Kur’an cahiliye döneminde çok yaygın olan ciddi ve kötü bir sosyal alışkanlığı
düzeltmeyi amaçlar. İslamiyetten önce bir koca istediği kadar ve istediği zaman
eşini boşama hakkına sahipti. Ne zaman karısı ile ilişkisi kötüye gitse onu
boşar ve sonra canı istediği zaman tekrar onunla evlenirdi. Buna bir sınırlama
getirilmediği için, olay sık sık tekrarlanabilirdi. Bu nedenle kadın, ne
kocasıyla tam bir karı-koca ilişkisi içinde olabilirdi, ne de başkası ile
evlenebilecek özgürlüğe sahip olurdu. Kur’an bu zulmü ortadan kaldırmıştır.
Bütün yaşamı boyunca bir koca, karısını ancak iki kez boşama hakkına sahiptir.
Üçüncü kez boşarsa, artık ondan tamamen ayrılmış olur.
Kimse
boşanma niyetiyle evlenmez. Boşanma kararı hiç şüphesiz en çok o kararı
alanları üzer. Ancak aile içinde telafi edilemeyen, devamlı hale gelen
huzursuzluk, mutsuzluk söz konusu ise, boşanmak son çare olarak sosyal hayatın
gereğidir.
Evlenme
kararını nasıl ki, kadın ve erkek birlikte kendi özgür iradeleriyle alıyorlarsa; evlilik akdi nasıl ki tarafların rızası ile
gerçekleşiyorsa; kadının veya erkeğin tek taraflı iradesiyle evlenmek söz
konusu olamıyorsa, ayni şekilde boşanma
kararını da kişiler özgür iradeleriyle alırlar. Tarafların her ikisi de
istediği sürece evlilik akdi geçerli olur. Eşlerden biri boşanmak istiyorsa,
diğer eş boşanmak istemese de o evliliğin devamı söz konusu olamaz. Taraflardan
biri akdin feshini-boşanmayı isteyebilir, bu durumda artık evlilik kurumunun
devamı mümkün değildir.
Kur’an’ın
bu konuda her hangi bir yönlendirmesi veya tarafların özgür iradelerine müdahalesi söz konusu değildir. Kur’an’ın
müdahalesi taraflar boşanmaya karar verdikten sonraki süreçle ilgilidir. Kur’an
bu süreçte öncelikle sorunların çözülmesini, eşlerin barışmalarını, evliliğin
devam etmesini arzular.
Bu mümkün
olmazsa Kur’an’ın boşanma sürecini düzenleyen hükümleri devreye girer.
Bu hükümler
eşlerin ve çocukların haklarını korumaya yöneliktir.
Kur’an’ın
öncelikle istediği: Eşler arasında bir dargınlık, geçimsizlik, huzursuzluk
varsa onların barışmaları ve evliliğin devam etmesidir.
“Eğer, bir kadın
kocasının sadakatsizliğinden, yahut kendisine sırt çevirmesinden endişe ederse
aralarını bir barış girişimiyle düzeltmelerinde kendileri için bir sakınca
yoktur. Ve barış hep hayırdır.”
(Nisa-128)
Sorunlar öncelikle
aile içinde, dışarıya duyurmadan halledilmeye çalışılır.
“Allah’ın bazı şeyleri bazısına fazla kılması ve
erkeklerin mallarından harcamaları nedeniyle erkekler kadınlar üzerinde kavvamdırlar – kayyumdurlar – koruyup
gözeticidirler. Bundan dolayı iyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah’ın
kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar.. Nüşuzundan - serkeşlik etmelerinden – hırçınlıklarından-onur
ve iffetlerini riske atmalarından endişe ettiğiniz kadınlara önce öğüt verin,
sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları geçici olarak evden
çıkarın-bulundukları yerden başka yere gönderin.. Bunun üzerine size saygılı
davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir,
çok büyüktür..” (Nisa-34)
Öncelikle
öğüt verilecek, öğüt yeterli olmazsa yataklar/yatak odaları ayrılacak.
Sorun/anlaşmazlık
devam ederse evler ayrılacak.
Bu
aşamaya gelinmesi durumunda arabulucular
devreye girer..
“Eğer karı-koca arasının
açılmasından endişeye düşerseniz bir hakem erkeğin tarafından, bir hakem de
kadının ailesinden kendilerine gönderin. Bu arabulucu hakemler gerçekten
barıştırmak isterlerse, Allah karı-koca arasındaki dargınlık yerine geçim
verir. Şüphesiz ki Allah hakkıyla bilendir, her şeyin aslından haberdardır..”
(Nisa-35)
Kadının
ailesinden ve erkeğin ailesinden birer kişi olmak üzere toplam iki kişi
arabulucu olacaktır.
Bir çok
kişinin; arkadaşların, akrabaların olaya müdahil olması gereksiz kafa
karışıklığına ve yanlış kararlar alınmasına neden olabilir.
