Kur’an inanç, iman konuları haricinde ameli konularda, muamelat-uygulama
alanı olarak da tanımlanan yaşamın pratiğine dönük; yaşanan zaman ve mekan şartlarına
bağlı gündelik yaşamla ilgili konularda sadece genel, temel hükümler veya
esnek hükümler bildirir. Bu konularda detayları belirleme ve uygulama şekli içtihada,
yani insan aklına ve iradesine bırakılmıştır.
Bu anlamda Kur’an
bütün zamanların en hermönetik-yorum ilmine açık kitabıdır. Ancak, yapılacak
yorumlar muhkem ayetlerle bildirilen temel esaslarla, İslam’ın ruhuyla çelişmemelidir.
Kur’an’da devlet-millet
yönetimi, evlilik, boşanma, miras, ticari hayat, borç – alacak ilişkileri gibi
gündelik yaşamla ilgili konularda sadece genel, temel hükümler veya esnek
hükümler bildirilmiştir.
Bunlara ahkam
ayetler denir. Kur’an’da 70 cıvarında ahkam ayet vardır. Ahkam ayetlere hukuk
metinleri olarak değil, genel ilkeler bildiren ayetler olarak bakmak gerekir.
Örneğin: Devlet,
millet yönetimiyle ilgili sadece genel, temel hükümler-ilkeler bildirilmiştir.
İnsanlar bildirilen
temel ilkelerin detaylarını, en etkin, en faydalı uygulama şeklini yaşadıkları zamanın, mekanın şartlarına, toplumun
ihtiyaçlarına göre Kur’an’ın işaret ettiği akıl, bilgi- ilim yoluyla, özgür
çağdaş düşünce ve iradeleriyle içtihad (yorum, tercih) yaparak, evrensel maruf
değerlerden, çağın imkanlarından yararlanarak serbestçe belirlerler. Demokratik,
özgür ortamda ortaya çıkan birbirinden farklı düşünceler, yöntemler,
politikalar içinden en uygun olanlarını seçerler ve uygularlar..
Örneğin: Kur’an,
yönetimde şura esasını emretmiştir. Şuranın nasıl işleyeceği, en etkin nasıl uygulanacağı
ise, içtihada bırakılmıştır. Ayni şekilde temel ibadetlerle ilgili bazı
konularda da genel veya esnek hükümler bildirilmiş; detay içtihada
bırakılmıştır. Zekat vermek, hacca gitmek, oruç tutmak muhkem ayetlerle
bildirilen temel ibadetlerdir. Ancak, zekatın oranı, tutarı, hac ibadetinin
süresi, oruç ibadetinde zorluk halinin ve hastalara, yolculara sağlanan
kolaylıkların uygulaması gibi konular içtihada bırakılmıştır. Bundan başka
Kur’an yaşamın pratiğine dönük, günlük hayatta karşılaşılan bir çok toplumsal, sosyal konuda esnek hükümler bildirilmiştir. Bu
konularda başı ve sonu ayetlerle bildirilen hareket alanı içinde kalarak kamu
yararı gözetilerek tercihler belirlenir ve uygulanır. Örneğin: Kur’an’da hırsızın
elinin kesilmesinden; pişmanlık duyması halinde affedilmesine kadar esnek
uygulamalara cevaz verecek hükümler vardır.
Evrensellik ve
zaman, mekan üstü olma özelliği dinimizin temel özelliklerindendir. Bu
kavramları anlamadan İslam’ı, Kur’an’ı anlamak mümkün değildir..
Kur’an’ı düşünerek, anlamaya çalışarak bir kez dahi
okumayanlar. Kur’an konusunda eksik bilgiden kaynaklanan ön yargıları-ön
kabulleri olanlar. İslam dininin evrensellik ve zaman, mekan üstü olma özelliğini
anlayamayan, yanlış yorumlayan, yanlış bilenler. Doğrusunu bildiği halde İslam’ı kendince
kötülemek isteyenler. Aralarında saygın! bilim adamları, felsefeciler,
araştırmacı yazarlar ve siyasetçilerin de olduğu bazı kişiler Kur’an’ın her
konuda, her zaman ve coğrafyada dünya
var oldukça geçerli olacak dogma; stabil,
sabit bir yapı, çok katı detaylı emir ve yasaklar bildirdiğini söyleyerek ‘‘Kur’an 1400 yıl önce o dönemin sorunlarına
çözüm olarak ve toplumsal, sosyal yapısına uygun olarak indirilmiştir. Kur’an
ile yaşadığımız çağın ihtiyaçlarına,
günümüz sorunlarına çözüm bulamayız’’ derler. Bu kişiler dinin özgür
düşünceyi sınırladığını, çağdaşlaşmaya engel olduğunu söylerler. Kur’an, yaklaşık
700 ayette akla, düşünmeye, bilime atıf yapmasına rağmen; düşünce ve irade
özgürlüğünü esas almasına rağmen, dini aklın, bilimin önündeki en büyük engel olarak görürler.
Bu konuda başka
bazı kişiler ise, kendilerince İslam’ı yüceltme düşüncesiyle ‘‘İslam o kadar
mükemmel bir din ve
dünya görüşüdür ki, insan ve toplum hayatının her alanını hükme bağlamış ve hiç
bir boşluğa, insan aklına ve özgür iradesine, insiyatif kullanmasına yer
vermemiş buna gerek görmemiştir. İslam kıyamete kadar her konuda bütün olacakları yaşanacakları en ince
detayına kadar belirleyerek Kur’an ayetleri ve Hz. peygamberimizin sünnetiyle
bildirmiştir’’ derler.
Bu kişilere
göre Kur’an’ı motamot yaşama uygulamak her sorunun çözümü için yeterlidir.
insanların ayrıca
akletmesi, düşünmesi, bilimsel teknolojik, kültürel gelişme için çalışılması; siyasal,
idari, sosyal sistemler kurulması, kanunlar
çıkarılması, insanların ihtiyaçlarına göre toplumsal kurallar oluşturulması bir
başka ifadeyle içtihad yapmak; yenileşme, modernleşme, çağdaşlaşma, ilerleme
çabaları gereksizdir. Hatta bu yöndeki gayretler Allah’ın iradesine
müdahaledir. Bu kişilere göre Kur’an anayasa kitabıdır. İnsanların ayrıca
anayasa yapmaları, kanunlar çıkarması, kurallar koyması Allah’ın
hakimiyetine ortak olma gayretleridir.
Hemen şunu
söyleyelim ki, bu tür düşünceler Kur’an ruhuyla uyumlu düşünceler değildir.
Kur’an aklı ve
özgür iradeyi yok sayarak her konuda, her zaman ve mekanda yaşayan ve yaşayacak
insanları bağlayıcı dogma, stabil ve her şeyi ayrıntılı belirleyen hükümler
bildirmez.
Kur'an, inanç, iman esaslarıyla ilgili konular haricinde, ibadet konularıyla ilgili bazı detaylar da dahil
olmak üzere yaşanan, yaşanacak zamanın ve mekanın şartlarına bağlı olarak muamelat
alanında ortaya çıkabilecek değişik sorunların çözümü, ihtiyaçların
karşılanabilmesi için sadece temel, genel hükümler, ilkeler bildirir.
Uygulama-ameli alanda esneklikler, kolaylıklar sağlar. İnsan iradesine
bırakılan hareket alanı evrensel değerlerle, tabii hukukla, akıl ve ilimle
doldurulur.
“Çalışın
iş yapın-üretin yaptıklarınızı Allah’ta, Resulü’de, müminlerde görecektir..”
(Tevbe-105)
Bu ayet,
yaratılışın ilahi sistemi içinde insanın rolünü belirlemesi açısından çok
önemlidir.
Yaratan’ın
devamlı iş ve oluşta olduğu gibi bizler de ilahi sistemin kurallarına,
işleyişine uygun
olarak;
aklımızı işleterek, ilim sahibi olarak, çalışarak, devamlı iş ve değer üretme
gayreti içinde
olmalıyız.
Tembellik, hazırcılık, zahitlik, miskinlik, rantiye, riba İslam’la bağdaşmayan
kavramlarıdr.
Kur’an’da ‘‘Ey iman
sahipleri Allah’ın yardımcıları olun.’’ (Saff-14)
‘‘Siz Allah’a yardım
ederseniz, Allah’ta size yardım eder..’’ (Muhammed-7)
“Allah
elbette kendisine yardım edene yardım edecektir.” (Hac-40) buyurulmuştur.
İslam’ın
amacı: İmanlı, ahlaklı, çalışan, üreten, paylaşan, sorumluluğunun bilincinde
olan güzel erdemlere sahip
insanlardan oluşan; güven, esenlik içinde özgürce yaşayan toplum oluşturmaktır.
