3 Ekim 2015 Cumartesi

MÜMİNLER ALLAH'IN YARDIMCILARIDIR..!

Kur’an inanç, iman konuları haricinde ameli konularda, muamelat-uygulama alanı olarak da tanımlanan yaşamın pratiğine dönük; yaşanan zaman ve mekan şartlarına bağlı gündelik yaşamla ilgili konularda sadece genel, temel hükümler veya esnek hükümler bildirir. Bu konularda detayları belirleme ve uygulama şekli içtihada, yani insan aklına ve iradesine bırakılmıştır.

Bu anlamda Kur’an bütün zamanların en hermönetik-yorum ilmine açık kitabıdır. Ancak, yapılacak yorumlar muhkem ayetlerle bildirilen temel esaslarla, İslam’ın ruhuyla çelişmemelidir.

Kur’an’da devlet-millet yönetimi, evlilik, boşanma, miras, ticari hayat, borç – alacak ilişkileri gibi gündelik yaşamla ilgili konularda sadece genel, temel hükümler veya esnek hükümler bildirilmiştir.
Bunlara ahkam ayetler denir. Kur’an’da 70 cıvarında ahkam ayet vardır. Ahkam ayetlere hukuk metinleri olarak değil, genel ilkeler bildiren ayetler olarak bakmak gerekir.  
Örneğin: Devlet, millet yönetimiyle ilgili sadece genel, temel hükümler-ilkeler bildirilmiştir.
İnsanlar bildirilen temel ilkelerin detaylarını, en etkin, en faydalı uygulama şeklini  yaşadıkları zamanın, mekanın şartlarına, toplumun ihtiyaçlarına göre Kur’an’ın işaret ettiği akıl, bilgi- ilim yoluyla, özgür çağdaş düşünce ve iradeleriyle içtihad (yorum, tercih) yaparak, evrensel maruf değerlerden, çağın imkanlarından yararlanarak serbestçe belirlerler. Demokratik, özgür ortamda ortaya çıkan birbirinden farklı düşünceler, yöntemler, politikalar içinden en uygun olanlarını seçerler ve uygularlar..

Örneğin: Kur’an, yönetimde şura esasını emretmiştir. Şuranın nasıl işleyeceği, en etkin nasıl uygulanacağı ise, içtihada bırakılmıştır. Ayni şekilde temel ibadetlerle ilgili bazı konularda da genel veya esnek hükümler bildirilmiş; detay içtihada bırakılmıştır. Zekat vermek, hacca gitmek, oruç tutmak muhkem ayetlerle bildirilen temel ibadetlerdir. Ancak, zekatın oranı, tutarı, hac ibadetinin süresi, oruç ibadetinde zorluk halinin ve hastalara, yolculara sağlanan kolaylıkların uygulaması gibi konular içtihada bırakılmıştır. Bundan başka Kur’an yaşamın pratiğine dönük, günlük hayatta karşılaşılan bir çok toplumsal,  sosyal konuda esnek hükümler bildirilmiştir. Bu konularda başı ve sonu ayetlerle bildirilen hareket alanı içinde kalarak kamu yararı gözetilerek tercihler belirlenir ve uygulanır. Örneğin: Kur’an’da hırsızın elinin kesilmesinden; pişmanlık duyması halinde affedilmesine kadar esnek uygulamalara cevaz verecek hükümler vardır.

Evrensellik ve zaman, mekan üstü olma özelliği dinimizin temel özelliklerindendir. Bu kavramları anlamadan İslam’ı, Kur’an’ı anlamak mümkün değildir..
Kur’an’ı  düşünerek, anlamaya çalışarak bir kez dahi okumayanlar. Kur’an konusunda eksik bilgiden kaynaklanan ön yargıları-ön kabulleri olanlar. İslam dininin evrensellik ve zaman, mekan üstü olma özelliğini anlayamayan, yanlış yorumlayan, yanlış bilenler.  Doğrusunu bildiği halde İslam’ı kendince kötülemek isteyenler. Aralarında saygın! bilim adamları, felsefeciler, araştırmacı yazarlar ve siyasetçilerin de olduğu bazı kişiler Kur’an’ın her konuda, her zaman ve  coğrafyada dünya var oldukça  geçerli olacak dogma; stabil, sabit bir yapı, çok katı detaylı emir ve yasaklar bildirdiğini söyleyerek ‘‘Kur’an 1400 yıl önce o dönemin sorunlarına çözüm olarak ve toplumsal, sosyal yapısına uygun olarak indirilmiştir. Kur’an ile yaşadığımız çağın ihtiyaçlarına,  günümüz sorunlarına çözüm bulamayız’’ derler. Bu kişiler dinin özgür düşünceyi sınırladığını, çağdaşlaşmaya engel olduğunu söylerler. Kur’an, yaklaşık 700 ayette akla, düşünmeye, bilime atıf yapmasına rağmen; düşünce ve irade özgürlüğünü esas almasına rağmen, dini aklın, bilimin önündeki  en büyük engel olarak görürler.

