Tarih boyunca teokratik faşizme karşı mücadele veren kişilere "laik" denilmiştir.
Laik; dine karşı olan değil, dinci ruhban sınıfının egemenliğine-teokrasiye karşı olan kişilerin sıfatıdır.
Laik; dine karşı olan değil, dinci ruhban sınıfının egemenliğine-teokrasiye karşı olan kişilerin sıfatıdır.
LAİKLİK: Dincilerle, sözde dini kurumlarla siyasetin,
devlet işlerinin ayrılması demektir.
Laiklik: “Lâ-dinî” din dışı veya dine karşı olmak değildir, din dışı ruhban=din adamları sınıfının kendi
çıkarlarına uygun oluşturduğu kural ve
kurumlarla siyasete, devlet yönetimine hakim olmasına, devletin dini
kurumların egemenliğine girmesine
karşıdır.
Laiklik: Teokratik
yönetime, dinci faşizme karşı olan anlayışın adıdır. Laikliğin zıttı teokrasidir.
Teokratik
eğilimlerin olduğu yerde laik anlayış mutlak ihtiyaçtır. Laik anlayışın hakim
olmadığı ülkelerde teokratik diktanın hakimiyeti vardır. Dünya tarihinde bunun
istisnası yoktur.
Atatürk sultan-halife düzenini, teokratik monarşiyi-saltanat
sistemini yıkmıştır. Yönetimde egemenliği, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi
olduğunu iddia eden sultandan alıp, millete-halka vermiştir.
İslam’da
olmayan ruhban-din sınıfı mezhep, tarikat, cemaat kültürünün ve tasavvuf
felsefesinin asli unsurlarıdır. Bunlar eleştiriye kapalı, skolastik, dogmatik
kabullerin, kuralların hakim olduğu yapılardır. Kur’an kapsamında bulunmayan
dinci sınıf ve dini kurumlar bu yapılar içinde kendilerine alabildiğince geniş
olanaklarla yer bulmuştur. Sünni mezhebinde mezhep imamları, halifeler, ulema sınıfı; şii
mezhebinde ruhaniyet, imamet anlayışı, sorumsuz ilan edilen on iki imam dinin
ve ümmetin temsilcisi sayılmıştır.
Bir
Müslüman için laiklik; işte bu paralel din anlayışları oluşturan ve teokrasiye
zemin hazırlayan
mezhep,
tarikat, cemaat yapıları içinde yuvalanan din dışı kişi ve kurumların
egemenliğine karşı olmaktır. Bunların
kendi çıkarlarına uygun, makam ve servet sevdasıyla oluşturdukları uydurma
rivayetlere, zanlara dayalı kabul ve kurallara karşı olmaktır. Dini ve samimi
inançları istismar etmelerine, iktidar sahipleriyle işbirliği yaparak yönetimde
etkin olmalarına, halk üzerinde otorite kurmalarına ve toplumsal,
sosyal olaylarda söz sahibi olmalarına karşı olmaktır. Geçek dini ve toplumu sömürüden; istismarcı,
baskıcı, dinci zümreden korumaktır. Atatürk işte bunun için tekkeleri, dergahları kapatmıştır.
İslam’ın doğru anlaşılması için Kur’an’ın Türkçe mealini ve tefsirini
yazdırmıştır. Gerçek İslam’ın öğrenilmesi ve öğretilmesi için ilahiyat
fakültelerini açmıştır.
İslam’ın
özü, esası tevhid ilkesidir. Tevhide sadakat insanın yaratılış gayesidir.
(Zariyat-56)
Tevhide
sadakat ancak şirk unsurları yok sayan anlayışa sahip olmakla mümkündür. Laik
anlayışı benimsemeden, din sınıfının varlığına ve otoritesine karşı çıkmadan;
sözde dini kurumların devlet, millet yönetiminde etkin
olmalarına ve din aracılığı ile siyasi
rant elde edilmesine, kamu malının, devlet hazinenin talan edilmesine,
yolsuzluklara, hırsızlıklara karşı çıkmadan; insanları Allah ile-din ile
aldatan şeytan evliyalarına, siyasetçi veya bürokrat kılıklı dinci rant
çetelerine karşı çıkmadan; onları siyasetten ve yaşamdan dışlamadan tevhide
sadakat mümkün değildir..
Kur’an’ı
Kerim’de laik anlayışla uyumlu bir çok ayet vardır. Kur'an ve laik anlayış; din ve
vicdan
özgürlüğünü savunur.
“....bizim amellerimiz
bize, sizin amelleriniz size. Selam olsun hepinize..” (Kasas-55 Yunus-41)
Hadid
suresi 27. ayetinde ruhbaniyet anlayışı reddedilmiştir. Kaf suresi 45. ayeti
dinde zorlamanın olmadığını bildirmiştir. Kafirun suresi 6. ayeti din, inanç özgürlüğüne
vurgu yapmıştır. En'am suresi 108. ayeti diğer dinlere-inançlara saygılı olmayı,
farklı inanç sahiplerine kötü söz söylememeyi emretmiştir. Bu ayetlerin
verdiği mesajlar laik anlayış ilkeleriyle bire bir örtüşmektedir.
Özgürlüğün
iki temel şartı vardır.
1- İlahi
anlamda tevhide sadakat 2- Dünyevi-siyasi anlamda demokrasi ve laiklik
Bu ikisinin
bir arada olmadığı yerde insanların özgür yaşamaları; Allah’ın iradesinin
gerçekleşmesi mümkün değildir...
Laiklik
ilkesi ile tevhid ilkesi çelişmez. Aksine her ikisinin de amacı: Sözde
kutsal kurumları,
din dışı
din- ruhban sınıfını, aracıları, şefaatçileri, istismarcı sömürücüleri ve
bunların dayandıkları
fikri
yapıları, kabulleri, kuralları ortadan kaldırmak; onların egemenliğini,
tahakkümünü reddetmek ve böylece kula kul olamayı yok ederek insanları özgürleştirmektir.
Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK