“Kimin hadisi - sözü
Allah’tan daha doğru olabilir.?” (Nisa-87)
“Söz söyleme bakımından
Allah’tan daha doğru ve tutarlı kim olabilir.?” (Nisa-122)
“Peki, bu Kur’an’dan
sonra hangi hadise -söze iman ediyorlar.?”(A'raf-185 Casiye-6
Murselat-50)
De ki: “Ben sizi ancak
vahiyle uyarıyorum..” (Enbiya-45)
Hz. Muhammed Allah’ın son nebisi, resulü-elçisidir.
Seçilmiş bir kul olduğuna göre hiç şüphesiz üstün, güzel niteliklere sahip, tercih
ve iradesine saygı duyulması gereken, hatta tercihlerinde hikmet ve işaret
aranması gereken mübarek bir şahsiyettir.
Hz. Muhammed Kur’an’ı tebliğ etmiş ve
dini yaşama şekli; din hükümlerini yaşama uygulama şekliyle Müslümanlara örnek
ve önder olmuştur.
Hz. Muhammed’in sünneti: Dini yaşama,
uygulama, icra etme şeklidir.
Hz. peygamberimiz dini hiç şüphesiz
sadece Kur’an’a bağlı olarak yaşamıştır.
Bizler de dinimizi sadece Kur’an’a bağlı olarak yorumlar ve yaşarsak; Kur’an
hükümlerine ve
ayni zamanda Hz.Peygamberimizin
sünnetine uymuş oluruz.
Ancak, sadece Kur’an’a bağlı kalmaz,
dinimizi mezhep kabullerine veya diğer beşeri unsurların yönlendirmelerine göre
yaşarsak Hz.peygamberimizin sünnetine uymamış oluruz.
Hz. Muhammed’e saygı duyan ve Kur’an’da
emredildiği gibi resule itaat eden müminler
olarak dinimizi Hz. Muhammed’in
yaşadığı gibi sadece Kur’an’a bağlı olarak yaşamalıyız.
Hz. Peygamberin Kur’an’dan farklı,
ayrı bir uygulaması-sünneti veya sözü-hadisi olamaz..
Hz. Peygamberin sünneti Kur’an’dan ayrı, farklı bir şeymiş
gibi algılanıp, kabul edilip dinimizin kaynakları: Kur’an ve Hz.peygamberin sünnetidir,
hadisleridir demek doğru değildir.
Tevhid inancında hüküm koyma yetkisi yalnız Allah’a aittir. Bir
hadisin doğruluğu kesin olarak kabul edilse bile bunlardan hüküm çıkarılamaz,
hükmün kaynağı olamaz. Peygamberlerin yasa, hüküm koyma yetkileri yoktur.
Tebliğ ve icra, yürütme, uygulama yetkileri vardır..
Ülkemizde
kanun yapma yetkisi TBMM aittir. Bir başka kişi veya kurum kanun yaptığını,
kanun çıkardığını, kanun tesis ettiğini iddia edemez. Böyle bir durum söz
konusu bile olamaz. En yetkili makamlarda oturanlar bile en nihayet kanunları uygularlar. Benzer şekilde dinde
hüküm-kanun koyma, tesis etme yetkisi sadece Yüce Allah’ındır. Sıfatı, makamı
ne olursa olsun tüm beşerler hükümlerin ancak uygulayıcısıdırlar, hükümlere uymakla yükümlüdürler..
“Hüküm yalnız ve yalnız Allah’ındır..”
(Enam-57 Kasas-70, 88 Yusuf-40, 67)
“Gözünüzü açın hüküm
yalnız O’nundur..” (Enam-62)
“O, hükmüne hiç kimseyi
ortak etmez..” (Kehf-26)
De ki: “Yalnız bana vahiy edilene - Kur’an’a
uyarım ben..” (Enam-50 Ahfaf-9)
De ki: “Ben sadece
Rabbimden bana vahiy olunana uyuyorum..” (A'raf-203 Yunus-15)
“Rabbinden sana vahiy edilene
uy..” (Enam-106)
Hz. peygamberimiz sözlerinin-hadislerinin
yazılmasını, toplanmasını istememiştir.
Sözlerinin sonraki nesillere yazılı
metinler halinde nakledilmesini doğru bulmamıştır. Kendisinden habersiz derlenen, toplanan
sözlerinin-hadislerinin yazıldığı metinleri, yazıları toplatıp,
imha ettirmiştir. Bu tavrı
peygamberimizin tartışmasız en sahih uygulaması-sünnetidir..
Allah’ın resulü: ‘‘Benden Kur’an
dışında bir şey yazmayın. Kim Kur’an dışında bir şey yazmışsa onu
imha etsin’’ buyurmuştur. (Müslim,
sahihi Müslim Kaitab-ı Zühd, Hanbel,
Müsned 3/12,21,22)
“Allah elçisinden sözlerini yazmak
için izin istedik, bize izin vermedi. (Tırmizi, es sünen S:11)
Hz. Muhammed’in yazdığı, yazdırdığı sonraki
nesillere, bizlere bıraktığı hadislerini, sünnetini kapsayan herhangi bir kaynak,
yazı, kitap YOKTUR..
Hz.peygamberimizin bizlere sünnetini,
hadislerini kapsayan, bildiren bir kaynak bırakmamasının nedeni, hikmeti acaba
nedir? Hz. Muhammed bizlere hadislerini,
sünnetini kapsayan bir kitap bıraksaydı acaba ne olurdu.??
**Dinimizde ikilik, çift başlılık
olurdu.
**İslam’ın özü olan tevhid inancıyla,
teklik-birlik ilkesiyle çelişki olurdu.
**İslam’ın, Kur’an’dan başka ikinci
bir kitabı olurdu.
**İslam dini tek ilahlı, çok kitaplı
bir din olurdu.
Hz.Peygamberimizin vefatından sonra Hulefa-i
Raşidin - dört halife döneminde de Hz. peygamberimizin sözlerinin toplanması, hadis
kitabı yazılması halifeler tarafından doğru bulunmamıştır.
Hz. Ebu Bekir, halkı toplayarak
onlara, ‘‘Allah’ın elçisinden hadis
nakletmeyin. İşte Allah’ın kitabı aramızda O’nun helalini helal bilin, haramını
da haram bilin’’ demiştir. (Zehebi,Tezkiret'ü1-Huffaz, c. 1, s. 3 - 4)
Hz. Ömer, hadis nüshalarının imha
edilmesini istemiş ve hadis rivayeti yapılmasını yasaklamıştır.
‘‘Allah’ın kitabının
yanında başka bir kitap olmaz. Bunlar Kitap Ehli’nin, Yahudilerin mişnası gibi,
Müslümanların mişnasıdır ’’ demiştir.Hz. Ali de kendi halifeliği döneminde yazılan hadis kitaplarını Hz. peygamberimizi ve Hz. Ömer’i
örnek alarak, toplatıp imha
ettirmiştir.
Dört halifeden başka ünlü sahabelerin
de hadis nakline karşı oldukları bilinmektedir.
O devirde hadis uyduranlara zındık
denirdi. Zındıklık suçuyla ölüme mahkum edilen
İbn Ebil Avca (ölm.772) infazından
hemen önce 4.000 hadis uydurduğunu itiraf etmiştir.
“Yazıklar ve azaplar
olsun günaha batmış her yalancı iftiracıya..” (Casiye-7)
Hz. Peygamberimize atfedilen hadisleri
dinin kaynaklarından sayanlar, hadis kitaplarını dinin kaynaklarından
saymayanları peygambere saygısızlık etmekle hatta O’nu inkar etmekle suçlarlar.
Hadislerin hepsi rivayetlere dayanır.
Hiç bir rivayetin yüzde yüz doğruluğu hakkında hüküm verilemez. Hiçbir hadis-söz
için hiç kimse ‘‘bu hadis kesinlikle peygamberimize aittir, O’nun ağzından çıkmıştır’’ diyemez. Rivayetlerin
peygamber sözü olduğu "ZAN" edilir. Rivayetteki söz gerçekten nebiye
mi ait, bu kesin olarak bilinemez. Sadece ZANedilir.
Onların çoğunluğu zandan başkasına uymaz. Gerçekten zan ise,
haktan hiçbir şeyi sağlayamaz. Şüphesiz Allah, onların işlemekte olduklarını
bilendir. (Yunus Suresi- 36)
Rivayetler=Söylentiler= Kulaktan
kulağa dolaşan sözlerle Hz. Peygambere isnat edilmiş=dayandırılmış=atıf
yapılmış yüzbinlerce hadis ortaya çıkmıştır. Hadislerin doğru olup, olmadığını
ancak Kur’an’dan onay arayarak tespit edebiliriz. Sonuç olarak ‘‘şu hadis Kur’an’a uygundur,
peygamberimize ait olabilir’’
diyebiliriz. Varacağımız yer Kur’an’dır.
Hz. Peygamberimizin Kur’an’da olmayan veya İslam ruhuna uymayan bir sözü söylemiş olabileceğini kabul
edemeyiz. Burada, Hakka suresinin 44. - 47. ayetlerini hatırlamamızda fayda
vardır.
‘‘Eğer bize ait olmayan bazı lafları bizim sözlerimiz diye
söyleseydi, yemin olsun onun sağ elini koparırdık. Sonra onun can-şah damarını
keserdik. Hiç kimse ona yardımcı olmazdı..’’
Varacağımız yer Kur’an olduğuna göre,
bizlerin rivayetlere dayalı hadislerle zaman ve enerji
harcamak yerine doğrudan İslam’ın tek kaynağı, onay
makamı Kur’an’ı okuyarak dinimizi öğrenmeye çalışmamız daha uygun, doğru,
faydalı olmaz mı..? 1400 sene boyunca milyonlarca hadis
Hz. Peygamberimize ve sahabeye isnat
edilerek rivayet edilmiştir. Kendimizi bunları
ayıklamak, aklamakla vazifeli
görmemiz için hiç bir neden yoktur; bize bir faydası da yoktur..
Boş söz; doğruluğundan emin olmadığımız
ve bize bir yararı, katkısı olmayan söz demektir.
“Müminler, boş sözlerden, lüzumsuz işlerden yüz çevirirler..”
(Muminun-3)
Hadis kitapları, Allah’ın Kitap’ı yanına O’nunla bir çok konuda
çelişen yeni bir din kaynağı olarak konulmuş ve bu gaflet bir meziyet olarak sunulmuştur..
Kur’an’la tamamen uyumlu olan
hadisler de İslam’ın kaynağı olarak kabul edilemez.
Dinimizin kaynağı Yüce Allah’ın
sözleridir, Kur’an’dır. Kur’an eksiksizdir. (Enam-38) Dinimiz tamamlanmıştır. (Enam-115 Maide-3) Hüküm yalnız Allah’ındır. (Enam-57 Yusuf-40) Allah yetkilerine kimseyi ortak etmez..
(Kehf-26) Bizler sadece Kur’an’dan sorumluyuz. (Zuhruf-44 Enbiya-10) Peygamber efendimiz ve dört halifenin
uygun, doğru bulmadığı bir işin, sonradan başka birileri tarafından ‘‘iş’’ edinilmesi, hadis kitapları
yazılması en hafif ifadeyle haddi aşmaktır. Hz.peygamberimiz ilahi elçilik
görevini eksik mi yapmıştır? Veya
bizlere sünnet, hadis kitabı bırakmayarak yanlış bir iş mi yapmıştır da bunlar peygamberin eksiğini tamamlama, yanlışını
düzeltme çabası içine girmişlerdir. İyi
niyetli olarak yapılmış olsa bile hadis kitabı denen kitapların yazılmış olması
peygamberimizin tercihine, düşüncesine, iradesine muhalefet etmek ve hatırasına
saygısızlıktır.
Bu
kadar çok hadis uydurulmasının en önemli nedeni; Mezheplerin kendi kabullerine,
kurallarına ilahi temel-meşruluk kazandırma gayretidir.
Hadis-sünnet kitabı yazılması gerekli
ve uygun bir davranış olsaydı, Hz. Peygamberimiz
bunu bizzat kendisi yapardı.
Dinimizin sahibi olan Yüce Allah’ın
kitabı Kur’an ayetleri dinimizin tek kaynağıdır.
Yüce Allah, hükümlerini, emir ve
yasaklarını Kur’an ayetleri ile bizlere bildirmiştir.
Hadislerden de ayni Kur’an ayetleri
gibi hüküm çıkarılabileceğini söylemek, peygamberleri
şirk unsuru yapma gayretidir. Rivayetleri
= Söylentileri Kur’an’a ortak koşma gayretidir.
Klasik fıkıh kitaplarında “sünnetin
Kur’an’ı neshi” şeklinde başlıklar vardır. Böyle bir başlık şirk göstergesidir.
Eğer sünnet Kur’an ayetlerini hükümden düşürebiliyorsa, o zaman Hz. peygamber
Allah’ın elçisi olmaktan çıkıp ortağı konumuna gelmekle kalmayıp, Allah’tan –
haşa- üstün hale gelir.
Dört “Hak mezhep” ten biri olan şafilikte
sünnet adı altında bir çok uygulama maalesef Kur’an’ın önüne konulmuştur. Recm
uygulaması bunlardan biridir. Kur’an’da olmayan bu ceza uygulaması
Hz. peygamberin sünneti olarak kabul
edilerek sünnetin Kur’an’ı nesh edebileceği iddia edilmiştir.
Aslında Yahudi şeriatı olan recm bu
şekilde dine-İslam’a monte edilmeye çalışılmıştır.
Dini saltanat, iktidar çıkarlarına
uygun şekilde biçimlendirmek isteyen ruhban= din adamları sınıfı, Kur’an’ı çıkarlarına göre tahrif edemedikleri için ‘‘hadisler
de hüküm kaynağıdır’’ diyerek kendilerinin ve yandaşlarının çıkarlarına uygun bir
çok yalan, yanlış sözleri Hz. Peygamberimize isnat etmişler ve din hükmü haline
getirmeye çalışmışlardır.
* * * * *
Veda Hutbesi Hz. peygamberimizin bize
ulaşan üzerinde ihtilaf olmaması gereken en güvenilir sözü-hadisi olmalıdır.
Çünkü Veda Hutbesini on binlerce kişi dinlemiştir. On binlerce kişinin duyduğu,
işittiği sözlerde bile ihtilaf varken 2-3 kişiden rivayet edilen hadisler sahih
kabul edilebilir mi ?
Hz.peygamberimiz veda hutbesinde:
‘‘Size bir emanet
bırakıyorum ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet, Allah’ın kitabı KUR’AN’dır’’
demiştir..
Yapmamız gereken: Peygamberimizin sünnetine uygun
olarak, O’nun yaptığını yapmak
ve
beşer ürünler olan söylentilere, rivayetlere, isnatlara dayalı olarak
yazılmış olan tüm hadis kitaplarını toplayıp imha etmektir. Bu pratikte mümkün
değilse her mümine düşen görev, bu
beşer ürünü kitapları şirk unsuru
yapmamaktır; Kur’an’a ortak, yardımcı, tamamlayıcı koşmamaktır; onları yok
saymaktır..
Saygılarımla.
Vedat AKBAŞAK
kuranpenceresinden@hotmail.com