Su insanlar
için en önemli nimetlerden biridir; elbette temiz, doğal olan su.
Suyu içeriz,
yemek çorba yaparız, temizlik işlerimizde vs. pek çok işlerimizde kullanırız.
Doğal olmayan, kirli su ise hiçbir işimize yaramaz.
Bir bardağa doğal
kaynak suyu koyalım. Sonra bardağın içine bir kaşık toz şeker ilave edip bir
kaşıkla karıştıralım, bardağın içindeki sıvıya SU diyebilir miyiz? Elbette
diyemeyiz. Şekerli su, şerbet vs. diyebiliriz ama SU diyemeyiz. Devam edelim;
bardağın içine bir kaşık da tuz ilave edelim ve karıştıralım. Bardağın içindeki
sıvıya SU hiç diyemeyiz. Bardağın içine bir miktar da acı biber, kimyon, sumak,
limon suyu, sirke, yağ ilave edelim. Bardağın içindeki karışıma bir isim vermek
bile mümkün olmaz. Bu karışım hiçbir işimize yaramaz. Tüketsek midemiz bulanır,
sağlığımız bozulur…
İslam, doğal
su misali kaynağından çıktığı gibi Kur’an ile bize bildirilen dindir. Kur’an bizler
için en büyük nimettir, rahmettir, kılavuzdur, ışıktır, gönüllere şifadır.
Dinin/İslam’ın
kaynağı, kapsamı ilahidir. İslam=Kur’an’dır. Dinin içine beşeri unsurları;
mezhep yorumlarını, ilmihal kurallarını, rivayetleri, falanca şeyhin, filanca alimin
düşüncelerini, bir dönemin şeriat hükümlerini, örflerini vs. karıştırarak bunları
dinin bir unsuru kabul edersek ortaya çıkan yapı İslam olmaktan çıkar, başka
bir şey olur. Bu katkılı yapıyı kendisine din edinen de mümin olmaktan çıkar.
Şirk ehli müşrik olur.
Kaynağı
ilahi olan ile beşeri kaynaklı olanı karıştırarak din budur diyemeyiz. O din olmaktan
çıkmış kültür olmuştur. Kur’an Allah tarafından korunduğu, orijinal halini
koruduğu için din İslam’dır. Sadece İslam dindir.
VEDAT AKBAŞAK