Bu konuda başka bazı kişiler ise, kendilerince İslam’ı yüceltme düşüncesiyle ‘‘İslam o kadar mükemmel bir din ve dünya görüşüdür ki, insan ve toplum hayatının her alanını hükme bağlamış ve hiç bir boşluğa, insan aklına ve özgür iradesine, insiyatif kullanmasına yer vermemiş buna gerek görmemiştir. İslam kıyamete kadar her konuda  bütün olacakları yaşanacakları en ince detayına kadar belirleyerek Kur’an ayetleri ve Hz. peygamberimizin sünnetiyle bildirmiştir’’ derler. 
Bu kişilere göre Kur’an’ı motamot yaşama uygulamak her sorunun çözümü için yeterlidir.
insanların ayrıca akletmesi, düşünmesi, bilimsel teknolojik, kültürel gelişme için çalışılması; siyasal,
 idari, sosyal sistemler kurulması, kanunlar çıkarılması, insanların ihtiyaçlarına göre toplumsal kurallar oluşturulması bir başka ifadeyle içtihad yapmak; yenileşme, modernleşme, çağdaşlaşma, ilerleme çabaları gereksizdir. Hatta bu yöndeki gayretler Allah’ın iradesine müdahaledir. Bu kişilere göre Kur’an anayasa kitabıdır. İnsanların ayrıca anayasa yapmaları, kanunlar çıkarması, kurallar koyması Allah’ın hakimiyetine ortak olma gayretleridir.  

Hemen şunu söyleyelim ki, bu tür düşünceler Kur’an ruhuyla uyumlu düşünceler değildir.  
Kur’an aklı ve özgür iradeyi yok sayarak her konuda, her zaman ve mekanda yaşayan ve yaşayacak insanları bağlayıcı dogma, stabil ve her şeyi ayrıntılı belirleyen hükümler bildirmez.

Kur'an, inanç, iman esaslarıyla ilgili konular haricinde,  ibadet konularıyla ilgili bazı detaylar da dahil olmak üzere yaşanan, yaşanacak zamanın ve mekanın şartlarına bağlı olarak muamelat alanında ortaya çıkabilecek değişik sorunların çözümü, ihtiyaçların karşılanabilmesi için sadece  temel, genel hükümler, ilkeler bildirir. Uygulama-ameli alanda esneklikler, kolaylıklar sağlar. İnsan iradesine bırakılan hareket alanı evrensel değerlerle, tabii hukukla, akıl ve ilimle doldurulur.


“Çalışın iş yapın-üretin yaptıklarınızı Allah’ta, Resulü’de, müminlerde görecektir..” (Tevbe-105)
Bu ayet, yaratılışın ilahi sistemi içinde insanın rolünü belirlemesi açısından çok önemlidir. 
Yaratan’ın devamlı iş ve oluşta olduğu gibi bizler de ilahi sistemin kurallarına, işleyişine uygun
olarak; aklımızı işleterek, ilim sahibi olarak, çalışarak, devamlı iş ve değer üretme gayreti içinde
olmalıyız. Tembellik, hazırcılık, zahitlik, miskinlik, rantiye, riba İslam’la bağdaşmayan kavramlarıdr.  
                                                                                  
Kur’an’da  ‘‘Ey iman sahipleri Allah’ın yardımcıları olun.’’ (Saff-14)
                       ‘‘Siz Allah’a yardım ederseniz, Allah’ta size yardım eder..’’ (Muhammed-7) 
                       “Allah elbette kendisine yardım edene yardım edecektir.” (Hac-40) buyurulmuştur.

İslam’ın amacı: İmanlı, ahlaklı, çalışan, üreten, paylaşan, sorumluluğunun bilincinde olan güzel erdemlere sahip insanlardan oluşan; güven, esenlik içinde özgürce yaşayan toplum oluşturmaktır. Bu amaca ancak müminlerin katkısı, gayreti sonucu ulaşmak mümkündür. Yukarıdaki ayetlerde Yüce Yaratan ilahi sistemin işleyişinde açıkça kendisine yardımcı olmamızı, O’nunla birlikte hareket etmemizi istemekte, bildirmektedir. Sınırsız gücün, kudretin sahibi olan Yüce Allah kendisine yardımcı olarak  iman sahibi kullarını görmektedir. Sahip olduğumuz akıl, irade ve diğer beşeri değerlerimizi, kapasitemizi Allah’ın iradesi yönünde kullanmalıyız. Kişisel, toplumsal ve evrensel anlamda sorumluluklarımızın bilincinde olmalıyız..
Allah’a yardımcı olmak: O’nun iradesine uygun olarak salih amel ile çalışarak,  amaca uygun  insan ve
toplum oluşturmak için evrensel maruf değerler üretmek, iyiliğe yönelerek, kötülükten sakınmak,
(Tevbe-112) topluma katkı sağlamak, faydalı olmaktır. İnsanlara, halka hizmet, Hakk’a hizmettir..
Bizlerin Allah’ın yardımcıları olmak gibi çok onurlu ve sorumluluk  gerektiren önemli bir görevimiz vardır. Allah’ın bizlere yardım etmesi, bizim eylemlerimize bağlıdır. (Tevbe-14, 15) Allah için iş yapmamıza, çalışıp faydalı değerler üretmemize, Kur’an’ın uyarı ve öğütlerine tabi olarak, inandığımız gibi yaşayarak-amel ederek O’nun hoşnutluğunu kazanmamıza bağlıdır..
Müminler resüllere  iman edip onlara da yardımcı olurlar. (dini tanıtmak ve örnek yaşamlarıyla)  (En'am-12)

Tarikat ve tasavvufçular ile insanları Allah adına yönetme iddiasında olan teokratik diktanın temsilcileri tarih süreci içinde bu ayetleri Allah için çalışmak, iş yapmak şeklinde değil de; Allah’ın adına, Allah’ın yerine iş yapmak olarak anlamışlardır. Kendilerine Allah’ın niteliklerini, yetkilerini vererek şirke sapmışlardır. 
Kendilerini Allah’a yakın kul veya Allah’ın temsilcisi- avukatı, gölgesi olarak niteliyerek halkı sömürmüşlerdir. Makam, mevki sahibi olmuşlardır.

Siyaset, iktisat, sağlık gibi  toplumu ilgilendiren bilimlerle uğraşanlar ve  kamu-halk hizmetlerinde çalışanlar Yaratan’dan aldıkları güçle, O’nun iradesine uygun olarak insanların  daha rahat, huzurlu, sağlıklı, güvenli, mutlu bir hayat sürmeleri için çalışırlar.
Aklını işleten ve bilgi, fikir, bilim sahibi olanlara,  çalışıp değer üretip insanlara faydalı olmaya gayret edenlere Yaratan da inşallah yardım edecektir.
Allah’ın yarattığı tüm varoluş-evren devamlı değişim, gelişim halindedir. Bilgi-fikir birikimi, bilimsel, teknolojik gelişmeler gibi varoluşun bir parçası olan insanların sosyal, kültürel, ekonomik ihtiyaçları da devamlı gelişim, değişim halindedir.

Kur’an maruf kazanımları, iyi, faydalı evrensel değerleri birikimleri, korumak anlamındaki muhafazakarlığa izin verir; gelişime, değişime, ilerlemeye, çağdaşlaşmaya direnç gösterme anlamındaki muhafazakarlık anlayışına onay vermez. Bu anlamdaki muhafazakarlık akışkanlığı olmayan pis su birikintisi gibidir. Bulunduğu yeri kirletir, kokutur, çürütür.
İman sahibi mümin bilime, gelişime, değişime açık olmalıdır. Geçmişe saplanıp kalmamalıdır.
Muhafazakar olmalarıyla övünenlerin muhafaza ettikleri şey Arap-Emevi kültürüdür veya şii şeriatıdır. Bunlar Arap kültürünü İslam esaslarına değişen Arap hayranı mürteciler, irticacılardır...

Saygılarımla.
Vedat AKBAŞAK


SADECE İSLAM DİNDİR..

  Su insanlar için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su. Suyu içeriz, yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs....