9 Şubat 2017 Perşembe

YÖNETİMDE Ş U R A İLKESİ

“Müminler iş ve yönetimlerini aralarında ŞURA ile yürütürler..” (Şura-38)
“..yönetim konusunda onlarla ŞURAya  git..” (Aliimran-159)

ŞURA: Sosyal uzlaşı ile karşılıklı danışarak, konuşarak kararlar alınmasıdır. 
Yönetimde ortak aklın,  millet iradesinin egemen olmasıdır..
Toplumun kendi kaderlerinde söz sahibi olması ancak şura esası ile mümkündür. Ancak kollektif katılım ve UZLAŞI ile alınan kararlar toplumsal fayda sağlar ve sosyal adalet gerçekleşir. Bir kişinin, bir egemen zümrenin TEK BAŞINA alacağı kararlar ise öncelikle kendi çıkarları doğrultusunda olacaktır.  

"Şura tam ve doğrudan katılımlı SÜPER DEMOKRASİ denebilecek bir ilkedir ve despotik monarşik idarelere, tek adam yönetimlerine tamamen terstir." (M. Hayri Kırbaşoğlu)

Kur’an şuranın şekli ve şartları konusunda ayrıntı vermemiştir. Şuranın, dönemin şartlarına, toplumun ihtiyaçlarına en uygun şekilde nasıl uygulanacağını insana; akla, iradeye bırakmıştır. 
Günümüzde demokrasilerde halkın oylarıyla seçilen milletin vekillerinden oluşan meclisler, parlamentolar en geniş katılımlı şuralardır. 
Şuranın, meclisin anlam ve yetkilerinin daraltılması gayretleri; millet egemenliğine karşı alınan tavırlar, egemenliğin bir kişiye/zümreye verilme çabaları ilahi irade ile, Kur'an hükümleri ile çelişir.

Kur’an yönetim erkinin tartışma üstü, kutsiyet atfedilmiş kişiler, kurumlar tarafından değil; halkın yönetime doğrudan katılımı sağlanarak, ekip çalışmasıyla, ortak akıl üreterek  kullanılmasını ister.
Azınlığın çoğunluğa veya çoğunluğun azınlığa egemenliğini reddeder.
Şura anlayışında kişi hegemonyası, despotizim, dikta yoktur. Bir kişi veya zümre toplum üzerinde egemenlik kuramaz. Hiç kimse insanları keyfince yöneteceğini söyleyemez..
Yöneticiler otokrat (buyurgan) değil; demokrat (katılımcı) olmalıdır.
Yöneticilerin  yaptıkları her icraat şeffaf, denetlenebilir, sorgulanabilir olmalıdır..
Dikta rejimlerinde egemenlerin danışmanlarından tavsiye niteliğinde fikirler alması, sonra kendi bildiği gibi karar vermesinin dinimizin istediği şura esası ile ilgisi yoktur. 

Yüce Allah peygamberimize bile topluma önderlik ederken baskı, zorlama yapmamasını; şura ve bey’atleşme - sosyal mukavele ile yöneticilik yapmasını bildirmiştir. Hz. peygamber hayatında yirmiye yakın olayda istişare sonuçlarına göre uygulama yapmıştır. Kendi kanaatini dayatmamıştır.

10. yy'da yaşamış Arap bilgin ve gezgini İbn Fadlan yazdığı seyahatnamesinde Oğuz Türkleri ile ilgili gözlemlerini şöyle yazmıştır. "İdare biçimleri karşılıklı danışmayla idare biçimidir. Bununla beraber ortak akla karşı çıkan-muhalefet edenler her zaman olabilmektedir."

Yüce Allah son kitabı Kur’an’da  hem peygamberliğin sona erdiğini bildiriyor hem de yönetimle ilgili bazı ilkeler, esaslar bildiriyor.  (Şura, liyakat, adalet, paylaşım, eşitlik,  özgürlük gibi) Bundan çıkarılacak mesaj şu olmalıdır: Toplumlar artık Allah’ın koyduğu ve Kur’an ile bildirdiği ilkeler-esaslar-kurallar-normlar tarafından yönetilecektir. Kişilerin, zümrelerin egemen olduğu sistemlerle değil, ilkelerin egemen olduğu takım oyunuyla, kolektif katılımla yönetilecektir.  Kur’an şura ilkesiyle tek adam yönetimlerine; diktaya, monarşiye, oligarşiye kapıları tamamen kapatmıştır. 

Saygılarımla. 

VEDAT AKBAŞAK

SADECE İSLAM DİNDİR..

  Su insanlar için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su. Suyu içeriz, yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs....