14 Ocak 2016 Perşembe

İSLAM, DÜŞÜNEN SORGULAYAN ÖZGÜR BİREYLER İSTER.

İnsan, kendisini diğer kişilerden ayıran kendine has şahsi özelliklerini; şahsiyetini – kişiliğini-karakterini oluşturan değerlerini koruyarak güven içinde özgürce yaşamalıdır. Sadece Allah’a teslim olan Müslümanlar şahsiyetli, şerefli, çağdaş, akıl ve bilim yolunda ilerleyen, sorgulayan, eleştiren, özgür düşünce ve iradesiyle hareket eden erdemli bireylerdir. Genelin içinde özel olmanın, birey olmanın, kişilik ve karakter sahibi olmanın onurunu yaşarlar.

İslam,  akleden, şahsi özellikleriyle varolan onurlu, erdemli, şahsiyetli bireylerden oluşan ve güven içinde özgürce yaşayan toplum ister. Tarikat, cemaat kültüründe ise dogmatik zihniyyet hakimdir. Birey bilincinin gelişmesine izin verilmez; kendi skolastik anlayışlarını, kurallarını, kabullerini benimseyen itaatkâr birbirinin aynısı, kopyası bireyler ister.  Tarikat mensupları duvardaki tuğlalar gibidir. Özgür insan ise ormandaki ağaç gibi tek ve hürdür. Tuğlalar beşer ürünüdür, kalıplara dökülüp imal edilir. Nitelikleri, fonksiyonları birbirinin aynısıdır.  Aklını özgürce kullanan, kula kulluk etmeyen, onurlu, saygın, bir ağaç gibi tek ve hür bireyler İslam’ın istediği erdemli ve özgür yaşayan toplumları-ormanı oluşturur.

“Türkiye'nin sorunu: Analiz yaparak kendi kararını veren bireyler olmak yerine bir grubun parçası olup grupla hareket eden insan çoğunluğu.”  (Naci Mocan)

İslam toplum, millet ve insanlık dinidir. Bunu, ferdi-insanı toplum içinde eritmeden sağlar. (Hüseyin Atay)

Tarikat kültüründe  mezhep imamları, tarikat şeyhleri; kurtarıcı, erdirici, Allah’a yaklaştırıcı, şefaat edici ve mutlak biat edilmesi gereken kişiler olarak kabul edilir. Bunların yazdıkları kitaplar eleştirilemez, değiştirilemez hatta sadeleştirilemez kabul edilir. Her tarikat, kendi kitabını dinin tartışılmaz kitabı olduğunu iddia ederek, Kur’an’a eş, ortak koşar. Kendilerini eleştirenleri itikatsız olmakla suçlarlar. Kâfir, zındık ilan ederler.

‘‘Taklitçiliğin dayandığı esas: Mezhep imamlarının, tarikat şeyhlerinin, cemaat hocaefendilerinin dediklerinin doğruluğuna imandır. Onların yanıldığı düşünülemez. Ve onlara imanla dindar olunur.
İşte bu taklitçilik ilmi yıktı. Şimdi taklitçiliği ancak ilimle (akıl ve bilgiyle) yıkmak mümkün olur.’’  
 (Hüseyin Atay-Kur’an’da iman esasları ve kader)

Dinimizde iman, sorumluluk ve kurtuluş bireyseldir. Bir tarikatın mensubu olmakla otomatik
olarak “kurtulmuş” veya “cennetlik” olmak söz konusu değildir.. Aidiyet duygusunu tatmin etmek isteyen ve sosyo-ekonomik gelişimini sağlayamamış, eğitim-kültür alt yapısını oluşturamamış kişiler; “kurtulmak” “cenneti garantilemek” umuduyla tarikatlerin, cemaatlerin ağına düşmektedirler. 

Tarikat kültürüyle yoğurulmuş siyasal islamcı siyasetçiler bu tarz insanları çok severler. Zira cahil, yoksul insanları kontrol etmek, yönlendirmek kolaydır. Oysa Kur'an bakın ne diyor.

“Ey iman edenler!  ‘Raina’ demeyin, ‘unzurna’ deyin. - ‘Bizi güt’ demeyin. ‘Bize kulak ver, bizi duy, haklarımızı gözet’ deyin ve dinleyin..” (Bakara-104)

Teokratik kafalı siyasal islamcı yönetimler islam'ın istediği düşünen, sorgulayan, eleştiren; onurlu, şahsiyetli bireyleri hiç sevmezler. Kendilerini eleştiren, muhalefet eden herkesi hain ilan ederler, çeşitli bahanelerle hapsederler, yok etmeye çalışırlar. Bilirler ki, düşüncenin, eleştirinin olduğu yerde diktatörlere yer yoktur..

Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK

SADECE İSLAM DİNDİR..

  Su insanlar için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su. Suyu içeriz, yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs....