Klasik İslamcılar ile ateistlerin benzer/ortak yanılgıları: Kur’an’ın
her konuda, her zaman ve coğrafyada
dünya varoldukça geçerli olacak dogma,
stabil, sabit bir yapı, çok katı detaylı emir ve yasaklar bildirdiğini iddia
etmeleridir.
Bilgi eksikliğine ve ön yargıya dayalı bu yanlış
tespitten sonra ateistler; ‘‘Kur’an 1400 yıl önce o dönemin sorunlarına, toplumsal yapısına uygun olarak indirilmiştir. Kur’an ile
yaşadığımız çağın ihtiyaçlarına, günümüz
sorunlarına çözüm bulamayız’’ derler. Bu kişiler dinin özgür düşünceyi
sınırladığını, çağdaşlaşmaya engel olduğunu söylerler. Kur’an yaklaşık 700
ayette akla, düşünmeye atıf yapmasına; düşünce ve irade özgürlüğünü esas
almasına rağmen, dini aklın, bilimin önündeki
en büyük engel olarak görürler.
Mezhepçi klasik ekol temsilcileri ise ‘‘İslam o kadar mükemmel bir
din ve dünya görüşüdür ki, insan ve toplum hayatının her alanını hükme bağlamış, kıyamete kadar her konuda bütün olacakları, yaşanacakları belirleyerek Kur’an ayetleri ve Hz. peygamberimizin sünnetiyle
bildirmiştir’’ derler. Bu kişilere göre
Kur’an’ı motamot yaşama uygulamak her sorunun çözümü için yeterlidir.
insanların ayrıca akletmesi, düşünmesi, bilimsel teknolojik, kültürel gelişme
için çalışılması; siyasal, idari, sosyal sistemler kurulması, kanunlar
çıkarılması, insanların ihtiyaçlarına göre toplumsal kurallar oluşturulması, modernleşme, çağdaşlaşma, ilerleme
çabaları gereksizdir. Hatta bu yöndeki gayretler Allah’ın iradesine
müdahaledir. Bu kişilere göre Kur’an adeta anayasa kitabıdır. İnsanların ayrıca
anayasa yapmaları, kanunlar çıkarması, idari yöntemler, sistemler belirlemesi,
kurallar koyması Allah’ın hakimiyetine ortak olma gayretleridir. Bu kişiler bütün ideolojileri “izm” leri
küfür sayarlar. Asıl hedef elbette Kemalizmdir. Atatürk’ün mirasını
Cumhuriyeti, demokrasiyi küfür rejimi, Atatürkçüleri de kafir sayarlar.
Klasik ekol temsilcileri ile ateistlerin benzer noktalarından biri de şudur: Her ikisi de görüşlerini-iddialarını temellendirmek, kanıtlamak için beşer ürünü rivayet kültürüne sarılırlar. İslam'ın tek asli kaynağı Kur'an'ı değil, beşer ürünü olan mezhep kabullerini, tarikat kurallarını veya radikal dinci örgütlerin uygulamalarını referans gösterirler. Klasik ekol temsilcileri rivayetleri, mezhep kabullerini, kurallarını, fıkıh-ilmihal kitaplarında yazılanları din anlayışlarının bir unsuru sayarlar. Ateistler ise, çeşitli rivayetleri, mezhep kökenli kabulleri, kuralları ve dinci radikal örgütlerin hatalarını, eksiklerini İslam'a maletmeye çalışırlar.. Klasik mezhepçi İslamcılar ile ateistler zıt kutuplar gibi görülebilir ancak her iki tarafta İslam'ın aslı/Kur'an'ı değil beşeri birikimleri referans aldıkları için insanların İslam'a mesafeli durmalarına neden olurlar.
Klasik ekol temsilcileri ile ateistlerin benzer noktalarından biri de şudur: Her ikisi de görüşlerini-iddialarını temellendirmek, kanıtlamak için beşer ürünü rivayet kültürüne sarılırlar. İslam'ın tek asli kaynağı Kur'an'ı değil, beşer ürünü olan mezhep kabullerini, tarikat kurallarını veya radikal dinci örgütlerin uygulamalarını referans gösterirler. Klasik ekol temsilcileri rivayetleri, mezhep kabullerini, kurallarını, fıkıh-ilmihal kitaplarında yazılanları din anlayışlarının bir unsuru sayarlar. Ateistler ise, çeşitli rivayetleri, mezhep kökenli kabulleri, kuralları ve dinci radikal örgütlerin hatalarını, eksiklerini İslam'a maletmeye çalışırlar.. Klasik mezhepçi İslamcılar ile ateistler zıt kutuplar gibi görülebilir ancak her iki tarafta İslam'ın aslı/Kur'an'ı değil beşeri birikimleri referans aldıkları için insanların İslam'a mesafeli durmalarına neden olurlar.
Ateistler ve klasik ekol temsilcileri şunu bilmelidir
ki, Kur’an aklı ve özgür iradeyi yok sayarak her konuda, her zaman ve mekanda
yaşayan ve yaşayacak herkesi bağlayıcı dogma, stabil her şeyi ayrıntılı belirleyen hükümler
bildirmez. Kur’an bütün detaylarıyla bir yönetim şekli de bildirmez. İnanç, iman esaslarıyla ilgili konular
haricinde, ibadet konularıyla ilgili
bazı detaylar da dahil olmak üzere yaşanan zamanın ve mekanın şartlarına bağlı
olarak muamelat alanında yaşamın
pratiğine dönük konularda ortaya çıkabilecek değişik sorunların çözümü için
Kur’an sadece temel, genel hükümler,
ilkeler bildirir. Uygulama-ameli alanda esneklikler, kolaylıklar sağlar. İnsan
iradesine bırakılan hareket alanı evrensel değerlerle, pozitif hukukla, akıl ve bilimle doldurulur. Sorunlara eleştirel akılcı düşünceyle bulunan bilimsel çözüm yolları sorgulamaya, denetime açıktır...
İslam ülkelerinin perişan halinin nedeni din değildir, Müslümanlardır. Müslümanların tembellikleri, cehaletidir. Akıl ve ilimden uzak yaşamalarıdır. Bir çok İslam ülkesinde yöneticilerin, hanedanların emperyalizme teslim olmaları en büyük sorundur.
İslam ülkelerinin perişan halinin nedeni din değildir, Müslümanlardır. Müslümanların tembellikleri, cehaletidir. Akıl ve ilimden uzak yaşamalarıdır. Bir çok İslam ülkesinde yöneticilerin, hanedanların emperyalizme teslim olmaları en büyük sorundur.
Saygılarımla
Vedat AKBAŞAK