı guruplar oluşturarak mı otururlar.? Bu örneği bir de topluma yaygınlaştırarak düşünelim. Sözde dinsel simgeler görünür kılınırsa öğrenciler anfide;  toplum her yerde, her alanda bölünür. Bu konuda dinsel kaygıların ötesinde evrensel, objektif bir bakış açısının gerektiği çok açıktır. 

Dini sembollerin kamusal alanda görünür olmasının kimseye bir faydası yoktur. Toplumun birliğine, bütünlüğüne zararı çoktur. 
Dini simgelerin görünür olmasını sadece din istismarcısı siyasi akımlar, partiler ve onların destekçileri, yandaşları talep etmektedir.
Dinci siyasetçilerin oylarını arttırmak için kullandıkları yegane yöntem din istismarı ve riyadır. 
Kur’an bizleri din ile Allah ile aldatanlara karşı uyarmıştır.
“Aldatan, sizi sakın Allah ile aldatmasın” (Lukman-33 Fatır-5 Hadid-14)

“Başörtüsü ile ilgili düşüncemi Kur’an’ın açık ve seçik ifadesine göre şöyle üç cümle ile özetlemek istiyorum. Kadınların başlarını örtmeleri:    1-Kur’an’da emir değildir.   2- Kur’an’da yasak değildir.
3- Kur’an’a göre caizdir. (Mubahtır) Kur’an’da yalnız göğsü örtmeye emir vardır.”

(Hüseyin Atay-Kur’an’a Göre Araştırmalar – VI  S:60, 61, 71,76)

Ulus devletleri yıkmak isteyenler öncelikle vatan sevgisi ve din gibi ortak değerleri  yıpratmaya, yozlaştırmaya,  yok etmeye çalışırlar.
Egemen emperyalist güçlerin sömürü araçları: Din ve ırk eksenli bölücülüktür.
Din eksenli bölücülüğün araçları mezhepçilik ve sözde dini sembollerdir.
“Türban takan hanımlar daha dindardır, türban takmayan hanımların dini hassasiyetleri zayıftır" söylemi, algısı yayılırsa toplumda birlik, beraberlik kalmaz; emperyal güçlerin tuzağına düşülmüş olur..
Türban Harekatının hedefi aslında Türk milletinin örfleridir, kültürüdür. Türk kültürünün bir parçası olan hanımların başlarını örtmek için kullandıkları eşarp, yemeni, yazma, tülbent gibi başörtülerinin  yerine Türk kültürüyle ilgisi olmayan türbanı dayatmak böylece kültürümüzü yozlaştırma, toplumda kargaşa, fitne çıkarma  gayretidir.    

Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK   
                                                                  


                                                                                     

SADECE İSLAM DİNDİR..

  Su insanlar için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su. Suyu içeriz, yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs....