İngiltere’de, Oliver
Cromwell liderliğindeki cumhuriyetçiler ile kraliyet yanlıları arasında yaşanan iç savaş 1649 yılında cumhuriyetçilerin zaferi ile sonuçlanmıştır. 1. Charles idam edilmiş ve
Cumhuriyet ilan edilmiştir. Krala bağlı Katolik Anglikan kilisesinin-papazların
yetkileri sınırlandırılmıştır.. Cromwell’e krallık teklif edilmiş ancak Cromwell bu
teklifi kabul etmemiştir.
90 yıllık mücadelenin sonucu elde edilen Cumhuriyetin
ömrü uzun olmamıştır. 1658’de
Cromwell’in ölümünden sonra kraliyet yanlılarının karşı devrim mücadelesi sonuç
vermiş ve 1660'da II. Charles tahta geçmiştir. Yaşanan geri dönüş sürecinde
Cumhuriyet kazanımları yitirilmiştir.
II. Charles’in kral olduktan sonra yaptığı ilk icraat,
bütün Cumhuriyet yanlılarını yakalatmak ve idam ettirmek olmuştur. Cromwell’in mezarı
açılmış çıkarılan cenazenin başı kesilmiş ve günlerce halka teşhir edilmiştir..
İngiltere 1688 yılında ikinci bir devrimle sarsılmış; Charles'in ölümünden sonra yerine geçen kardeşi James II. Stuart'ı İngiltere'den uzaklaştırmış yerine Jemes'in kız kardeşinin kocası Hollanda genel valisi damat III.William tahta geçmiştir. William, anayasal, parlamenter monarşi yönetimini tercih etmiştir.
İngiltere 1688 yılında ikinci bir devrimle sarsılmış; Charles'in ölümünden sonra yerine geçen kardeşi James II. Stuart'ı İngiltere'den uzaklaştırmış yerine Jemes'in kız kardeşinin kocası Hollanda genel valisi damat III.William tahta geçmiştir. William, anayasal, parlamenter monarşi yönetimini tercih etmiştir.
İngilizler çok zor elde ettikleri için cumhuriyete her şeyden çok değer verirler.
*****
1648'de Vestfalya Barış Anlaşması’yla mezhep savaşları büyük ölçüde sonlanmış ve Batı aydınlanması başlamıştır.
Avrupa'da 1688 İngiliz Devrimi'nden 1789 Fransız devrimi'ne kadar olan döneme "Aydınlanma çağı" bu dönemdeki düşünürlere de "Aydınlanma Filozofları" denilmiştir.
Fransız devrimi Avrupa ve Batı dünyası tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Fikri alt yapısının önemli isimleri Montesqueiu ve J.J. Rousseau'dur. Devrimi gerçekleştiren ve kilise, kral egemenliğini yani teokrasiyi yıkan Fransız halkına dini kurumların mensubu ve bağlısı olmayan anlamında "laik" denilmiştir. Devrimi gerçekleştirenler kilisenin otoritesine, kutsal iktidara, kralın egemenliğine karşıydılar. Teokratik monarşinin zulmüne, sömürüsüne karşıydılar.. Martin Luther kilisenin yozlaşmasına, sömürüsüne özellikle Endüljansa karşı çıkmıştır.
Fransız devrimi Avrupa ve Batı dünyası tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Fikri alt yapısının önemli isimleri Montesqueiu ve J.J. Rousseau'dur. Devrimi gerçekleştiren ve kilise, kral egemenliğini yani teokrasiyi yıkan Fransız halkına dini kurumların mensubu ve bağlısı olmayan anlamında "laik" denilmiştir. Devrimi gerçekleştirenler kilisenin otoritesine, kutsal iktidara, kralın egemenliğine karşıydılar. Teokratik monarşinin zulmüne, sömürüsüne karşıydılar.. Martin Luther kilisenin yozlaşmasına, sömürüsüne özellikle Endüljansa karşı çıkmıştır.
1789’da kiliselerin kapılarına zincir vurulmamıştır,
kilise mensuplarının -ruhban sınıfının yetkilerine zincir vurulmuştur;
kiliseler yıkılmamıştır, gücünü Tanrı’dan aldığını iddia eden kutsal iktidar
(!) teokrasi yıkılmıştır.
Devrimden sonra Fransa İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi kabul edilmiştir.
Devrimden sonra Fransa İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi kabul edilmiştir.
1793’de kral idam edilerek Cumhuriyet ilan
edilmiştir. Üniter, ulus devlet kurulmuştur. Yaşanan süreçte laik anlayışı
temel ilke edinen Protestan ekol oluşmuş ve hızla yayılmıştır.
Asırlar boyu süren fikri alt yapısı hazırlandıktan sonra binlerce insanın canı, kanı pahasına kazanılan cumhuriyetin ömrü sadece 10 yıl sürebilmiştir. 1799 yılında
karizmatik lider-komutan Napolyon iktidarı ele geçirmiş ve halk oylaması sonucu Paris’te kendisini
imparator ilan etmiştir. Cumhuriyet
kazanımları rafa kaldırılmıştır.
İhtirasını, hırsını dizginleyemeyen Napolyon 1815
yılına kadar bir dizi savaşlara neden olmuş. Avrupa’dan Mısır’a oradan Rusya’ya seferler
düzenlemiştir. Milyonlarca insanın can verdiği bu savaşlarda çok kan dökülmüş, çok
acılar yaşanmıştır. Son savaşı Waterloo’da
büyük bir yenilgiye uğramış ve Paris'e dönünce tahtına veda etmek zorunda kalmıştır. 1815-1830 yılları ise mutlak monarşiye tekrar dönüş yılları olmuştur. 1848 devrimiyle monarşiye tekrar son verilmiştir.. Yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Napolyo'nun yeğeni Louis Napolyon kazanmıştır ve 1852 yılında yapılan halk oylamasıyla 3. Napolyon ünvanıyla imparator ilan edilmiştir... Fransa uzun yıllar devrimler, karşı devrimler, siyasi, askeri çalkantılar yaşadıktan sonra
ancak 1958 yılında bugünkü anayasasına ve istikrara kavuşmuştur.
Fransa özelinde Avrupa ve Batı dünyasında
İmparatorluklardan, Krallıklardan Cumhuriyete, parlamenter sisteme; egemenlik
hakkının teokratik monarşik yapılardan halka geçmesi, özgürlüklerin kazanılması
böylesine asırlar süren zorlu mücadeleler sonucu gerçekleşmiştir.
Daha yakın dönemde, Birinci Dünya Savaşından sonra da bir
çok Avrupa ülkesinde insanlar sorunlarına bir çıkış yolu ararken faşist
diktatörlerin tuzaklarına düşerek özgürlüklerini yitirmişlerdir. Bu diktatörler
bütün Avrupa’yı hatta dünyayı bir kez daha kan ve göz yaşına mahkum etmiştir.
İkinci Dünya savaşında milyonlarca insan ölmüştür.
Adolf
Hitler Almanya’da 12 yıl, Benito Mussolini
İtalya’da 23 yıl, Franko İspanya'da 37 yıl iktidarda kalmıştır. Franko’nun döneminde İspanya’da yaşanan iç savaşta 500,000’ni aşkın Cumhuriyetçi
öldürülmüştür. Portekiz’de 36 yıl Salazar diktatörlüğü hüküm sürmüştür.
Bu kısa tarih yolculuğundan çıkarılacak dersler vardır.
1-Cumhuriyet, demokrasi, özgürlük, insan hakları evrensel değerlerdir ve ancak
zorlu mücadeleler, süreçler sonucu kazanılmıştır.
2- Bu kadar zorlu süreçlerden sonra elde edilmiş
olmasına rağmen kazanımlar korunamamış –kıymeti bilinememiş ve geri
dönüşümler-kazanımların kaybedilmesi söz konusu olmuştur.
3-Tekrar bu kazanımların; özgürlüklerin, Cumhuriyetin
elde edilmesi yine çok zorlu kanlı süreçler sonunda mümkün olabilmiştir. Diktatörlerden
ancak yaşanan savaşlardan/yenilgilerden
sonra kurtulmak mümkün olmuştur.
Avrupa 1. Dünya Savaşından sonra faşist diktatörlerin, iç savaşların neden olduğu
acıları yaşarken Türk halkı Atatürk’ün önderliğinde emperyal güçlere
karşı verdiği kurtuluş mücadelesinden sonra yapılan devrimler ile Avrupa’da olduğu gibi onlarca yıl
süren ara-kara-kanlı bir dikta dönemi yaşamadan, bedel ödemeden laik
demokrasiye; Cumhuriyete kavuşmuştur. Egemenlik padişahtan alınıp halka
verilmiştir. Teokratik yapılı totaliter monarşi yıkılmıştır.
Türk
halkına özgürlük, laik demokrasi, Cumhuriyet adeta altın tepside sunulmuştur. Ancak günümüzde görülen odur ki,
toplumda demokrasi kültürü yeterince gelişmemiştir.
"İnsanlar aniden özgürleştiğinde derhal yeniden kendilerini esir edecek liderler seçerler." Erich Fromm
Halk
arasında “kolay elde edilen şeylerin kıymeti bilinmez” diye bir söz vardır.
Halkımızın
bir kısmı özgürlüğün, demokrasinin, laikliğin ne kadar büyük nimet olduğunun farkında değildir. Demokrasiyi, laikliği, özgürlüğü benimsemekte,
içselleştirmekte güçlük çekmektedir. Demokrasi ve laiklik karşıtı, karşı
devrimci dinci siyasi akımların peşinden gitmekte, onları
desteklemektedir.
Atatürk mirasının karşı karşıya kaldığı tehlikenin en önemli nedeni; halkımızın bir kısmının cehaleti, aymazlığı, bilinç ve vefa eksikliğidir.
Erdemlerini kaybeden toplum bir gün vatanını da kaybeder.
Atatürk mirasının karşı karşıya kaldığı tehlikenin en önemli nedeni; halkımızın bir kısmının cehaleti, aymazlığı, bilinç ve vefa eksikliğidir.
Erdemlerini kaybeden toplum bir gün vatanını da kaybeder.
Toplumda
cehalet egemen olursa, ülkenin bağımsızlığı kalıcı olamaz.
Toplum
olarak aklımızı başımıza toplamazsak; bu coğrafyada bu cehaletle, bu vurdum
duymazlıkla kalıcı olmamıza izin vermezler.
Türkiye Cumhuriyetini ara dönem, reklam arası olarak tanımlayan dış ve işbirlikçi iç düşmanlar Sevr'i ihya etme gayreti içindedir. Tasfiye sürecinin tamamlandığından yeniden inşa ve ihya döneminin başladığından bahseden gafiller vardır. (Aziz Babuşçu - 01. Nisan.2013 tarihli gazeteler.)
Sevr'den sonra kurtuluş mücadelesi verilmemiş olsaydı muhtemelen vatansız kalırdık veya sömürge olurduk.
Türk milleti tarih boyunca vatansız kalmamıştır, sömürge olmamıştır.
Ancak iş birlikçi karşı devrimciler bu ülkede güç sahibi oldukları sürece bu tehlike güncelliğini koruyacaktır.
Türkiye Cumhuriyetini ara dönem, reklam arası olarak tanımlayan dış ve işbirlikçi iç düşmanlar Sevr'i ihya etme gayreti içindedir. Tasfiye sürecinin tamamlandığından yeniden inşa ve ihya döneminin başladığından bahseden gafiller vardır. (Aziz Babuşçu - 01. Nisan.2013 tarihli gazeteler.)
Sevr'den sonra kurtuluş mücadelesi verilmemiş olsaydı muhtemelen vatansız kalırdık veya sömürge olurduk.
Türk milleti tarih boyunca vatansız kalmamıştır, sömürge olmamıştır.
Ancak iş birlikçi karşı devrimciler bu ülkede güç sahibi oldukları sürece bu tehlike güncelliğini koruyacaktır.
“Bedava bulanlar kıymetini bilmeseler de Cumhuriyet bu yüzyılda İslam dünyasına verilmiş nimetlerin en büyüğüdür.” (Yaşar Nuri Öztürk)
“Allah size bir örnek
veriyor: Bir şehir düşünün, halkı emniyet içerisinde yaşamada, gönülleri rahat,
rızıkları her bir taraftan bol bol gelmekte, derken Allah’ın tüm nimetlerine
karşı, nankörlük ettiler de, Allah onlara işledikleri yüzünden, açlık
sıkıntısını ve korku felaketini tattırdı.” (Nahl-112)
Sahip olduğumuz en önemli nimet-imkan ise özgürlüğümüzdür, demokratik,
laik cumhuriyetimizdir.
Sahip
olduğumuz nimetlerin kıymetini bilelim felaketi tatmayalım..
Saygılarımla
VEDAT AKBAŞAK