Bu amaca ancak müminlerin katkısı, gayreti sonucu ulaşmak mümkündür. Yukarıdaki
ayetlerde Yüce Yaratan ilahi sistemin işleyişinde açıkça kendisine yardımcı
olmamızı, O’nunla birlikte hareket etmemizi istemekte, bildirmektedir. Sınırsız
gücün, kudretin sahibi olan Yüce Allah kendisine yardımcı olarak iman sahibi kullarını görmektedir. Sahip
olduğumuz akıl, irade ve diğer beşeri değerlerimizi, kapasitemizi Allah’ın
iradesi yönünde kullanmalıyız.
Kişisel, toplumsal ve evrensel anlamda sorumluluklarımızın bilincinde olmalıyız..
Allah’a yardımcı
olmak: O’nun iradesine uygun olarak salih amel ile çalışarak, amaca uygun
insan ve
toplum
oluşturmak için evrensel maruf değerler üretmek, iyiliğe yönelerek, kötülükten
sakınmak,
(Tevbe-112)
topluma katkı sağlamak, faydalı olmaktır. İnsanlara, halka hizmet, Hakk’a
hizmettir..
Bizlerin
Allah’ın yardımcıları olmak gibi çok onurlu ve sorumluluk gerektiren önemli bir görevimiz vardır.
Allah’ın bizlere yardım etmesi, bizim eylemlerimize bağlıdır. (Tevbe-14, 15)
Allah için iş yapmamıza, çalışıp faydalı değerler üretmemize, Kur’an’ın uyarı
ve öğütlerine tabi olarak, inandığımız gibi yaşayarak-amel ederek O’nun
hoşnutluğunu kazanmamıza bağlıdır..
Müminler resüllere iman edip onlara da yardımcı olurlar. (dini tanıtmak ve örnek yaşamlarıyla) (En'am-12)
Tarikat
ve tasavvufçular ile insanları Allah adına yönetme iddiasında olan teokratik
diktanın temsilcileri tarih
süreci içinde bu ayetleri Allah için çalışmak, iş yapmak şeklinde değil de;
Allah’ın adına, Allah’ın yerine iş
yapmak olarak anlamışlardır. Kendilerine Allah’ın niteliklerini, yetkilerini
vererek şirke sapmışlardır.
Kendilerini
Allah’a yakın kul veya Allah’ın temsilcisi- avukatı, gölgesi olarak niteliyerek
halkı sömürmüşlerdir. Makam, mevki sahibi olmuşlardır.
Siyaset, iktisat, sağlık gibi
toplumu ilgilendiren bilimlerle uğraşanlar ve kamu-halk hizmetlerinde çalışanlar
Yaratan’dan aldıkları güçle, O’nun iradesine uygun olarak insanların daha rahat, huzurlu, sağlıklı, güvenli, mutlu
bir hayat sürmeleri için çalışırlar.
Aklını işleten ve bilgi, fikir,
bilim sahibi olanlara, çalışıp değer
üretip insanlara faydalı olmaya gayret edenlere Yaratan da inşallah yardım
edecektir.
Allah’ın
yarattığı tüm varoluş-evren devamlı değişim, gelişim halindedir. Bilgi-fikir
birikimi, bilimsel, teknolojik gelişmeler gibi varoluşun bir parçası olan
insanların sosyal, kültürel, ekonomik ihtiyaçları da devamlı gelişim, değişim
halindedir.
Kur’an maruf kazanımları,
iyi, faydalı evrensel değerleri birikimleri, korumak anlamındaki
muhafazakarlığa izin verir; gelişime, değişime, ilerlemeye, çağdaşlaşmaya
direnç gösterme anlamındaki muhafazakarlık anlayışına onay vermez. Bu anlamdaki
muhafazakarlık akışkanlığı olmayan pis su birikintisi gibidir. Bulunduğu yeri kirletir,
kokutur, çürütür.
İman
sahibi mümin bilime, gelişime, değişime açık olmalıdır. Geçmişe saplanıp
kalmamalıdır.
Muhafazakar
olmalarıyla övünenlerin muhafaza ettikleri şey Arap-Emevi kültürüdür veya şii
şeriatıdır. Bunlar Arap kültürünü İslam
esaslarına değişen Arap hayranı mürteciler, irticacılardır...
Saygılarımla.
Vedat AKBAŞAK