Bakara
suresi 226. ayetine göre eşlerin birbirine yaklaşmadığı, fiili ayrılığın
yaşandığı bu sorunlu süreç dört ayı
geçmemelidir. Bütün çabalara rağmen eşler barışmamakta; boşanmakta kararlıysalar, Kur’an’ın boşanma
sürecini düzenleyen hükümleri devreye girer...
TALAK = Erkeğin (Kadının zina yapma hali
hariç başka bir nedenle) boşanmak istemesidir.
Kadının üç âdet-hayz dönemi olan iddet süresi
tamamlanınca boşanma gerçekleşir.
Erkek
boşanmak isterse bu kararını eşine hayızlı olmadığı bir zamanda söyler; bu
birinci talak - boşanmadır.
Daha sonra
bir ay daha bekler ve ikinci hayız hali bittiğinde ikinci kez boşanmak
istediğini söyler;
bu ikinci
talak - boşanmadır.
Daha sonra
üçüncü hayız dönemini de bekler, halen boşanmaya kararlı ise, üçüncü hayız
tamamlandıktan sonra üçüncü ve son kez boşanmak istediğini; onu boşadığını
söyler.
Bu süreç
içerisinde taraflar düşüncelerini gözden geçirmelidirler.
Birinci
ve ikinci boşamadan sonra evliliği sona erdirme düşüncesinden vazgeçmek, eşiyle barışmak ve evliliği
sürdürmek mümkündür.
Bu süre
içinde erkek eşiyle barışmak isterse kadının da bu duruma rıza göstermesi
eşiyle barışması daha uygun olacaktır. Üçüncü ve
son kez talak - boşamadan sonra artık
geri dönüş yoktur.
Boşanma iki
şahit huzurunda aleni olmalıdır, toplum tarafından bilinmelidir. (Talak-2) Talak suretiyle
kocası tarafından boşanan kadın üç adet müddeti geçmeden başka bir erkekle evlenemez.
“Boşanan kadınlar, kendi
kendilerine üç adet süresi beklerler ve Allah’ın rahimlerinde yarattığını
gizlemeleri, kendilerine helal olmaz. Eğer Allah’a ve ahiret gününe
inanıyorlarsa gizlemezler. Kocaları da, barışmak istedikleri takdirde o süre
içersinde onları geri almaya daha layıktırlar..” (Bakara-228)
“Boşamak (talak) iki
defadır. Ondan sonrası ya iyilikle tutmak veya güzellikle salmaktır. Onlara
verdiklerinizden bir şey almanız da size helal olmaz..” (Bakara-229)
“Eğer kadını bir daha
boşarsa, bundan sonra artık başka bir kocaya varıncaya kadar ona helal olmaz.
Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah’ın hududunu sağlam tutacaklarını ümit
ettikleri takdirde
öncekilerin birbirlerine dönmelerinde her ikisine de günah yoktur.. ”
(Bakara-230)
Üçüncü
ve son boşamadan sonra, kadın başka bir erkekle evlenip de sonra boşanırsa
ancak o zaman tekrar önceki kocası ile
evlenebilir.
Kur’an,
koyduğu kurallarla, bildirdiği hükümlerle boşanmanın bir oldu bittiye
getirilmesine; bu konuda kızgınlıkla ani
bir karar alınmasına müsaade etmemiştir.
Üç boşamayı
da ayni anda veya ayni adet dönemi içinde yapmak; bu şekilde evliliği
sonlandırmak mümkün değildir. Bu uygulama Kur’an’dan onay almaz.
Hz.
Peygamber bu uygulamayı yasaklamıştır. Hz. Ömer ise böyle yapan erkekleri kamçı
ile cezalandırmıştır.. Bu şekildeki boşama, günah olmasına rağmen 4 “Hak”
(!!) mezhebe göre de ne yazık ki geçerlidir.
Bu Kur’an
dışı uygulama ile, genellikle bir kızgınlık anında ağzından üç kez “boşsun”
sözü çıkan koca, karısını boşamış sayılmış; sonra da hülle evliliği denen,
riyakarlık örneği olan aldatmaca, atlatmaca sözde nikah icat edilmiştir..
“Ey Peygamber! Kadınları
boşamak istediğiniz zaman onları iddetleri içinde boşayın ve iddeti de sayın.
Rabbiniz Allah’tan korkun. Apaçık bir hayasızlık, edepsizlik yapmaları hali
müstesna onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah’ın
sınırlarıdır. Kim Allahın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur.
Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir durum ortaya çıkarıverir..” (Talak-Boşanma – 1)
“Adetten kesilmiş olanlar
hakkında şüpheye düşerseniz onların iddetleri üç aydır; adet görmeyenler de
öyle. Hamile olanların süreleri ise doğumları ile biter. Kim Allah’tan
sakınırsa Allah onun işinde bir kolaylık oluşturur..” (Talak-4)
İddet
süresi içinde (hamilelik söz konusu ise, doğuma kadar) kadın o evin hanımıdır. İhtilafın çözüme
kavuşma imkanının ortadan kalkmaması için karı ile koca aynı evde oturmalıdır.
Her ikisinin
de aynı evde olması halinde yaklaşık 3 aylık bir süre içinde veya kadın
hamile ise çocuk doğana kadar yeniden barışmak
için birçok fırsat çıkabilir. Fakat erkek kadını evden dışarı atar veya kadın
evini terk eder de akrabalarının yanına giderse, o zaman barışma imkanı yok
denecek kadar azalmış olur.
İslam
alimleri iddet süresi içinde barınma ve nafakanın kadının hakkı olduğu
konusunda görüş birliği içindedirler. Bu süre içinde kadın, kocasından izinsiz
evden ayrılamaz. Erkeğin de kadını evden çıkarması caiz değildir. Kadın
kendiliğinden evi terkettiği takdirde hem günaha düşmüş olur, hem de nafaka ve
barınma hakkını kaybeder.
Kadın apaçık
hayasızca, edepsizce davranışlar içinde olursa; kötü sözlerler söyleyerek,
söverek, hakaret ederek, münakaşa çıkartarak kocasını ve diğer aile bireylarini
rahatsız ederse; veya başka bir şekilde hayasızlık, edepsizlik ederse erkek
kadını evden çıkartabilir.
Boşamadan sonra koca, karısına mehir olarak verdiği evlilik hediyelerini, elbise ve takıları geri isteme hakkına sahip değildir. Birisine hediye olarak verilen bir şeyi geri istemek nezaket ve ahlâk kurallarına tamamen aykırıdır. (Nisa-20)
Koca
boşadığı eşine ihtiyacı olduğu sürece veya tekrar evlenene kadar geçimini sağlamak üzere
nafaka vermelidir.. (Bakara-241)
Baba gücü
oranında çocukların ihtiyaçlarını karşılamak ve süt anne tutulmuşsa onun
parasını ödemekle sorumludur. (Bakara-233)
Kocası
ölen kadın dört ay on gün bekledikten sonra isterse başka biriyle evlenebilir..
(Bakara-234)
İFTİDA
= Kadının boşanmak istemesidir.
Evliliğinin
yürümeyeceğine karar veren kadın eşinden boşanmayı isteyebilir.
Kadının
boşanmayı istemesinde kocasının herhangi bir hatası, baskısı rol oynamıyorsa;
kadın tamamen kendi isteği, özgür iradesi ile boşanmak istiyorsa, eşinde aldığı
mehir ve hediyeleri kocasına iade etmesi gerekir.
Aşağıdaki
ayette geçen “fidye” kadının eşinden aldığı mehir ve hediyeleri kocasına geri vermesi anlamındadır.
Bu
tür boşanmada nafaka söz konusu olmaz. İddet süresi ise bir kez adet görene
kadardır.
Adet görmesiyle/hamile olmadığı anlaşılmasıyla boşanmış olur ve
başkasıyla evlenebilir.
“.....Erkek ve kadının
Allah’ın sınırlarında duramayacaklarından kaygılanırsanız, o zaman kadının
verdiği fidyede ikisine de bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır.
Bunları aşmayın...” (Bakara-229)
Kadının
boşanmayı istemesinde kocanın rolü varsa; yani kocanın kötü alışkanlıkları
varsa, eşine kötü davranıyorsa, şiddet uyguluyorsa veya ruhsal bir rahatsızlığı
ortaya çıkmışsa, herhangi bir nedenle iktidarsız hale gelmişse kamu otoritesi
mehir iadesi ve nafaka konusunda kadın lehine karar verebilir. Mehir ve
hediyelerin tamamının değil de; bir kısmının kocaya iadesine veya hiç iade
edilmemesine karar verilebileceği gibi kocanın kadına evleninceye kadar nafaka
ödenmesine de karar verilebilir..
Kocanın
gayp-kayıp olması halinde de kadının boşanmayı isteme hakkı doğar. Kayıp
süresiyle ilgili mezhepler arasında farklı kabuller vardır. Mezheplerin bir
kısmı kocanın bir yıl kayıp olmasını gayp kararı ve kadının boşanmış sayılması
için yeterli görürken; bazı mezhepler bu
süreyi iki yıl veya daha fazla tespit etmişlerdir.
Kur’an’a
göre; boşanmaya karar verildikten sonra eğer bu karardan geri dönüş, barışma
olmazsa yaklaşık üç ayda boşanma gerçekleşmektedir..
Günümüzde
yıllarca süren boşanma davalarının Kur’an’dan onay alması mümkün değildir.
Kadının,
kocanın varsa çocukların hakları, hukukları korunarak davaların daha kısa
sürede sonuçlandırılması için gerekli tedbirler alınmalıdır.
Boşanma
davasının devam ettiği süre içinde kişilerin başka biriyle evlenmeleri, yeni
bir yuva kurmaları mümkün değildir. Boşanma davalarının uzun sürmesinin en
büyük sakıncası; kişileri asla yaklaşılmaması gereken günaha; zinaya sevk etme
riskidir.
Saygılarımla.
VEDAT AKBAŞAK